İskenderiye Kütüphanesi

Türkiye ve Dünya Tarihi
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
İskenderiye Kütüphanesi

Mesaj gönderen Siyabend » 14 Ağu 2007 23:41

İskenderiye Kütüphanesi

Sibel Özbudun


Halife'nin habercisi içeri girerken salondaki üç adamdan ikisinin, İskenderiye'li Aristo'cu hristiyan filozof John Philoponus ile eski öğrencisi ve dostu, yahudi tabip Philaretes'in yürekleri duracak gibiydi; üçüncüsü, müslüman Mısır fatihi Amr ibn ül-As ise, gelen mesajın ne yönde olacağını kestirmenin sıkıntısını yaşıyordu. Philiponus ile Philaretes günlerdir Amr'a İskenderiye Kütüphanesi'ndeki onbinlerce kitaba dokunulmaması, bunların İskenderiye'de bırakılması için dil dökmüş, Amr ise durumu Halife Ömer'e yazarak bu konuda talimat istemişti. Haberci içeri alındı, Halife Ömer'in mektubunu saygıyla Amr ibn ül-As'a uzattı.

Sözünü ettiğin kitaplara gelince, denmekteydi Ömer'in mektubunda, cevabım şudur. Eğer içerikleri Allah'ın kitabına uygunsa, onlarsız da yapabiliriz; çünkü bu durumda Allah'ın kitabı yeter de artar bile. Ancak öte yandan, eğer Allah'ın kitabına uymayan hususlar içeriyorlarsa; onları muhafaza etmenin hiç gereği yok demektir. (Her iki durumda da) üzerine düşeni yap ve onları yak.

Hüküm verilmiş, kalem kırılmıştı; Kütüphane'deki tomarlar ve ciltler İskenderiye'deki dört bin kadar hamama dağıtıldı ve İbn ül-Kifti'ye bakılırsa, altı ay boyunca ocaklarında bu kitaplardan başka bir şey yakmaya gerek kalmadı...

Müslümanların barbarlığı? Belki... Ancak İskenderiye Kütüphanesi'nin (ve bağnazlığın ateşine yakıt olmuş pek çok antik çağ bilim hazinesinin) uğradığı ilk yıkım değildi Halife'nin talimatı. Daha önce Caesar, sığındığı Ptoleme'ler sarayını kuşatan ayaklanmayı bastırabilmek için İskenderiye limanında bekleyen gemileri ateşe vermiş, limandaki depolarda Romalı antika meraklısı 'yeni zenginler'in eline ulaşmayı bekleyen kırk bin kadar kitabın yanmasına neden olmuştu.

Öte yandan, Roma İmparatoru Theodosius, hristiyan piskopos Ambrosius'un baskılarıyla, 16 Haziran 391 tarihinde İskenderiye'nin Romalı valisine pagan kültlerini yasaklayan bir ferman gönderdiğinde, bu, kentteki gayretkeş hristiyan keşişlerce kentin başlıca tapınaklarından Serapeum'un yerle bir edilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilecektir. Yıkılan Serapeum tapınak kompleksinde, bir çeşit halk kütüphanesi görevini gören ve İskenderiye Kütüphanesi'nin Ptolemeler sarayındaki ana bölümündeki belli başlı yapıtların eksiksiz kopyalarının muhafaza edildiği kütüphane de bulunmaktaydı ve tarih bilimi için paha biçilmez binlerce belge o tarihte yakılmıştı.

Peki söylencesi günümüze dek ulaşmış, ama mahiyeti hakkında pek az şey bilinen İskenderiye Kütüphanesi neydi?

Makedonya kralı İskender'in Doğu'ya açılan fetihleri, Mısır'ı kısa sürede Hellenistik dünyaya katmış, İskender'in ölümünden sonra ülke, Mısır'a yerleşen Ptolemeler sülalesinin eline kalmıştı. Hellenistik dünyanın parlayan yıldızı İskenderiye kentini başkent yapan Ptolemeler, burada ülkenin Roma egemenliğine geçtiği İÖ 31'e dek hüküm sürdüler. Ptolemeler'in İskenderiye'si, Grek illerinden gelen filozof ve bilimcilerle, Filistin kökenli yahudi yerleşimcilerinin damgasını vurduğu, Hellenistik kültürün ve Geç Antikite'nin Yakın Doğu'daki en önemli merkezlerinden biri haline gelmişti kısa sürede.

Mısır hükümranı Ptolemeus I Soter'in aklına, kentte "dünyanın tüm kitaplarının yeralacağı bir kütüphane oluşturma" fikrini Atina'nın eski yöneticilerinden, gözden düştükten sonra İskenderiye'ye sığınan, Aristo'nun Demetrius'unun soktuğu kaydedilmektedir. Bu fikirde Ptolemeus Soter'e en çekici gelen yön, Demetrius'un "krallık ve iktidarın uygulanması konusunda bilgi sahibi olma" vurgusu olmuş olmalı. Gerçekten de İskender'in fetihleriyle birlikte Grekler Sicilya'dan Kuzey Afrika'ya, Balkan yarımadasından Küçük Asya'ya, İran ve Hindistan'dan Afganistan'a dek uzanan bir coğrafyanın efendileri haline gelmişlerdi ve yeni uyruklarını yönetebilmek için onları tanımak zorunda olduklarının bilincindeydiler. Her durumda Demetrius İskenderiye'de, Ptolemeler sarayında yer alan kütüphaneyi kurmakla görevlendirildi. Hedeflenen 500 000 papirüs tomarıydı. Ptolemy 'yeryüzündeki bütün egemen ve yöneticilere' ellerindeki her türlü kitabı kendilerine göndermekten çekinmemeye" çağıran bir mektubu bizzat kaleme aldı. Şairlerin ve yazarların, retorikçilerin ve sofistlerin, tabiplerin ve kahinlerin, tarihçilerin ve diğerlerinin yazmaları kopya edilecek, kopyalar sahibine iade edilirken orijinaller Kütüphane'de alıkonacaktı.

Erişilebilen dünyanın her yerinden İskenderiye'ye yazmalar yağmaya başladı. Bir Bizans risalesinde,

bütün milletlerden alimler toplandı, deniliyordu.
Bunlar kendi dillerinin üstadları olmanın yanı sıra,
Grekçe'yi de mükemmel biliyorlardı. Her bir alim
grubuna bir metin verildi ve metinler Grekçeye çevrildi.

İran'dan Zend metinleri, Hint yazmaları, Mezopotamya'dan Kalde yazıları, Küçük Asyalı filozofların risaleleri... Ptolemeler sarayında, salonları birbirine bağlayan geçitlerin duvarlarındaki raflarda yerlerini alıyorlardı. Yahudi kutsal metinleri de... İskenderiyeli, Hellenleşmiş bir yahudi olan Aristeas'ın (müstear ad olduğu sanılmaktadır) günümüze dek ulaşan mektubu, Kütüphane'nin yanı sıra, Yahudi Şeriat'ının ilk kez İbranice'den bir başka dile çevrilişinin de öyküsünü anlatmaktadır:

Phalerum'lu Demetrius kralın Kütüphanesi'nde
görevlendirildiğinde, dünyadaki tüm kitapları
toplaması için kendisine büyük miktarlarda para
verildi. Bazılarını satın aldı, diğerlerini kopya ettirdi

ve kralın amacını elinden geldiğince gerçekleştirmeye
çalıştı. Yanımda kendisine 'Kaç bin kitap var?' diye
sorulduğunda, '200.000'in üzerinde, efendim ve bu
sayıyı kısa sürede 500.000'e çıkarmak için çalışıyorum.

Yahudi Şeriatı'nın da çevrilerek Kütüphanenizde yer
almaya layık olduğu bana söylendi.' 'Seni bunu
yapmaktan alakoyan ne?' diye sordu kral.
'İhtiyacın olan her şey emrinde.' 'Çeviri gerekiyor'
diye yanıtladı Demetrius; Yahudiler kendi ülkelerinde
kendi yazılarını kullanıyorlar. (...) Bunun Suriye dili
(=Aramîce) olduğu sanılıyor, ama öyle değil; ayrıca
lehçeleri de farklı.' Kral bunları duyunca Yahudiler'in
başrahibine bir mektup gönderileceğini söyledi.

Kudüs hahambaşı Eleazar, Ptolemeus'un önerisini sevinçle karşılayacaktı. İsrail'in oniki kabilesinden her birinden altışar olmak üzere yetmiş iki yahudi alim Kudüs'ten Mısır'a gönderildi. Ve bunların çabasıyla Eski Ahit yetmiş iki günde Grekçeye çevrildi.

Theodosius'un fermanı ve ardından Halife Ömer'in hükmü, bin yıllık bir efsaneyi noktaladı. Günümüz tarih öğrencileri, İskenderiye Kütüphanesi'ndeki kolleksiyonu ancak, onları görme şansına sahip olmuş Antikite alimlerinin aktarımlarından tanıyor. İskenderiye kitapları yakılmasaydı, belki tarihin birçok bilmecesini çözmek olanaklı olurdu. Ama bağnazlığın kendi gününe olduğu kadar geleceğe de bir ihanet olduğunun bir kanıtı olarak, kültür tarihinin belleğinde yerini aldı külleri. Tarihten öğrenmesini bilenler için, kuşkusuz...


Cevapla

“Tarih” sayfasına dön