George A. Romero

Ünlü şahsiyetlerin hayat hikayeleri
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
George A. Romero

Mesaj gönderen Siyabend » 20 Eki 2007 14:04

1940 yılının 4 Şubat gecesi, New York’ta dünyaya gelen korku sinemasının “ölümsüz” yönetmeni George A. Romero, henüz 14 yaşındayken Super 8mm kamerasıyla irili ufaklı filmler yapmaya başlamıştı bile… Romero, gençliğinin ve ergenliğinin geçtiği Pittsburgh, Pennsylvania’da, ABD’nin en prestijli okullarından birinde Carnegie Mellon Üniversitesi’nde eğitim gördü. Okuldan mezun olduktan sonra çeşitli reklam filmleri ve kısa filmler çeken Romero, aklındaki gerçek fikirleri uygulamak için sabırsızlanıyordu.

Sinema yapmaya nasıl ve ne zaman karar verdi?
Dr. Strangelove, Kazablanka, High Noon, Repulsion ve Bitmeyen Balayı gibi filmlere hayran olan genç Romero, okul sonrasında arkadaşlarıyla birlikte 10.000 dolar toparlayarak bir yapım şirketi kurdu. Şirketin ismi ise bütçesinden ötürü Image Ten Production oldu. 60’ların sonunda kurduğu yapım şirketiyle birlikte soyunduğu ilk iş 1968’deki Yaşayan Ölülerin Gecesi olacaktı.

İlk filmlerini nasıl yaptı?
İlk filmlerinden kastımız kuşkusuz kısa filmleri olmalıydı, ama ustanın altın değerindeki super8 kısaları ne yazık ki ya kendi mahzeninde saklı duruyor, ya da kismenin aklına esmiyor da göremiyoruz. Hatta kayıtlara bile geçmemiş vaziyetteler. Yalnızca 1954 yılında çektiği The Man from the Meteor’u lise yıllarında çektiğini biliyoruz. Haliyle George A. Romero dendiğinde kayıtlara geçen ilk filmi yine Yaşayan Ölüler Gecesi oluyor.

Çıkış filmi neydi, bunu nasıl başardı?
Yaşayan Ölülerin Gecesi gibi bir başyapıtla bu işe başlamak her yiğidin harcı değildi kuşkusuz. Romero, filmi için ancak 100.000 dolar kabilinde bir bütçe bulabilmişti. Filmdeki bir çok efekti kendi yollarıyla yapan, filmin akışını peygamber vitesine emanet eden Romero, bu filmde sağ kolu Tom Savini ile çalışamamıştı. Ancak filmdeki makyaj teknikleri de pek ilginçti. Zombilerin yediği ölü bedenlerden akan sıvı kan değil çikolata şurubuydu, yine bedenlerden akan parçalar çikolataydı. Filmde yer alan zombi hüviyetindeki figüranlara ise ancak 1 Dolar ödenebilmiş ve üzerinde “Ben Night Of The Living Dead’deki Zombilerden Biriydim” yazan bir t-shirt hediye edilmişti.

Resim

Makyaj ustası Tom Savini ile nasıl tanıştı?
Savini ve Romero, aralarında bir dostluk olmamasına rağmen bağımsız film piyasasından tanışan iki genç sinemacıydı. Savini daha çok B Sınıfı korku filmlerine yaptığı ucuz yollu inanılmaz makyaj tasarımlarıyla ve rol yapabilme kabiliyetiyle anılıyordu. Romero, onu ilk filminde görmeyi çok istedi ve ona daha çok uzun sürecek bir dostluğun da ilk adımı olarak Yaşayan Ölülerin Gecesi’nin makyaj tasarımlarını yapmasını önerdi. Üstelik filmde rol de alacaktı Savini. Ancak Savini, bu teklifi kabul edemeden Vietnam Savaşı’na fotoğrafçı olarak gönderildi. Bu nedenle ikilininin kavuşması 1977 yılına ertelendi. Önce 1977 yapımı Martin’i, sonra da 1978 yılında Ölülerin Şafağı’nı çeken Romero, bu filmlerde nihayet Tom Savini ile çalıştı. Savini daha sonra 2004 yapımı yeniden çevrim Ölülerin Şafağı filminde de rol alarak bu filmdeki görevine şık bir göndermede bulundu. Ayrıca Savini’yi çıkaramayanlar için kendisinin Günbatımından Şafağa’da bardaki apış arasından silah çıkaran serseri rolünde olduğunu da belirtelim.

Night Of The Living Dead sonrasında Romero nasıl büyüdü?
Hiçbir zaman Hollywood ile fazla yüz göz olmayı üşünmeyen Romero, ilk filminin yarattığı debdebe sonrasında bir televizyon dizisi olan The Winners (1973) ile uğraştı. Aynı yıl içinde oldukça yoğun çalışan Romero, şimdiki eşi Christine Forrest ile tanışacağı Hungry Wives’ı da yine bu yıl içerisinde çekti. Film usta için zayıf olsa da hayli ilginç bir gerilimdi. 1977’de ise verdiği dört yıllık ara ile dersini iyi çalışan yönetmen, Martin gibi eşi benzeri olmayan bir vampir filmine imza attı. Son derece başarılı bir şehir gerilimi olan Martin’de vampir olduğunu düşünen bir kadının, bu tutkusundan vazgeçmek için yerleştiği küçük bir kasabada yaşadıkları anlatılıyordu. Hemen peşinden Romero üçlemesinin ikinci ayağına Ölülerin Şafağı’na başladı. Film üçlemenin belki de en iyi filmiydi. Üçleme 1985’de Ölülerin Günü ile sona erecekti.

Ailevi durumu, medeni hali nedir?
İlk olarak 1971 yılında Nancy Romero ile evli olan usta, eşinden 1978 yılında boşandı. Bundan üç yıl sonra 1981’de aktris Christine Forrest ile evlenen yönetmen, hali hazırda evliliğini sürdürüyor. Bütün evliliklerinden ise hiç çocuğu olmadı.

Korku Filmi çekecek hevesli gençlere faideli öğütleri, kişisel takıntıları nelerdir?
Düşük bütçelerle çalışmayı adet haline getiren Romero (Ölüler Ülkesi hariç), her şeyden evvel korku türünün asla ölmeyeceğini, bu nedenle kimsenin yapmaktan çekinmemesi gerektiğini vurguluyor çoğu zaman. Hatta bununla ilgili olarak “Ne zaman bir korku filmi başarı kazansa, yapımcılar ‘buna benzer bir şeyler de biz yapalım’ derler. Bu yüzden korku janrı asla ölmez” demişti.

Hakkında bilmedikleriniz, etmedikleriniz neler?
Kült isim Romero’nun içinde yer aldığı hikayeler, notlar, detaylar bitmek bilmez. Her şeyden önce Romero, zombi filmlerinin ağası paşası olsa da, hiçbir filminde Zombi sözcüğünü kullanmamayı kendine görev bilmişti. Yaşayan Ölülerin Gecesi, siyahi bir karakterin başrolde olduğu ve “ilk ölen kişi” olmadığı neredeyse ilk korku filmiydi. Ölümcül Deney filme çekileceği zaman ilk olarak akla gelen yönetmen Romero olmuş fakat çeşitli işleri nedeniyle projeyi kabul edememişti. Ancak filmin video klibini çekmişti. Ayrıca Romero, Peaches ve Iggy Pop’un düeti Kick It için bir müzik klibi de çekmişti…



Ölüler Ülkesi ve ilk ölüm üçlemesi arasında ne gibi farklar var?
Prodüksiyona daha fazla para harcanmış olduğunu söylemek için filmi izlemenin bile gerek olmadığını biliyoruz. Bu film oldukça yüklü bir maddi destek ile çekilmişti. Ancak bu durum 65 yaşına gelen 1.98′lik dedemizi durduramadı. Romero, mümkün mertebe riske girmemeye çalışsa da Ölüler Ülkesi’nde politik duruşundan, yeteneğinden ve zombi filmlerinin olmazsa olmazlarından vazgeçmemiş gibi görünüyor. Tıpkı ilk filmlerinde getirdiği toplumsal eleştiriler gibi, oldukça zeki sistem eleştirilerine çeşne göndermeler bu filmde de mevcut. Korku unsurunun üzerine bu kez daha az gidip, neredeyse modern epik bir zombi filmine doğru giden bir film Ölüler Ülkesi…


Cevapla

“Biyografi” sayfasına dön