Dr. Abdullah Cevdet Bey

Türkiye ve Dünya Tarihi
Cevapla
Helin_21
Başçavuş
Başçavuş
Mesajlar:102
Kayıt:28 Mar 2007 18:47
Ruh Hali:Mutlu
Takım:Galatasaray
Dr. Abdullah Cevdet Bey

Mesaj gönderen Helin_21 » 17 Haz 2007 11:54

Arapkirli Dr. Abdullah Cevdet, fırtınalı hayatı boyunca, düşüncelerinden ve katıldığı siyasi aktivitelerden dolayı neredeyse dünyanın yarısını sürgün olarak dolaşmak zorunda kalmıştı...
DR. Abdullah Cevdet, 20. yüzyıl aydınları arasında üzerinde en fazla tartışılan isimlerin başında geliyor hiç şüphesiz. Bir yandan Mevlana’nın Mesnevisi’nden beyitlerini, Ömer Hayam’ın Rubayi’lerini çevirirken bir yandan da Shakespeare’i, Gustav Le Bon’un, Max Weber’in eserlerini Türkçe’ye kazandırmıştı.



Daha sonraları İttihad ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan İttihad-ı Osmanî Cemiyeti’nin kurucusu ve yöneticisi olan Dr. Abdullah Cevdet, 9 Eylül 1869’da Arapkir’de doğdu. Babası Diyarbekir 1.Tabur Katibi Hacı Ömer Efendi’dir. İlk öğrenimini Arapkir ve Hozat’ta yaptıktan sonra Mamüretü’l-Aziz (Elazığ) Askeri Rüşdiyesini bitirdi. Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisinden de mezun olduktan sonra İstanbul’a giderek Mekteb-i Tıbbiyeye girdi. 1894’te mezun olduktan sonra bir süre Haydarpaşa Hastahanesinde görev yaptı. Geçici olarak Diyarbakır’a görevli gönderilen Dr. Cevdet, orada da siyasi faaliyetlerine devam etti ve İttihad-ı Osmanî Cemiyetine Ziya Gökalp gibi pek çok kimseyi üye kaydetti. İstanbul’a döndükten sonra siyasi faaliyetlere devam ettiği ve devlete karşı olan faaliyetleri sebebiyle arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. 1896’da Bakanlar Kurulu kararıyla Trablusgarb’a sürüldü. Burada da çalışmalarına devam eden Dr. Abdullah, Mizan ve Meşveret adlı dergilere imzasız ve “Bir Kürt” takma adıyla yazılar gönderdi. Fizan’a sürüldüyse de oradan Tunus’a kaçtı.Tunustan da Paris’e geçen Dr. burada Jön Türklere katıldı. 1897’de Cenevre’ye giderek İttihad ve Terakki Cemiyetinin merkez komitesinde yer aldı. Burada Tunalı Hilmi ve Mehmet Reşit’in orada kurdukları Osmanlı İtilaf Fırkasına katıldı. İshak Sukuti ile birlikte derneğin yayın organı olan Osmanlı Gazetesini çıkardı. Cenevre’de iken “Fünun ve Felsefe” (1897), “Kahriyat” gibi şiir kitaplarını yayınladı. Çeşitli gazete ve dergilerde takma adıyla yazılar yazdı. 1899’da Viyana Sefareti tabipliğine tayin edildi. 1903’te tekrar Cenevre’ye giderek bir matbaa kurdu ve İctihad Mecmuası’nı çıkarmaya başladı. 1904’te Osmanlı İttihad ve İnkılap Cemiyetinin kurucuları arasında yer aldı. 20 Ekim 1904’te İsviçre’den sınır dışı edilince, İctihad Dergisi ve kütüphanesini Mısır’a taşıyarak çalışmalarına orada devam etti. Şura-yı Osmanî Cemiyetinin idaresinde görev aldı.
Dr. Abdullah Cevdet, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin yeni yönetimiyle arasının bozuk olmasından dolayı İkinci Meşrutiyetin ilanından ve İkinci Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden çok sonra, 1910 senesi sonlarında İstanbul’a dönebildi. Aynı sene içinde kurulan Osmanlı Demokrat Fırkasının ikinci başkanı oldu. Bu fırka, Hürriyet ve İtilaf Fırkasıyla birleşince de, siyasi faaliyetlerini Kürt Teali Cemiyetine girerek devam ettirdi.
Abdullah Cevdet Bey İttihad ve Terakki yönetimiyle arası bozuk olduğu için, 1911 yılında İstanbul İçtihad Evi’ni kurarak, Kürt Teali Cemiyeti’nin faaliyetlerini burada sürdürmesini sağladı. Abdullah Cevdet 1913 yılında Hevi tarafından çıkarılan Roji Kurd dergisinin Türkçe bölümünü hazırlayan komisyon arasında yer aldı. Dönemin hükümeti tarafından Türkçe ve Kürtçe yayınlanan dergi kapatılınca bu kez Hetawa Kurd ve Pejdeki dergi ve gazetelerini çıkardı..
Abdullah Cevdet uzun süre Kürt sorunun imparatorluk sınırları içerisinde, diğer Türk aydınları ile birlikte çözümlenebileceğini savunmuştur. Bu düşüncesinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin “modernleşme” hareketine yazı ve konuşmalarıyla katkıda bulunmuştur.
Dr.Cevdet, Kürt Teali Cemiyeti üyesidir ve İstanbul’da kurulmuş bulunan diğer Kürt Cemiyetlerinin sıcak ilgi ve desteğine sahiptir. Kendisi de Kürt örgütlerine maddi ve manevi desteğini sürdürmüştür.
Abdullah Cevdet imparatorluk bünyesindeki ulus ve etnik toplulukların kültürlerini geliştirebilmeleri düşüncesinde olmakla birlikte genel olarak bu dönemde Osmanlı Birliğinin savunucusu olmuştur. Dr. Cevdet’i diğer Jön Türklerden ayıran belirgin iki özelliği vardır; bunlardan birincisi Osmanlı Birliği’ni sağlayacak gücü yine hanedan yerine birleşen unsurların ortak çıkarlarında görmesidir.
İkinci olarak Abdullah Cevdet; düşündüğü birlik anlayışında tüm ulusların gerçek bir eşitlik içerisinde olacağını, bu birlik içerisindeki ulus ve etnik grupların öz kültürlerini geliştirmelerini, bağlı bulundukları ulus veya etnik grubun çıkarlarını da düşünmelerin istiyordu.
Dr. Abdullah Cevdet, özellikle Balkan Savaşları sırasında Kürtlerin lisanlarını, kültürlerini, tarihlerini, geliştirme ve ulusal ulusal kişiliklerini yükseltmek için doğal olarak ayağa kalkmalarının gereği üzerinde oldukça berrak ifadeler kullanarak durmuştur. Kürtlerin içinde bulundukları ulusal-toplumsal gerilik düzeyinin onları “tabî”, boyunduruk altında tutan bir karakter oluşturduğunu ve buna karşı ileri bir kültür düzeyine ulaşmayı savunması dönemin Kürtleri arasında en olgun sayılabilecek fikir beyanı olarak görülebilir. Roji Kurd’da çıkan ve Kürtlerin tarih bilinci geliştirmelerini konu edinen yazısı bu bakımdan önemli bir içeriğe sahiptir.
Dr. Abdullah Cevdet Roji Kurd Dergisi’nde Kürtlerin Arap Alfabesi yerine Latin Alfabesi kullanması gerektiğini söyleyen ilk aydın olma özelliğini da taşır.


Cevapla

“Tarih” sayfasına dön