Cemal Bingöl

Ünlü şahsiyetlerin hayat hikayeleri
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Cemal Bingöl

Mesaj gönderen Siyabend » 09 Eki 2008 22:37

1912’de Erzurum’da doğan Cemal Bingöl’ün ortaokulda resim öğretmeni Eşref Üren olmuştur. 1937 yılında Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nü bitirerek resim öğretmeni oldu. 1945’te yurt gezilerine katılarak Yozgat’a gitti. 1947’de Erzurum ve Ankara’da birer kişisel sergi açtı. 1948’de Paris’e giderek iki yıl Andre Lhote atölyesinde çalıştı. 1958’de İtalya’ya gitti. 6 ay kaldığı bu ülkede incelemeler yaptı.

Cemal Bingöl, resim çalışmalarının yanı sıra, sanat yazıları ve konferanslarıyla da Ankara’nın sanat yaşamında etkili olmuş bir sanatçıdır. Ayrıca resim eğitimi üzerine araştırmalar yapmıştır. Özellikle, çocuk resimleri üzerine kuramsal görüşlere ağırlık vermiş bir sanat eğitimcisidir. Yozgat Ortaokulu’nda öğretmenliği sırasında bu okul öğrencilerinin çalışmalarını 1943’te Londra’da sergilemiştir. Çocukta yaratıcılık ve görsel algı konusunda ‘Resim nedir?’ adında 1975’te yayınladığı bir kitabı da vardır.

Cemal Bingöl’ün resim öğretmeni olduktan sonra yapmış olduğu çalışmaları Eşref Üren’in etkisinde oluşturduğu gözden kaçmaz. Paris’e gitmeden bir yıl önce açmış olduğu (Ankara Devrim İlkokulu’nda) kişisel sergisindeki ve katılmış Olduğu 8. Devlet Resim Heykel Sergisi’ndeki yapıtlardan bu etkileşim ve benzer tavrı görmekteyiz. Böylece, Paris’e gitmeden bir yıl önce sergi açarak kendi resminin değişim sürecinde yenilikçi tavrını gösterme adımı atmış olur. Daha sonra Paris dönüşünde, Andre Lhote öğretilerinin bir savunucusu ve uygulayıcısı olacaktır. Etkilendiği ve inandığı kuşağın tavrını benimsemiştir. Resim öğretmeni Eşref Üren yıllar sonra açtığı bir sergi üzerine şunları yazmıştır: “.. Cemal Bingöl bu sergisini açmakla ilerisi için Paris’ten evvelki Cemal ile Paris’ten sonraki Cemal’in tanınması bakımından bize güzel bir mukayese imkânı da hazırlamıştır. Acele etmezsek bir yıl sonraki, mademki yaşıyoruz, bu farkı da gözlerimizle göreceğiz. Bingöl’ün resimlerinin tek bir kusuru varsa o da alımlı olmayışları, göze birdenbire çarpmayışlarıdır. Cemal portrelerinde plat bir resim anlayışına yer vermiş. Gölge ışığın gözü aldatan oyunlarını belli ki sevmiyor. Primitif bir zevke vurgun görünüyor. Portrelerde ifadeler çok canlı desen ritmik ve dekoratiftir. Şatafata kaçmayan renkler sağlam bir yapı içine rahatça yerleşivermişler, oturmuşlar. Her şey kıvamında, ne noksan, ne fazladır. Peyzajları, onlar da ölçülü biçilidirler. Heyecanın, resmin aleyhine olan hesapsızlıklarını onlarda göremezsiniz. Çoğunlukla mor, yeşil, turuncu prizmayı kullanıyor ve seviyor. Az renk ve çok nüans ile zenginleştirilmişlerdir. Cümbüşlü görünüşleri bundandır. Abur cubur renk israfından değil. Bu sergide Cemal’ın nefis ve dört başı mamur, gözleri âbat eyleyen bir de Enteriyörü var. Bu sergi sadece bir tek resmi görmek için bile gezilmeye değer.”

Bu sergiden sonra gittiği Paris’te Andre Lhote atölyesinde çalışmalarını sürdüren sanatçı döndüğünde resimlerinde oldukça farklı eğilim gösterir. İlk soyut eğilimler 1950’lere doğru Lhote kübizminin açtığı kapıyla başlamış, doğadaki biçimlerin bağlı bulundukları doğal varlıkları anımsatmayan figürsüz ilişkiler, soyutlama çabalarının sağlamış oldukları olanaklarla birlikte, iç içe yürümüştür. 1950 yılından sonra Cemal Bingöl’ün doğadan hareket etmediğini ve doğayı anımsatan biçimlere hiç değinmediğini saptıyoruz. Birbirini kesen dörtgenlerin yalın ve pürüzsüz şemasını temel alan saf bir geometrik soyutu benimsemiştir. Ve bu biçimcilikte karar kılmıştır. Nurullah Berk onun bu biçimciliğini “... Cemal Bingöl, uzun süre den beri geometrik-abstre denilen türden çıkmadı. Cetvelle çizilmiş etkisini veren kesin alanlar, katı sınırlar içinde birbirinden ayrılmakla beraber, çoğu zaman çok ahenkli renk sistemleriyle olgun, gözü dolduran görünürlerde…” sözleriyle tanımlamıştır.

Cemal Bingöl, Ayşe Tör, Selma Arel, Solmaz Tugvel, İhsan Cemal Karaburçak ve Lütfi Günay ile Ankara’da ‘Siyah Kalem” grubunda yer almıştır. Bu grubun üyeleri arasında biçimleme konuları ve tavır açısından bir ilinti yoktur. Ayşe Tor, Selma Arel ve Solmaz Tuğsel, Cemal Bingöl’ün Ankara Helikon Derneği’nden öğrencileridir. Non-figüratif, taşist, geometrik soyut ve Anadolu motiflerinden dekoratif düzenlemelere yönelme eğiliminde olan bu öğrencilerin yanı sıra figür ve doğa resimleri ile sergiler düzenlemişlerdir.

Cemal Bingöl: “ Elma ağacı nasıl ki elma vermek için yaratılmışsa ressam da resim vermek için yaratılmıştır. Elma denen şey tabiatta mevcutken tutup bir de onun resmini çizmek fazla ressamın yapacağı şey ne elmaya, ne armuda, ne şuna ne buna benzememelidir. Sadece resim olmalıdır.” Sözlerinde onun soyut tavrının içeriğini bulabiliyoruz.


Cevapla

“Biyografi” sayfasına dön