PEYGAMBER EFENDİMİZİN VEFATI:

Dinimiz hakkında hertürlü bilgi
Cevapla
Piremerd
Üstteğmen
Üstteğmen
Mesajlar:413
Kayıt:07 Kas 2006 13:36
PEYGAMBER EFENDİMİZİN VEFATI:

Mesaj gönderen Piremerd » 20 Şub 2007 11:50

Hicretin onuncu yılında Rasülullah (s.a.),
yüz binden daha fazla müslümanla birlikte Medine'den hacc için hareket etti. Bu
hacc esnasında Arafat dağı yanında, İslâm'ın anayasası kabul edilen veciz ve
ölümsüz hutbesini iradetti. Bu hutbesinde, İslâm'ın temel ilke ve kaidelerini
beyan ederek, insanlar arasında fark gözetmeyen bir eşitlik ilan etti. Şöyle
diyordu:



"Ey nas! Biliniz ki Rabbiniz birdir,
babanız birdir. Hepiniz Adem'densiniz. Adem de topraktandır. Allah yanında en
üstününüz, O'ndan en çok korkanınızdır. Arab'ın, Arab olmayana üstünlüğü yoktur;
üstünlük ancak takva iledir."



Kur'ân-ı Kerim'in nüzûlü de Maide sûresinin
3. ayetindeki, "Bugün size, dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi
tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçtim." kavl'i şerifinin nazil olmasıyla
tamamlanmıştı.



Veda Hacc'ının üzerinden henüz üç ay
geçmemişti ki, Rasülullah (s.a.) ateşli bir hummaya yakalandı. Onun hastalığının
şiddetlendiğini gören Ensar, Mescidi Nebî'de toplanmışlardı. Fadl b. Abbas ve
Ali b. Ebi Talib, bu durumu Peygamber Efendimize ulaştırdılar. Bunun üzerine
Peygamber Efendimiz, Ali, Abbas ve Fadl'a dayanarak Ensarın huzuruna çıktı. Başı
sarılıydı. Minber'in alt basamağında oturdu, Allah'a hamd ve senadan sonra şöyle
hitap etti; "Ey nas! Duydum ki, siz peygamberinizin ölmesinden korkuyormuşsunuz.
Allah'ın benden önce gönderdiği peygamberlerden ebedî yaşayan biri var mı ki,
ben sizin içinizde ebedî kalayım? Bilesiniz ki, elbette ben Rabbime kavuşacağım,
siz de bana ulaşacaksınız. Size, ilk muhacirlere hayırlı davranmanızı vasiyet
ederim. Bütün muhacirler de birbirlerine karşı hayırlı olsunlar. Allahu Teâlâ
şöyle buyurur; "Asra (yani peygamberlik çağına, yahut bütün zamana veya ikindi
namazına) andolsun ki, insan ziyan içindedir. Ancak inanıp iyi işler yapanlar,
birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka"
(onlar ziyandan kurtulmuşlardır.) Her iş, Allah'ın izniyle, iradesiyle cereyan
eder. Siz olacak şeylerin sırasını değiştiremezsiniz, Allahu Teâla sizden
birinizin acelesiyle, acele davranmaz. Allah'ın iznine, iradesine galebe etmeğe
çalışanlar, en sonu mağlub olurlar. Allah'ı aldatmak isteyenler de muhakkak
aldanırlar. Nitekim o, şöyle buyurur: "Demek iş başına gelecek olursanız,
yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız."



"Ey nâs! Size Ensar halkına da hayırlı
olmanızı vasiyet ederim, çünkü onlar sizden önce iman yurdunu hazırlamışlardır.
Onlara iyi muamele ediniz. Onlar sizi kendi mahsullerine ortak etmediler mi?
Evlerini sizinle paylaşmadılar, sizi vaktiyle evlerinde ağırlamadılar mı?
Kendileri ihtiyaç içinde oldukları halde, her hususta sizi nefislerine tercih
etmediler mi? O halde (ey muhacirler!) sizden biriniz iki adam arasında hakemlik
yapmak görevine getirilirse Ensarın iyilik edenlerine teveccüh ve ikram etsin,
fenalık yapanların kusurlarından da vazgeçsin. Biliniz ki, kendinizi onlara
tercih edemezsiniz. Biliniz ki, ben size karşı çok merhametliyim, yine biliniz
ki, ben Rabbime kavuşacağım, sizler de bana kavuşacaksınız. Buluşacağımız yer,
Kevser havuzunun kenarıdır. Benimle havuz kenarında buluşmak isteyenler
dillerini gerekli olan şeylerin dışındaki boş şeylerden çeksinler."



Rasülullah (s.a.), 13 Rebiülevvel h. 11 (8
Haziran 632) pazartesi günü ruhunu teslim etti. Risaleti tebliği etmiş,
kendisine verilen emaneti en mükemmel bir şekilde yerine getirmiş olarak ömrünün
63'ünde Rabbimizin rahmetine kavuştu.



Rasülullah'ın vefat haberi, müslümanlar
üzerinde müthiş bir tesir icra etti, öyle ki büyük bir şaşkınlığa düşerek
peygamberlerin de, diğer insanlar gibi öleceklerini bildiren ayetleri bile
unuttular. Kılıcını çekip dikilen Ömer b. Hattâb, Rasülullah'ın öldüğünü
söyleyenleri ölümle tehdit ediyor ve şöyle diyordu: "Münafıklardan bir adam,
Rasülullah'ın vefat ettiğini zannetmiştir. Hayır vallahi! O ölmedi, lakin
Musa'nın gittiği gibi, dönmek üzere Rabbine gitti. Vallahi Rasülullah dönecek ve
öldüğünü söyleyenlerin ellerini kesecektir."



Rasülullah'ın vefatını duyan Hz. Ebubekir,
Mescid'in önüne geldiğinde Ömer hâlâ, halka bir şeyler söylüyordu. O, bunlara
aldırmaksızın doğruca Rasülullah'ın bulunduğu odaya girdi. Üzerindeki örtüyü
kaldırarak şöyle dedi: "Babam ve anam yoluna feda olsun ya Rasülellah! Ölümünde
de, diriyken olduğu gibi ne kadar güzel ve temizsin. Senin ölümünle, hiçbir
peygamberin ölümüyle kesilmemiş olan peygamberlik son bulmuştur. Şanın ve
şerefin o derece büyük, o kadar güzel vasıflara sahibsin ki, tanıtılmak ve
üzerine ağlanmaktan münezzehsin. Ya Rasülellah! Ölümünle insanlara teselli
oldun, zira nübüvvet özelliklerinle hususiyet kazanmış olmana rağmen ölüm sana
da yetişti. Ölümle o derece umumileştin ki, ölümlü olmakta hepimiz seninle eşit
olduk. Kendin tercih etmemiş olsaydın, ölümün nefislerimize çok zor gelirdi,
eğer bizi ağlamaktan menetmemiş olsaydın, senin için gözyaşları döker; hatta göz
pınarlarımızı kuruturduk. Ama, yine de göz yaşımızı tutmağa gücümüz yetmiyor.
Şiddetli üzüntü ve kederi üzerimizden atamıyoruz. Allah'ım bizden ona selâm
ulaştır. Ya Muhammed (s.a.)! Rabbinin katında bizi unutma, hatırında kalalım.
Sekinet ve rahatlık yaratılmamış olsaydı, korku ve üzüntü de yaratılmazdı.
Allahım, nebine bizden selâm ulaştır, onu aramızda muhafaza et!"



Hz. Ebubekir, daha sonra Rasülullah'ın
naşının başından ayrıldı, dışarı çıkarak halka hikmetli ve anlamlı hutbesini
irad etti. Bu hutbe müslümanların aklını başına getirdi ve düştükleri hatayı
hemen anladılar. Hz. Ebubekir şöyle hitap etmişti: "Şehadet ederim ki, Allah
birdir, O'ndan başka ilah yoktur, O'nun hiçbir ortağı yoktur. Yine şehadet
ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve rasülüdür. Yine şehadet ederim ki, Kitap (Kur'an)
nazil olduğu, din meşru kılındığı, Hadîs iradedildiği, söz söylendiği gibi
mahfuzdur. Allah, apaçık bir hakikattır," sonra da şöyle dedi: Ey nâs!
Muhammed'e kulluk eden var idiyse bilsin ki: Muhammed muhakkak ölmüştür; Allah'a
tapanlara gelince, şüphesiz Allah diridir, ebediyyen bâkidir." Devamla şu
manadaki ayetleri okudu:



"Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de
peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin
üzerinde



geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde
geriye dönerse, Allah'a hiç bir ziyan veremez. Allah, şükredenleri
mükafatlandıracaktır.” Ve devam etti: "Allahu Teâlâ işini, size vasiyet
etmiştir, onda ümitsizlik ve sabırsızlığa düşmeyiniz. Şüphesiz Allah, sizin
yanınızdaki ve kendi yanındaki şeyleri Nebisi için seçmiştir. Onu, yarlığamasına
çekip almış, Kitabını ve nebisinin sünnetini sizde bırakmıştır. Bu ikisine
sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Ey iman edenler! Allah
için hakkı ayakta tutan kimseler olunuz. Şeytan, Peygamberimizin ölümü sebebiyle
sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanı aciz bırakacağınız şeyde, ondan
acele davranınız. Size ulaşmasına fırsat vermeyiniz."



Malik b. Enes'in şöyle dediği rivayet
edilir: "Bana ulaştığına göre Rasülullah (s.a.), pazartesi günü vefat etmiş,
salı günü defnedilmiştir. Müslümanlar, cenaze namazını gurublar halinde, imamsız
olarak kılmışlardır." Sahabe-i Kiram, Rasülullah'ın nereye defnedileceği
hususunda ihtilafa düşmüşler, bazıları doğum yeri olan Mekke'ye, bazıları
ashabının yanına Cennetü'l-Baki' kabristanına bazıları da kendi mescidine
gömülmesini teklif etmişlerdi. Bu esnada söz alan Hz. Ebubekir, Peygamber
Efendimizin "Hiçbir peygamber, vefat ettiği yerin dışında bir mahalde
defnedilmemiştir." mealindeki hadisini rivayet ederek, bu ihtilâfın ortadan
kalkmasını sağladı.


Cevapla

“İslam ve İnsan” sayfasına dön