Devlet AKP'ye rol verdi

Düşüncelerinizi Özgür Bırakın
Cevapla
ANTER
Üstteğmen
Üstteğmen
Mesajlar:283
Kayıt:18 Oca 2007 15:31
Devlet AKP'ye rol verdi

Mesaj gönderen ANTER » 09 Eyl 2007 16:20

İmralı'da 11 günden bu yana hücre cezası çeken Abdullah Öcalan, önemli tespit ve uyarılarda bulundu. Öcalan, yeni devlet düzenlemesi kapsamında AKP hükümetine Kürtlere karşı bir rol verildiğini söyledi. Kürtlere yönelik büyük saldırıların olabileceği uyarısında bulunan Öcalan, halk savunmalarının oluşturulmasını istedi

AKP'nin yükselişi, yüzde 46'lık bir oy alması sadece AKP'nin marifeti değil, demokrasi de değildir; sahte demokrasidir, bu devletin işidir. Yani bir devlet düzenlemesidir. Sezer ve CHP hepsi anlaşmıştı, AKP'nin yükselişini sağladı. Ilımlı İslam modelini getirttiler, İslam modeli değil. Bu devlet düzenlemesine göre AKP'ye bir rol verildi, CHP'ye ayrı, MHP'ye ayrı bir görev verildi. MHP'nin İç Anadolu'da oy alması sağlandı. CHP'nin aldığı kadar oy sağlandı.

AKP de bundan böyle tek taraflı bir düzenleme yapacak. Ben ilk savunmamda 'güdümlü demokrasi' tabirini kullanmıştım. AKP de bundan böyle güdümlü demokrasiyi geliştirecek. Yani her şeyi bir devlet düzenlemesi etrafında yapmaya çalışacak. Devlet müdahalesi olmadan toplumda kendiliğinden bir gelişme varsa bunu engelleyecekler. Bölge'de insanları işsiz ve yoksullaştıracak, tarikat şefleri ve aşiret kalıntılarına dayanacaktır.

Rumlara, Ermenilere yaptıklarını Kürtlere de yapmaya çalışacaklardır. Kürtleri birçok bölgeden kovmaya, çıkarmaya çalışacaklardır. İran, Türkiye, Suriye de Kürtlere bütün güçleriyle yüklenmeye çalışacaklardır. Talabani ve Barzani Êzîdîlerle ilgili savunma düzeni almadığı için bu katliama yol açıldı. Daha büyük eylemler de olabilir. Savunma düzenine geçmeyen bir toplumun korunabilmesi mümkün değildir.

11 gündür hücrede tutulan Abdullah Öcalan'la çarşamba günü yapılan görüşmeden yansıyan bilgilere göre, kendisine uygulanan hücre cezasının halen devam ettiğini kaydeden Öcalan, hücre cezasının görüşme günü itibariyle sekizinci gününe girdiğini söyledi. Son dönemlerde artış gösteren operasyonlara değinen Öcalan, 'Operasyonlar yoğun olarak devam ediyor sanırım. Cenazeler de verilmiyormuş. Ailelerin avukatları başvuruda bulunabilirler. Suç duyurusunda bulunabilirler. Bu konuda gerekli girişimlerde bulunsunlar' dedi. Son günlerde İran ve Türkiye'nin inşa edeceği utanç duvarlarını da irdeleyen Öcalan, 'İran Hacıümran bölgesinde güvenlik duvarı örüyormuş, Türkiye de Irak sınırında 470 km uzunluğunda duvar örmeyi tartışıyormuş. Bu hükümetin planıdır. Yeni Şafak Gazetesi'nde çıktığına göre hükümetin görüşüdür. Duvar örmekle oradaki insanları tamamen kendiniz ayırmış olursunuz. İsrail-Filistin arasında örülen duvar gibi' diye konuştu. AKP'nin seçimlerdeki yükselişine de değinen Öcalan, şu değerlendirmede bulundu: 'AKP'nin yükselişi, yüzde 46'lık bir oy alması sadece AKP'nin marifeti değil, demokrasi de değildir; sahte demokrasidir, bu devletin işidir. Yani bir devlet düzenlemesidir. Sezer ve CHP hepsi anlaşmıştı, AKP'nin yükselişini sağladı. Ilımlı İslam modelini getirttiler, İslam modeli değil. Bu devlet düzenlemesine göre AKP'ye bir rol verildi, CHP'ye ayrı, MHP'ye ayrı bir görev verildi. MHP'nin İç Anadolu'da oy alması sağlandı. CHP'nin aldığı kadar oy sağlandı. Baykal'ın CHP'de yaptıklarını DTP'de bazı şahıslar üzerinden yapmaya çalışacaklardır. Ben DTP, devletle görüşmesin demiyorum. Devletle, başka kurumlarla, herkesle de görüşülebilir. Bunlar bir partinin siyasi faaliyetleridir, fakat ilkeli siyaset yapılmalıdır.'

AKP güdümlü demokrasi uygulayacak

Öcalan, AKP'ye ilişkin değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: 'AKP de bundan böyle tek taraflı bir düzenleme yapacak. Ben ilk savunmamda 'güdümlü demokrasi' tabirini kullanmıştım. AKP de bundan böyle güdümlü demokrasiyi geliştirecek. Yani her şeyi bir devlet düzenlemesi etrafında yapmaya çalışacak. Demokrasinin tanımı olan, devlet müdahalesi olmadan toplumda kendiliğinden bir gelişme varsa bunu engelleyecekler. Ben 8 yıl evvel devlete tek taraflı adım atamazsınız demiştim. AKP bundan sonra güdümlü demokrasiyi işletecek. Bölgede insanları işsiz ve yoksullaştıracak, tarikat şefleri ve aşiret kalıntılarına dayanacaktır. Ben gerçek tarikatları kastetmiyorum. Gerçek tarikatlar, dürüst tarikatlar vardır, bunlara bir diyeceğim yok. Ama bu tarikatlar gerçek tarikatlar değil, bunları iyi tanıyorum, bunlar namaz dahi kılmazlar, oruç tutmazlar. Herbirinin bir sürü karısı, şuyu-buyu vardır. Bunlar sahtekardırlar. Bunlara çok dikkat edilmesi gerekir. İşsizlikle, yoksullukla bunlar insanları kandıracaklar.'

Ağar tasfiye edildi

Öcalan, şöyle devam etti: 'Belediye Başkanlarının da üzerine gidebilirler. Daha fazla üzerlerine giderlerse görevden de alabilirler. Bu mantıkları demokrasiyle bağdaşmıyor. AKP bölgede tarikat şefleriyle kurduğu ilişkilerle bölgede oyunlar içerisindedir. M. Kemal 1920'lerde tarikatları tasfiye etti. Nedeni dine karşı olduğundan değildi. Gericidirler diye tasfiye etti. Bundan sonra da tek taraflı olarak ciddi olmayan birkaç düzenleme yapacak, bizi de muhatap almamaya çalışacaklardır. Ağar'ı bile tasfiye ettiklerine göre, beni muhatap almalarını beklemek saflık olur. Ağar Türkiye'de gerçekten liberal demokrasiyi istiyordu, kendini buna hazırlamıştı. Ben daha önce de bunu ifade etmiştim. Ağar devletin en tepesinde güvenlik ve idari hizmetlerde bulundu. Devlete en çok hizmet eden biriydi. Devlet Ağar'ı istemedi ve tasfiye etti.'

Avukatlarım beni anlatmalı

Hala devam eden davalarına değinen Öcalan, 'Avukatlarım da Avrupa'daki, AİHM'deki davalarımı takip etmeye devam etmelidir. Haklarımı korumak için hukuki mücadele verirler, Yunanistan'daki davayı da açarlar. Orada hakkımda verilen karara itiraz eder veya yeni bir dava açılabilir. Bu mümkün olmazsa durumu AİHM'e taşıyıp orada dava açılır. Bunun bir yolunu bulmalıdırlar' dedi. Öcalan, bulunduğu koşullara ilişkin olarak şunları söyledi: 'Benim buradaki koşullarım çok ağır. Hiç kimse bu şartlara dayanamaz. Benim yerimde kim olsa, ancak üç gün dayanabilir, bas bas bağırıp kafanı duvarlara çarpar. Yine de dayanmaya çalışıyorum. Bu koşullarda farklı bir yola da başvurabilirdim; Kemal Pir ya da diğerleri gibi anlık çok şiddetli bir direniş gösterebilirdim. Ama ben bunları bu koşullarda yapmayı doğru bulmuyorum. Kaldı ki bunun yararı da yok. Çok düşündüm, yaşamam daha yararlı olabilir sonucuna vardım. Bu şartlara rağmen dayanmaya, görüşlerimi ifade etmeye çalışıyorum. Her şeye rağmen bu süreci bundan sonra da götürmeye çalışırız. Avukatlarım benim koşullarımı anlatmalı her yerde. Halit Çelenk Deniz Gezmişin avukatıydı. Halit Çelenk Deniz Gezmiş'e ilişkin birkaç kitap yazmıştı. Kaldı ki Deniz Gezmiş hapiste daha az kalmıştı. Ben 9 yıldır buradayım. Avukatlarım da benimle, koşullarımla ilgili en az 5-10 kitap yazabilirdi. Avrupa'daki davalarım devam edecek, bunları sizinle birlikte takip etmeye devam edeceğiz. Görüşlerimi ifade etmeye devam edeceğim. Yeni bir savunma hazırlıyorum. Çok kapsamlı, çok değişik bir savunma, yazmaya başladım. Uzun zaman alacak. Avukatlarım da savunmamı hukuk tekniği bakımından inceler.'

Herkes bu süreçte görev almalı

Öcalan, kadrolara ilişkin şu değerlendirmede bulundu: 'Bana bağlı olduğunu iddia edenlerin gözyaşı dökmesi ve maruzat bildirmesi doğru değil. Kimse bana mazeretlerle gelmesin. İktidar hastalığıyla en çok ben savaştım. İktidar olma hastalığı bir nebze herkeste vardır. Bunu herkes için söylüyorum. İktidar odaklarıyla, oyunlarıyla savaşamayacaklarsa bu işe girmesinler. Değer aşınması varsa aşındıranların üstüne gideceksiniz. Bunu kimseye bireysel olarak söylemiyorum, herkes için söylüyorum. Herkes sorumluluğunu tam yerine getirecek. Bir şey yapamayan, mücadele edemeyen herkes bana göre sadece insan taslakları niteliğindedir. Siyasetçiysen siyaseti tam yapacaksın, demokratsan tam bir demokrat olacaksın. Demokratlığın ilkelerini yerine getireceksin. Gerillaysan gerillacılığını tam yapacaksın, avukatsan avukatlığını tam yapacaksın. İşini tam yapamayacaksan bu doğru bir anlayış olmaz. Ben herkes için söylüyorum. Herkes bu süreçte görev almalıdır.' Öcalan, sözlerini şöyle tamamladı: 'Mandela'ya selamlarımı gönderiyorum. Ona benim adıma şunlar iletilebilir: Benim Afrika yolculuğum Güney Afrika'ya ulaşmak ve kendisiyle görüşmek amaçlıydı. Daha sonra Kenya oyununu karşıma çıkardılar ve beni engellediler. Onların mücadelesine yüksek değer biçiyorum. Bizim mücadelemize bakışlarını değerli buluyorum.'

PKK'ye pratik önderlik yapamam

Öcalan, PKK'yle olan ilişkisi konusunda şu hususlara dikkat çekti: 'PKK beni pratik önder olarak görüyor. Bu doğru bir anlayış değil. Biz devletin esiriyiz, devletin elindeyiz. Buradan pratik önderlik yapamam. Benim buradan pratik önderlik yapamayacağım anlaşılmalıdır. Onlar da bunu anlamak zorundadırlar. Bunu herkes bilmeli. Tecrit çok ağır bir şeydir. Ben burada sanki bir tabuttayım. Tabutta olan birisi dışarıya seslenemez, dışarıyla konuşamaz. Bu durumda iletişim ne kadar sağlıklı olabilir. Pratik önderlik günlük en az kırk talimat gerektirir. Ben bunu bu koşullarda nasıl yapabilirim. Bu koşullara rağmen benim pratik önderlik yapmam haksızlık olur, ahlaki de olmaz. Devlet müsaade etse bile ben yapmam. Öcalan, şöyle devam etti: 'Geçen ay yaptığım konuşmada belki bir-iki konuda aşırıya varan beyanlarda bulunmuşum, kendimi tutamamışım. Devlet de bundan dolayı disiplin cezası verdi. Devletin bana disiplin cezalarını vermesinde, benim bu duruma gelmemde PKK'nin de sorumluluğu vardır. PKK beni pratik önder olarak görüp ona göre davranıyor, devlet de bunu görüyor ve ciddiye alıyor. Konuşmalarıma ceza vermeye çalışıyor. Devlet istese, her sözüme farklı bir anlam biçip disiplin cezalarıyla beni boğabilir ama devlet anlayışlı bile davranıyor. Ben ancak politik görüşlerimi ifade edebilirim, pratik önder olamam. Bazı özdeyişlerim var, onları ifade ediyorum. Herkes beni pratik önder olarak görüyor; PKK pratik önder olarak görüyor, DTP pratik önder olarak görüyor. Benim gelip onları kurtarmamı bekliyor. Ben tanrı değilim, bir kahraman da değilim. Ben sadece dürüst, vicdan sahibi bir demokrat, halkçı biriyim. Benim ideolojik, felsefik düşüncelerimle ilgili 500 kitabım var her şey var orada alsınlar okusunlar daha ne istiyorlar benden. Bu şartlarda kimseyi kurtaramam.'

Êzîdîler korumaya alınsın

Öcalan, Êzîdî katliamıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: 'Kahtaniye'de Êzîdîlerin katledilmesi büyük bir olaydır. Êzîdîlerin katledilmesi tehlikesine karşı daha önce de uyarmıştım. İran'la ilgili de uyarı yapmıştım. İran çok acımasızdır, güçlü devlettir, katliam yapacaktır. Orada tehlike altında bulunan bir kısım halkımızın güvenli bir bölgeye, Bradost bölgesine taşınması gerektiğini daha önce belirtmiştim. Oradaki savunmasız halkımızın güvenli bölgelere taşınması ve BM şemsiyesi altına alınması sağlanabilir. PKK'nin kafası pek sağlıklı çalışmıyor, anlamıyor. 1915'lerden önce Ermenilerin çok destekçileri vardı. Uluslararası güçler anlaştılar ve desteklerini çektiler, yalnızlaşan Ermeniler 1915'deki katliamdan kurtulamadılar. Şimdi Rumlara, Ermenilere yaptıklarını Kürtlere de yapmaya çalışacaklardır. Kürtleri birçok bölgeden kovmaya, çıkarmaya çalışacaklardır. Ama Kürtlerin sığınabileceği bir oluşum var Güney'de. Güney'deki Kürtleri BM şemsiyesi altına almaya çalışacaklar. ABD bu konuda Avrupa'yla anlaşmış olabilir. İran, Türkiye, Suriye de Kürtlere bütün güçleriyle yüklenmeye çalışacaklardır. ABD belki de bu üçlü baskıyı kırar. Hangi olasılığın güçlü geleceğini ileride göreceğiz. Talabani ve Barzani Êzîdîler'le ilgili savunma düzeni almadığı için bu katliama yol açıldı. Savunma düzenine geçmeyen bir toplumun korunabilmesi mümkün değildir. Güneyliler de her zaman öyle çok direnebilecek durumda değiller. Konjonktüre göre siyasi duruşları değişiyor. PÇDK de görevini iyi yapamıyor. Oradaki savunmasız bırakılan halkımızın tedbirlerini alamıyor. Savunma düzenine geçip katliama engel olamıyor. Savunma düzenine geçmezsen halkı nasıl koruyabilirsin? Talabani-Barzani için de işbirlikçi kavramını kullanmıyorum, onları bu şekilde suçlamıyorum, ama onlar da görevlerini yapmamıştır.'

Halk savunmaları oluşturulsun

Suriye, Türkiye ve İran'ın Kürt katliamına dayanan eylemleri ileride daha da çoğaltacağını ifade eden Öcalan, 'Daha büyük eylemler de olabilir. İran katliamları Hizbullah üzerinden, Suriye ise Arap örgütleri üzerinden yapacaktır. Kemalist aydınların tasfiye edilmesi de bununla bağlantılıdır. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve diğer Kemalist aydınların öldürülmesinin ardında İran vardır. Devlet de buna yeşil ışık yaktı ve katliamların önünü açtı. Yeşil ışık yakılmasından dolayı Batman ve diğer bölgelerde bize karşı savaşıp binlerce insan öldürdüler. Baskın Oran da Kemalist bir aydındır, onun için bahsetmiştim. Ama onlar da zayıftırlar, sayıları azdır. Uyarıyorum! Ben daha önceden de uyarmıştım, Êzîdîlere yönelik saldırıların olacağını belirtmiştim. Neden güvenlik önlemi almıyorlar? Kerkük'te de her gün katliam oluyor. Halkın kendisini savunma olanaklarını sağlarlarsa öyle köylerin içerisine gidip, araçla maraçla 500 kg'lık eylem yapamazlar. Şengal katliamı, İran operasyonları, napalm kullanılması hadisesi ve bana uygulanan hücre cezası birbirleriyle bağlantılıdır.'


Cevapla

“Özgür Düşünce & Felsefe” sayfasına dön