1925 Kürt Başkaldırısı

Türkiye ve Dünya Tarihi
Cevapla
Piremerd
Üstteğmen
Üstteğmen
Mesajlar:413
Kayıt:07 Kas 2006 13:36
1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen Piremerd » 30 Tem 2007 11:28

Allah'ın selamı; O'nun yolunda, O'nun rızası için çalışan kullarının üzerine olsun!

Ne mutlu o insanlara ki "…Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir." (En'am, 162) düsturuyla hareket etmiş ve bu ayeti en güzel ve en doğru bir şekilde yaşantılarında somutlaştırabilmişlerdir.

İşte yaşantısıyla, mücadelesiyle bu ilkeyi en doğru şekilde kendinde somutlaştıran ve bizler için bu anlamda güzel bir örneklik teşkil eden güzide insanlardan biridir: Şêx Said-i Kurdi (r.a). Şehadetinin 83. yılında kendisini rahmetle anıyor; çağdaş takipçilerini saygıyla selamlıyoruz.
"Aslanlar kendi tarihlerini yazmadıkça, avcılık hikayeleri daima avcıları över." denir bir Afrika atasözünde...
Şunu biliyoruz ki, kişinin kendi tarihini öğrenmesi ve tanıması, aynı zamanda kişinin kendini tanıması ve özüne dönmesi-ulaşması anlamını taşımaktadır.

Geçmişte Kürdistan’da nelerin yaşandığı, nasıl bölünüp parçalandığı ve Ortadoğu içerisinde nasıl sömürge durumuna getirildiği ve tüm bunlara yönelik insanlarımızın nasıl karşı koydukları ve haklı mücadelelerinin nasıl şekillendiği-geliştiği bilinmediği sürece, bugün yaşanmakta olanlar ve halkımızın içinde bulunduğu durumun anlaşılması mümkün değildir. O halde öncelikle yapılması gereken, tarihimizin araştırılması ve bilinmesidir.

Bu temelde Şêx Said (r.a)'i ve onun dönemini anlayabilmek için öncelikle kendisinin de içinde aktif olarak çalıştığı "Azadi Örgütü" nü bilmek gerekir:


Azadi Örgütü:
Azadi, Cibranlı Miralay Halit Bey önderliğinde 1921 yılının başlarında Erzurum'da kurulur. Örgütün ilk kurucuları arasında Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey, İhsan Nuri Paşa, Binbaşı İsmail Hakkı Şeweys, Hasenanlı Halit Bey, Zırkan aşiret reisi Kerem Bey, Xoyti aşiret reisi Hacı Musa Bey, Gazeteci Kemal Fevzi, Seyit Abdulkadir, Cemil paşalardan Ekrem Bey, Fehmî Bilal Bey, Molla Abdulmecit Efendi (Said'i Kürdi'nin kardeşi), Şeyh İbrahim (Doğu Beyazıt), Tayip Ali Bey (örgütün sekreteri) gibi birçok aydın, subay, din adamı ve aşiret yer alır. Örgüt çok kısa süre içinde 23 il ve ilçede teşkilatlarını kurar.

Azadi, 1924 yılından itibaren örgütlenme faaliyetlerini arttırarak, Kürt toplumu içinde saygınlığı olan Şêx Said(r.a), Şeyh Abdullah, Şeyh Şerif, Çan Şeyhleri ve Said-i Kürdî gibi şahsiyetlerle ilişkiye geçer. Bu ilişki ağı Türk Devleti’ni telaşlandıracak, 1924 yılı sonbaharı itibariyle örgüte yönelik operasyonların başlamasına neden olacaktır.

Azadi Lideri Miralay Cibranlı Halit Bey, 1882 yılında Varto (Gımgım) da doğar. Babası Cibran Aşiret Reisi Mahmut Bey ve annesi Melekanlı Şeyh Abdullah Efendi'nin halasıdır. Aynı zamanda Şêx Said Efendi'nin annesiyle kardeştirler. 1925 Kürt Hareketi'nde idam edilen Cibranlı Halit Bey, Şêx Said Efendi ve Şeyh Abdullah Efendi teyze ve hala çocuklarıdır. Halit Bey'in, İstanbul'daki Kürt yurtsever çevreleriyle ilişkileri bu dönemde başlar. İlk görev yeri Filistin'dir. 1924 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Varto'daki Cibran Alayları (Hafif Süvari Alayları) komutanlığına getirilir. Rusların Kürdistan'ı işgaline sert tepki gösterir.

Özellikle Pasinler ve Cemê Zoro'daki çatışmalarda cesaretiyle öne çıkan isim olur. Rusların 1917 Ekim Devrimi ile çekilmelerinden sonra Varto'ya döner. Faaliyetlerini Kürtlerin örgütlenmesi üzerine yoğunlaştırır.

Cibranlı Halit Bey, bu dönemde İstanbul'da kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti ile ilişkilidir. Devlet tarafından kendisine Doğu İleri ve Varto Tarihi' adlı kitap yazdırılan M. Şerif Fırat, bu dönemi şöyle aktarmaktadır:

"Cibranlı Miralay Halit Bey ile Hasenanlı Miralay Halit Bey ve kardeşleri, aşiretleri silahlandırıyor, Kürt kıyafetleriyle köyleri dolaşıyorlar, Cibranlı halit'in bizzat yazdığı Nubara Pıçukan adlı (Cibranli Halit Bey'in yazdığı eser) Kürtçe kitabıyla, Ahmedê Xani'nin Mem u Zin ve Melayê Ciziri'nin Divanı'nı köylere dağıtıyorlar.

Halit Bey, 15 Haziran 1920'de Keraç köyünde oturan akrabası Bnb. Kasım Bey'in evine gelerek, Hormek ve Lolan aşiret reislerini çağırdığı toplantıda; “Kürtler ulu bir soydan gelmişlerdir, biz aşiretler ve mezhepler arasındaki çatışmalardan dolayı 600 yıldır esaret altında yaşıyoruz. Alevi, Sunni hepimiz Kürd'üz. Bir araya gelmemizin ve hakkımızı aramanın zamanıdır' der.


Resim

Bu çalışmalar nedeniyle Cibranlı Halit Bey, rütbesi dondurulmak suretiyle Erzurum Müstahkem mevki Komutanlığı'na atanır. 1920'lere gelindiğinde Kürdistan Teali Cemiyeti dağılır. Halit Bey ve arkadaşları bağımsızlık hedefiyle Azadi (Kürdistan Bağımsızlık Komitesi)'yi kurarlar.

1924'lere gelindiğinde Yusuf Ziya, Azadi Örgütü'nde aktif bir şekilde yer alması için Şêx Said'le görüşür.

Şêx Said, 1865 yılında, Erzurum'un ilçesi Hınıs'a bağlı Kolhisar Köyü'nde dünyaya gelir. Adını "Muhammed Saîd" koyarlar. Babası Şeyh Mahmud Fevzi Efendi'dir. Babasının vefatından sonra ailenin bütün yükünü o alır. Ticaretle uğraştığı için bu yönüyle Hz. Ebubekir'de olduğu gibi birçok insanla tanışır. Ve mesleğinin bir getirisi olarak birçok insanla ilişki içine girer. İşi sırasında köyleri, şehirleri dolaşırken aynı zamanda insanlara içinde bulundukları döneme ilişkin bilinçlendirme çalışmaları da yapar. Zaten Azadi'nin ondan destek istemesinin en önemli nedenlerinden biri de onun bu konudaki hassasiyeti ve çevresinde etkili olan bir alim olması durumudur. O döneme kadar çevresine İslam'ı anlatan; halkının mazlumiyetine duyarlı olan Şêx Said, zaten çalışma arayışı içindedir. Çünkü o dönemde üyesi olduğu Kürdistan Teali Cemiyeti kapatılmıştır. Yusuf Ziya'nın destek istemesi üzerine bu teklifi kabul eder ve Azadi Örgütü'ne destek verir. Böylelikle 1924 yılında Azadi'ye katılır. Bu temelde halkı bilinçlendirme faaliyetlerinde aktif bir şekilde yer alır. Çevresindeki köylerden, kasabalardan başlayarak aşiret reisleri başta olmak üzere birçok kişiye amaçlarından bahseder ve onları kıyam etmeye çağırır. Zaman zaman aşiret reislerine mektuplar gönderir ve bu yolla onları kıyama davet eder. Şêx Said'in, 1910'lardan itibaren halkını Kürt sorunu konusunda bilinçlendirdiğinden bahsedilir. O; kendi halkının sorunlarına duyarlı olan, bunun için elinden geleni ortaya koymaya çalışan örnek bir şahsiyettir.

"Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?" (Nisa, 75) ayet-i kerimesini duyan her Müslümanın yapması gerekeni yapmıştır. Bu ayeti duyup da duyarsız kalan Müslümanlardan bunun hesabının çetin bir şekilde sorulacağını düşünüp çevresindekileri de bu çetin azaba karşı uyarmaya çalışmıştır. Çünkü o dönemde Kürt halkı zulmün her çeşidini üzerlerinde uygulayan bir sistemle karşı karşıyadır. Yaşadığı mazlumiyetten dolayı kendilerini bu zulümden kurtarabilecek bir arayış içindeydi. Ve işte Azadi ve Şêx Said'in çağrısı da onlar için bu bağlamda büyük bir umut olmuştur.

Türk Devleti, bu arada boş durmaz ve Beytüşşebap Ayaklanması'ndan sonra Azadi'ye yönelik operasyonlar başlar. Bitlis Divan-ı Harbi Mahsusu, bunun için kurulur. Bitlis Harp Divanı, özel görevlendirilmiş bir örgütlenmedir. Bu özel örgüt; devletin tabiriyle 'Kürtçülük faaliyetlerini izlemek, açığa çıkarmak ve bertaraf etmek' için görevlendirilmiştir. Bitlis harp Divanı'nın temel hedefi Azadi örgütüdür.

İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen genelgede, Bitlis harp Divanı için 'özel' unvanı kullanılmaktadır. Devletin kendisi bile mevcut yapının hukuk dışı özel bir örgütlenme olduğunu itiraf etmiştir. Devlet, kendisini Kemalist ideolojiye göre kurgulamış olduğundan; hak, hukuk, eşitlik ve özgürlük isteyenler, 'hain', 'bozguncu', 'yobaz', ilan edilerek tarihin az tanık olduğu uygulamalara imza atmıştır.

Yusuf Ziya Bey, 10 Ekim 1924, Halit Bey 20 Aralık 1924 tarihinde Erzurum'da tutuklanarak Bitlis cezaevine gönderilirler. Ayrıca 1924 yılının Eylül ayında patlak veren Beytüşşebap Ayaklanması'nda yakalanan Yusuf Ziya Bey'in kardeşi Teğmen Ali Rıza, damadı Faik ve Mele Abdurrahman, eş zamanlı olarak tutuklanırlar.

Kürdistan Bağımsızlık Komitesi (Azadi) lideri Cibranlı Miralay Halit Bey, Yusuf Ziya Bey, Yusuf Ziya Bey'in kardeşi Teğmen Ali Rıza damadı Faik ve Mele Abdurrahman ile birlikte Bitlis Harp Divanı'nda yargılanarak idama mahkûm edilir. Azadi liderleri, bu dünyadaki son yolculukları esnasında davalarından en ufak bir taviz vermemiş, aksine son sözleriyle bile amaçlarına hizmet etmişleridir.

Cibranlı Halit Bey: "Karşınızda yalnız değilim. Arkamda İran, Mezopotamya ve Türkiye'de muazzam bir Kürt ulusu bulunmaktadır. Bugün beni asıyorsunuz, fakat hiç şüpheniz olmasın ki, yarın torunlarımız da sizleri yok edeceklerdir."

Yusuf Ziya Bey: "Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeydim. Şükür Allah'a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz. Verdiğimiz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır."

Şêx Said, tek başına kalmasına rağmen çalışmalarına son sürat devam eder. Birçok yönüyle mücadelesi, Hz. Hüseyin'in mücadelesine benzeyen Şêx Said, Hz. Hüseyin gibi tek başına kalmasına rağmen mücadelesini sürdürür. Dava artık onun omuzlarında kalmıştır. Rabb'ine karşı, halkına, tarihine karşı bu ağır sorumluluğunun bilincinde olarak kıyam hazırlıklarını başlatır.

Şêx Said, 2 Ocak 1925'te eve gider ve hanımına durumu izâh ederek evden ayrılacağını, kıyam başlatacağını söyleyince hanımı karşı çıkar ve onu engellemeye çalışır. Ama Şêx Said'in bu konudaki kararlığını şöyle ifade eder:

"Hanım! Yarın ben kıyamet gününde Allah'ın ve Peygamberi'nin huzuruna suçlu olarak çıkmak istemiyorum. O zaman Allah bana 'Ey Saîd! İslâm dîninin hükümleri ayaklar altına alındığında sen niçin sessiz kaldın, gücün ve imkânın olduğu halde niye başkaldırmadın?' diye sorduğunda ben ne cevap vereceğim? Cehennem zebanîleri beni sarığımdan tutup cehenneme çektiklerinde ben ne edeceğim? Hayır! Andolsun Allah'a ki, yalnız ben ve elimdeki baston bile kalsa batılın karşısına çıkıp kıyam edeceğim. Şehîd olana kadar da mücadelemden asla dönmeyeceğim. Hem, ne ben Hz. Hüseyin'den daha makbulum ve ne de siz O'nun aîlesinden, Ehl-i Beyt'inden daha makbulsünüz. Ben üzerime düşeni yapmak zorundayım. Allah'a emanet olun!"

O; mücadelesini varlığında içselleştiren ve "…namusumuz ayaklar altında çiğnenecek." diyen kardeşine: "Bizim en büyük namusumuz dinimizdir! Dinimiz her şeyimizdir; namusumuz, özgürlüğümüz, şerefimiz ve her şeyimiz… Dinimiz ayaklar altında çiğnenirken, sen hangi namustan bahsediyorsun? Benim namusum, çoluk-çocuğum, hayatım, İslam'ın en ufak bir ilkesine, en ufak bir kuralına kurban olsun!" diyerek İslam'a, Rabb'inin buyruklarına bağlılığını en güzel ve net bir şekilde ifade eden bir önderdi. Bu sözleriyle; bugünün "Allah yolunda çalışayım ama şu dünyalığa da sahip olayım, şöyle de olsun-böyle de olsun!" diyerek tavizler vere vere artık verebilecek tavizi kalmayan günümüz Müslümanlarına; yine "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" diyerek zulme yardımcılığın tellallığını yapan günümüz insanlarına, insani kimliğin en âlâsını, İslami duyarlılığın en anlamlısını gösteren bir önderdi.

Şeyh Saîd, kıyam çalışmalarını; 6 Ocak 1925'te aşiret reisleriyle, önde gelenlerle istişarede bulunarak devam ettirir. Daha sonra Çêwlîk (Bingöl)'in Kanîya Reş (Karlıova) ilçesine gelerek Xâlidê Cibrî'nin evinde ikinci toplantıyı yapar. 8 Ocak'ta Çêwlîk (Bingöl)'in Boğlan (Solhan) ilçesine bağlı Melıkan (Melikhan) köyüne gelen Şeyh Saîd, Şeyh Abdullah Melıkanî ile beraber, kimin hangi bölgeleri kontrol edeceğini belirler ve bu yönde kararlar alırlar. Alınan kararlar hemen her tarafa bildirilir.

Şeyh Saîd, 13 Şubat günü Amed'in Ergani ilçesine bağlı Pîran köyüne ( bugünkü Dicle ilçesi ) gelir. O'nun geldiğini duyan halk, tekbîr getirmeye başlar. Pîran halkı, Şeyh Saîd'i "Allah-u Ekber" feryâdlarıyla karşılar. O sırada Pîran'da bir düğün vardır. Şêx Said ve ileri gelenler, düğüne iştirak ederler. Şêx Said, düğünde şu konuşmayı yapar:

Bu sırada bir grup asker, (-kıyamın provake edilmesi ve böylelikle daha kolay bastırılması için-) Piran'a gönderilirler. Gelen askerlerin bilinçli olarak olay çıkarması üzerine, bir yıl sonra Newroz günü başlatılması düşünülen kıyam, böylelikle erken başlar. Kıyam taraftarları birçok yerde tutuklanır. Şêx Said ve arkadaşları, güçlenip tekrar kıyamı sürdürme amacıyla İran'a hicret etme kararı alırlar.

Şeyh Sait, 15 Nisan'da Bacanağı Binbaşı Kasım'ın ihbarı üzerine, Muş ve Varto arasındaki Abdurrahman Köprüsü üzerinde, büyük bir kısmı yaralı olan diğer yoldaşlarıyla birlikte esir düşer ve Amed'e gönderilirler. Şêx Said arkadaşlarıyla beraber 5 Mayıs günü Amed'e getirilir. Yargılandıkları zaman karar zaten bellidir: 28 Haziran'da Şêx Said ile beraber 46 arkadaşı idam edilir.

Resim

Şêx Said, asılacağı sırada bir kağıdın üzerine Arapça şöyle yazar: " Değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki ölümüm Allah ve İslâm içindir."

İlmik boynuna geçirildikten sonra, Kürtçe söylediği son söz ise; "Şu anda fani hayata veda etmek üzereyim. Halkım için feda olduğuma pişman değilim. Yeter ki torunlarım düşmanlarıma karşı beni mahcup etmesinler."

Bu kıyamın sonucunda 14 şehir, 700 köy, 9000'e yakın ev harabeye döner. 50.000 kişi göç ettirilir, yaklaşık 7.500 kişi zindanlara atılır, 660 kişi idam edilir. 80.000 Kürt öldürülür.

Resim

Şêx Said, Tevhid ve Özgürlük Mücadelesi'nde önemli bir şahsiyettir, önderdir. Yaşıtlarının; ölümü bekledikleri, hayattan el-etek çektikleri ve "Artık benden geçti, bu saatten sonra hiçbir şey yapamam." dedikleri bir dönemde çıkmıştır mücadele sahnesine. İlerlemiş yaşına rağmen durmadan, dinlenmeden bu uğurda her şeyini ortaya koymuştur. Hiçbir dünyevi kaygıya, endişeye düşmeden zamanını, malını, canını, sahip olduğu her şeyini davası uğrunda harcamıştır.

"Biz tarih boyunca hiçbir zaman zalimlere, despot yönetimlere boyun eğmemiş, ölümleri pahasına onlara baş kaldırmış kahramanların takipçileriyiz. Biz ölüme meydan okuyan Hüseyin'lerin, Said İbn-i Cübeyir'lerin ve İmam-ı Azam'ların çocuklarıyız. Canlarımızı ve mallarımızı cennet karşılığında Allah'a satmışız. Mücadeleden kaçmamız, korkaklar gibi köşeye çekilmemiz söz konusu olamaz." sözleriyle doğru mücadele anlayışını ortaya koymuştur.

Kardeşi Bahaddin ona; "Abi sen biliyorsun; Kürt halkı bilgi yönünden pek gelişkin değil. Sen başaramazsın." dediğinde tarihi bir cevap olan şu sözleri söylemiştir:

- Bahaddin, Bahaddin! Hiç merak etme ben Amed'de asılacağım, sen de Kur'an'ın üzerinde şehit düşeceksin.

Yoldaşlarının gözü önünde tek tek ölüme gidişlerini izlemesine rağmen en ufak bir taviz vermeden kararlılığın en güzel örneğini sergilemiş, hatta çok öncesinde kardeşine ifade ettiği bir sözüyle Hz. Hüseyin gibi bile bile ölüm yolcululuğunda bir yürüyüşe çıkmıştır.

Şêx Said (r.a)'in şahsında bütün âlimlerimiz, önderlerimiz için ortaya koymamız gereken yaklaşım, onları; yaşamlarıyla, kişilikleriyle, mücadeleleriyle doğru bir şekilde tanımak, tanıtmak ve onların güzel örnekliklerini kendi yaşantımızda yaşamsallaştırabilmektir. Ancak böylelikle Allah'ın izni ve yardımıyla hem bu dünyada, hem de bizi bekleyen ebedi âlemde gerçek kurtuluşu bulabiliriz.

Resim

Direnişi seçenler ve bu dünyada değerlerine sahip çıkanlar ve onurluca savaşanlar; kendilerine saygı uyandırılacak derecede, yüce bir yaşama sahiptirler. Ve yine başı dik, inandığı dava uğruna ölüm sehpasına doğru yürüyenler, hiçbir zaman kaybetmezler.

Onlar, kahraman Kürt halkının özgürlük mücadelesinin en önemli isimlerindendirler. Yıllarca Kürt ulusunun haklı istemleri ve haklı talepleri ile gündeme gelen insanlar, nasıl ki yok edilmeye çalışıldılarsa, Azadi örgütü üyeleri de aynı muameleye tabi tutulmuşlardır.

Tarihte; cesaretleri ve ödemiş oldukları bedelleriyle anılan bu önderlerimiz, ne yazık ki bugün yüklendikleri misyonları ile birlikte gizlenmeye çalışılmışlardır.

Ne yazık ki Türk Devleti, kurulduğu günden bu yana, Müslüman Kürt halkını yok saymış ve her türlü insani haklarından mahrum bırakmıştır. Bugüne dek kirli menfaatleri uğruna; işgal, talan, sürgün, katliam gibi tahribatlarla insanlarımıza yönelen sistem; yaptıklarını çoğu zaman örtbas etmiştir. Olayları politik uygulamalarla tarihe yansıtmamış ve işlediği bütün suçları farklı gerekçeler ile meşrulaştırıp, istediği tarzda yorumlamıştır.

Bizler her şeyden önce, Allah-u Teala'nın birçok değerlerle yarattığı insanlar olarak; tarihimizin ve insanlarımızın yok edilmesi karşısında sessiz kalamayız. Gelinen noktada, bugün de görüldüğü gibi, insanlarımız aynı haksızlık ve zulümlerle karşı karşıyadır.

Şunu bilmeliyiz ki olaylara müdahil olmayan, iradelerini özgürce kullanamayan (ve kullanmak istemeyen) insanlar, aşağılanmaya ve onursuzca yaşamaya daima mahkûmdurlar. Bireylerde başlayan bu durumun topluma yansımasıyla, toplumu korkulara boğar ve onları da köleleştirir. Bu nedenle bizler; kendimizi, toplum ve tarihimizi tanıyarak, bu değerlerimize sahip çıkmak için İslami temellere dayalı çalışmalarımızla bu sorumluluğumuzu yerine getirmeli ve tarihteki rolümüzü iyi oynayabilmeliyiz.

Rabbimiz kendisi için, halkına sahip çıkarak onların özgürlüğü için çalışan başta Şêx Said (r.a) olmak üzere tüm alimlerimizden, önderlerimizden razı olsun. Onların çalışmalarının bereketini bu 21. yy'da onların yolunu sürdüren hak taraftarlarının çalışmalarına katsın. (Amin)

Kaynak: M.dergisi


JİLAN
Albay
Albay
Mesajlar:5928
Kayıt:26 Şub 2007 19:54
Ruh Hali:Kızgın
Takım:Fenerbahçe

Re: 1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen JİLAN » 30 Tem 2007 12:58

paylaşım için tşk
cihann
Acemi Er
Acemi Er
Mesajlar:7
Kayıt:25 Tem 2007 18:39
Ruh Hali:Mutlu
Takım:Fenerbahçe

Re: 1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen cihann » 04 Ağu 2007 18:33

Bu konu hakkında sadece şunu söyleyebilirim düşüncenize saygım var ama şunu söylemeden geçemeyeceğim kürdistan diye bir yer yoktur ve TÜRKİYE sınırları içinde kurulması imkansızdır.İnsanların birbiriyle geçmişten beri gelen çatışmasıda sadece bazı kışkırtıcı kesimlerin müdahelesi ile olur yoksa benim o kadar çok kürt arkadaşım var ki hiç birtaneside aman şöle aman böle demiyor dedikleri en önemli söz ise "Yemek yediğimiz kaba tükürmeyiz burda doğduk burda öleceğiz kökenimiz kürtte olsa Kalben ve resmen TÜRKÜZ oluyor"

paylaşım için teşekkürler. . .
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Re: 1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen Siyabend » 04 Ağu 2007 21:49

Kusura bakmayın kalben ve resmen Türk olmak kavramını kabul etmiyorum.
İnsan ne ise odur.Özünü inkar edip kendini başka bir ırkın mensubu olarak göstermeye çalışmak ise ahlaklı bir davranış değildir.
Ve aynı şekilde böyle bir istekte bulunmak da ahlaklı bir davranış olamaz..
cihann
Acemi Er
Acemi Er
Mesajlar:7
Kayıt:25 Tem 2007 18:39
Ruh Hali:Mutlu
Takım:Fenerbahçe

Re: 1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen cihann » 06 Ağu 2007 16:07

zaten kürt vatandaşlar ırkınızı inkar edin diye bir ibare kullanılmıyor bu konuya dikkatinizi çekerim ama devlet içinde devlet ülke içinde ülke olmaz şöyle düşünün ki kürdistan diye bir ülke olsa ve içinde türk olan bir topluluk kendi ülkesini kurmak istese bu konu hakkında yorum ve tavrılar ne olurdu önce bunu düşünmek lazım bir atasözü bunu çok iyi açıklar "iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır"
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Re: 1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen Siyabend » 06 Ağu 2007 16:22

Konumuz ülke içinde ülke kurmak değildir.
Bir Kürt olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak huzurlu bir yaşamdır istenilen.
Karşı durduğumuz mevzu "Türklük" dayatmasıdır.
Sen Türk olarak ben de Kürt olarak bu ülkede mutlu olabiliriz.
Yeterki birbirimizin insancıl haklarına saygı duyalım..
cihann
Acemi Er
Acemi Er
Mesajlar:7
Kayıt:25 Tem 2007 18:39
Ruh Hali:Mutlu
Takım:Fenerbahçe

Re: 1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen cihann » 06 Ağu 2007 17:25

zaten benim demek istediğimde bu bizler halk olarak birbirimizle anlaşabiliyoruz ama işine gelmeyen bazı kesimlerin kışkırtması sonucunda tatsız olaylar yaşanıyor her insanın sosyal ve kişisel hakları vardır kimsede kimseye bu konu hakkında bir dayatma yapamaz ama dediğim gibi bazı kesimler kürdistan'ı kurmak için çaba sarfederse kurunun yanında yaşta yanar gibi bir ibare çıkar ortaya önce içimizdekileri bulup temizlememiz gerekiyor bunu başaramazsak elimizden hiçbirşey gelmez. . .
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray

Re: 1925 Kürt Başkaldırısı

Mesaj gönderen Siyabend » 06 Ağu 2007 18:45

Sorunlar adım atılarak çözülür..
Sorun var diye her şeyi askıya alırsak zaten o sorunun çözülme imkanı kalmaz.
Cevapla

“Tarih” sayfasına dön