Asrı Saadet

Dinimiz hakkında hertürlü bilgi
Cevapla
Newroz
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:1097
Kayıt:06 Ara 2006 16:10
Ruh Hali:Huzurlu
Cinsiyet:Kadın
Asrı Saadet

Mesaj gönderen Newroz » 14 Mar 2007 21:12

İnsanın en büyük düşmanı olan şeytan gerek Asrı Saadet dönemini, gerekse tabiîn ve tebei tabiîn dönemini görmüş, İslâm'ın sancaktarlığını yapan devletlere şahit olmuştur. İnsan doğrusu merak ediyor; acaba şeytan o devirlerde neler hissediyordu, şimdi günümüzde dünyanın ahvaliyle alâkalı olarak neler düşünüyor? Gelin beraberce hayalimizi zorlayalım ve bu konuda şeytanın bize neler anlatabileceğini tasavvur edelim.
İşte sizlere şeytanla yapılan hayalî bir konuşma…
Adamın biri ıssız bir yolda ilerlerken şeytanla karşılaştı. Şeytanı gayet neşeli görünce:
"Bakıyorum da neşen yerinde." dedi. Şeytan:
"Nasıl neşeli olmayayım! Şu sıralar en verimli devrimi yaşıyorum." diye cevap verdi. Adam:
"Ne demek istediğini pek anlayamadım." Şeytan:
"Anlamayacak bir şey yok. Ben asırlardır, "âhir zaman" hayaliyle yaşayıp bu günleri bekledim. Şimdi işlerim gayet tıkırında, keyfime de diyecek yok."
"Önceden keyfin yerinde değil miydi?"
"Nasıl olabilirdi ki? Hele "Asrı Saadet" dönemi yok mu? Benim için kabus doluydu, işlerim çok kesattı. Neler çektiğimi bir ben bilirim. O dönem benim için tam bir "Asrı Sefalet"ti. Her gün ölüp ölüp diriliyordum. Sahabei kiramdan kimi görsem, nefesim daralır, dizlerimin takati kesilirdi. Hele Hz. Ömer yok muydu? Ondaki heybet, ondaki celâdet ödümü patlatırdı. Onu görünce korkudan yolumu değiştirir saklanacak delik arardım."
"Ya sahabe-ikiramdan sonra?"
"Onlardan sonra da pek öyle rahat yüzü gördüm sayılmaz. Onların ardından tabiîn geldi. Sahabei kiramı görmüş, onların sohbetlerinde bulunup ilim meclislerine katılmış bu insanlardan da pek fayda görmedim. Onlar da âhirete göçünce tebei tabiîn geldi. O devirde pek çok müctehid ve âlim vardı. Zühd ve takva sahipleri revaçtaydı ve ulemânın sözü itibar görüyordu. İnsanlar kanaatkâr, âhirete meyilliydiler. Dünyaya, makam ve mevkiye fazla düşkünlükleri yoktu. Söyler misin, böyle bir toplumu ben nasıl kandırayım? İnsanlara günah işleteyim diye iflahım kesilirdi. Senin anlayacağın şeytanlık çok zor meslekti o zamanlar…
"Ama tebe-i tabiînden sonra rahatlamışsındır herhâlde?"
"Yok canım ne gezer... Onlardan sonra da her asırda bir kutup, bir müceddid, nice Allah dostları veliler geldiler. Bana çalışma alanı mı bıraktılar? Şahı Nakşibendî gitti, İmam Rabbânî geldi. Abdülkadir Geylânî gitti, Seyyid Ahmed erRifâî geldi, yani rahat yüzü göstermediler bana… O vakit insanlara her ne kadar tek tük günah işletsem de, günahların ardından pişman olup hemen tevbe ediyorlar ve bütün çabamı boşa çıkarıyorlardı."
"O zamanlar İslâm'ın yayılmasında, ulemânın olduğu kadar idarecilerin de etkisi büyüktü değil mi?"
"Evet, gerçekten öyle. Zaten esas belimi büken de buydu. Araplardan sonra Türkler devlet olarak bu dini yaymak için az mı çalıştılar?! İslâm âlemi, Haçlı ordularına karşı önce Selçuklular, sonra da Osmanlılar tarafından az mı korunup kollandı?!"


Cevapla

“İslam ve İnsan” sayfasına dön