Her Şey Tümden Unutulur Mu?

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Her Şey Tümden Unutulur Mu?

Mesaj gönderen Siyabend » 30 Eki 2008 20:37

Sinemamızın yaşayan önemli yönetmenlerinden Nuri Bilge Ceylan'ın 61. Cannes Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ödülünü kazanan filmi 'Üç Maymun', sonunda kendi ülkesiyle buluştu. Sinemaskop çekilen 'Üç Maymun', iki farklı gösterimle sinemalarda. Birincisi, sınırlı olarak dijital gösteriliyor, diğeriyse peliküle basılmış kopyalar. Basın gösteriminde dijital olarak gösterilen filmin görüntüleri perdede muhteşem görünüyordu.

Cannes Film Festivali, bir yönetmeni bağrına basmışsa bu derin bir aşktır ve o yönetmen, bu aşkla dünyaya açılır gider. Filmin adı, evrensel bir deyişten geliyor. Üç maymunun anlamı, görmeme, duymama ve konuşmama... Ceylan, üç maymunu perdede görselleştirirken, vicdan azabına da dokunuyor yer yer. Şoför Eyüp, yemekhanede çalışan karısı Hacer ve üniversite sınavını kazanamayan oğlu İsmail'le iletişimi kopmuş bir aile babası. Milletvekili seçilmek isteyen işveren Servet'in şoförlüğünü yapıyor Eyüp. Film, trajedileri başlatacak bir kazayla başlıyor. Seçimlerin hemen öncesinde yolda bir insanı ezen Servet, suçu Eyüp'ün üstlenmesini istiyor. Ona, maddi ve manevi destek vereceğini de söylüyor. Patronuna boyun eğen Eyüp hapishaneye giderken, geride bıraktıkları, oğlu ve karısı ne yapacaktır? Hayat eskisi gibi mi sürüp gidecek, yoksa bambaşka yollar mı çıkartacak bu hayat? Ne üniversiteyi kazanabilen, ne de bir baltaya sap olabilen İsmail, annesini zorlayarak Servet'ten para istemesini söylüyor bir araba satın alabilmek için. Bu da sonun başlangıcı oluyor melodramatik yönden. Her şey ipinden kopup savrulmaya başlıyor. Belki de klasik bir melodramda daha derin trajediler yaşanabilirdi. Belki Yılmaz Güney'in 1971 yapımı 'Baba' filminde olduğu gibi. Ama Ceylan, filmini yoğun melodramdan çıkartarak günümüze ahlaki açıdan bakıyor.

Suçlar ve suçluluk

Ailenin kaderine giren Servet, bu ahlakın odağında mı? Ya diğerleri nerede? Gerçek suçlular ve günahkarlar, kendi cezalarını vicdan azabıyla mı çekecekler? Elbette, Servet bir kapitalist ve pragmatist bir insan. Koşullara göre yönünü belirleyebiliyor. Ya geleneksel yapıdaki aile? Hapisten çıkan Eyüp, bir şeylerin yolunda olmadığını hissediyor. Sonra da her şey yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Hacer, belki de kocasında bulamadığı tutkuyu Servet'te buluyor ve onun kendisine ilgisiz kalmasını anlamlandıramıyor. Eyüp'le Hacer'in oğulları İsmail, en baştan her şeyi biliyor. Arabaya sahip olabilmek için tepkisini içine atıyor ve öfkesi yavaş yavaş büyüyor. Sonra Servet cinayete kurban gidiyor ve ardından film alttan alta polisiye bir hikayeye dönüşüyor. Seyircinin zihninde katil kim, gerilimi bir an için bile olsa kalıyor. Suçu doğrudan göstermeyen Ceylan, soruna ahlakçı bir bakış atıyor. Eyüp, kahvede çıraklık yapan gariban Bayram'a bu suçu satıyor ve her şey birbirine bağlanıyor böylece. İster burjuva, ister genel ahlak olsun, ikisi de bir yerlerde kirlenmiş ve dibe vurmuş günümüzde. Suçun cezasız kaldığı birçok film var sinema tarihinde. Ceylan'ın filmi uzaktan da olsa o filmlerin ruhunda dolaşıyor. Fritz Lang'ın 1945 yapımı 'Scarlet Street-Scarlet Sokağı'nda da suçlu, yani katil cezasını çekmiyordu. Ceylan'ın filminde de suçlular cezalarını başkalarına çektiriyorlar işte. Duymama, görmeme ve konuşmama, yani üç maymun tamamlanıyor, böylece sorunlar kökten çözülüyor mu? Eyüp'le İsmail'in ortak suçluluk duyguları da var geçmişten gelen. Film bittikten sonra bile, vicdan gökyüzündeki bulutlar gibi ailenin üzerine çökecek belki de. Hiçbir şey eskisi gibi değil artık. Çünkü belleği temizleyen bir şey yok daha.

Ceylan'ın bu ilk sinemaskop filminde, görsellik ve kurgu gerçekten çarpıcı. Mekan kullanımları ve ışık düzenlemeleri sanatsal açıdan insanı etkiliyor. Yanından banliyö treninin geçtiği ailenin kaldığı ev, insana yer yer huzur verirken, yer yer de huzursuzluk veriyor. İnsana tuhaf duygular yaşatıyor bu ev. Filmin son sahnesi unutulmaz bir an yaşatıyor seyirciye görsel açıdan. Genel plan çekimde ev, deniz ve adalar aynı çerçevenin içinde görülüyor. Metaforik olarak insanı hayli zorluyor bu son sahne. Ceylan'ın mizahi duygusu, bu suç filminde de zaman zaman kendini duyuruyor. Öncelikle Hacerin cep telefonu çalarken. Ceylan, 'İklimler' filminde fotoğraf sanatının içinde dolaşırken, bu filminde hem fotoğraf hem de sinema sanatını buluşturabiliyor. Filmi seyrederken, kameranın arkasında bir yönetmenin olduğunu her an hissediyorsunuz. Ceylan'ın bütün filmleri iyi ve sinemaseverler tarafından belleğe alınmayı gerektiriyor. Ama, 'Üç Maymun', suç ve suçluluk duygularıyla tam anlamıyla evrenselliğe ulaşıyor. Son olarak, aile için, her şeyin eskisi gibi olması mümkün mü? Yönetmen ve filmi karamsar. Ceylan, 'Üç Maymun' filmindeki karakterlerine de sevgiyle yaklaşmış ve onlara derinlik katabilmiş. Öncelikle Servet ve Hacer karakterleri hemen fark ediliyor.

FİLMİN KÜNYESİ

Üç Maymun
YÖNETMEN:
Nuri Bilge Ceylan
OYUNCULAR:
Yavuz Bingöl (Eyüp), Hatice Aslan (Hacer), Ahmet Rıfat Şungar (İsmail), Ercan Kesal (Servet), Cafer Köse (Bayram), Gürkan
Aydın (Çocuk)
YAPIM: Türkiye-Fransa-İtalya (2008)


beyazgül
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:7631
Kayıt:16 Eki 2006 09:06
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Yay

Re: Her Şey Tümden Unutulur Mu?

Mesaj gönderen beyazgül » 31 Eki 2008 10:41

bu filmin yorumlarını okudum pekde beğenilmemiş ağır bir filme benziyor..
Cevapla

“Sinema-Tv-Dizi” sayfasına dön