İndus Yazısı

Tarihin gizemli olayları
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
İndus Yazısı

Mesaj gönderen Siyabend » 20 Nis 2008 11:04

Zaman: İÖ 2500-1900
Mekân: Pakistan/Hindistan

İndus vadisi mühürlerini kontrollü realizmin küçük şaheserleri ve boylarıyla oranlanamayacak devasa güçlü ama bir bakıma da ona tümüyle bağlı olarak tanımlamak bir abartma olmayacaktır. SIR MORTIMER WHEELER, 1953

İndus Vadisi Uygarlığı, Büyük İskender zamanında bile çoktan kaybolmuştu. İskender'in elçisi Aristoboulos bölgeyi İÖ 326 yılında ziyaret ettiğinde "İndus Nehri yatağını değiştirdikten sonra binden fazla köy ve kasabanın terk edildiği bomboş bir ülke" bulmuştu.

İndus uygarlığı, tarih kayıtlarında bir daha 2000 yıldan fazla bir süre yer almamıştır. 1920'lerin başında Hintli bir arkeolog, İskender'in Hindistan'dan çekilirken inşa ettirdiği söylenen zafer sütunlarım ararken Mohenco-daro'daki (şimdi Pakistan'ın Sind eyaleti) höyük yıkıntısının asıl önemiyle karşılaştı.

Onun keşfi ve şimdi Pakistan olan 560 kilometre ilerideki Harappa'da benzer bir keşif, kayıtlı Hint uygarlığını bir darbede iki katı uzunluğuna çıkaracak, Ashoka'daki ÎÖ 250 yılındaki imparatorluk kitabelerinden İÖ 2500 yılına götürecekti. Hindistan Arkeolojik Araştırmaları Genel Müdürü Sir John Marshall başkanlığında bir heyet, hemen her iki yerde kazılara başladı.

Son seksen yıldır onlar ve onları izleyenler, Pakistan'da ve Kuzeybatı Hindistan'da Avrupa'nın yaklaşık dörtte biri kadar bir alanda, İÖ 3. binyılın eski Mısır ve Mezopotamya imparatorluklarından daha büyük bir alanda İndus Vadisi uygarlığına ait 1500 mekânı ortaya çıkardılar. Bunlardan çoğu köy ise de, beş tanesi büyük kentlerdi.

Indus uygarlığının doruk noktası olan ÎÖ 2500 ile 1900 yılları arasında Mohenco-daro ve Harappa, Mısır'da Memphis ve Mezopotamya'da Ur gibi kentlerle kıyaslanacak kentlerdi. Bunlarda büyük piramitler, saraylar, heykeller, mezarlar ve altın yığınları yoktu ama gayet iyi planlanmış sokakları ve çok ileri kanalizasyon sistemi 20. yüzyılın kent planlamacılığıyla kıyaslanabilirdi.

Süs eşyalarından bazıları ise -ta Ur kral mezarlığı kadar uzaklarda bile bulunan uzun, delikli akik bocuklar gibi- güzellik ve teknik gelişmişlikleri bakımından firavunların hazineleriyle rekabet edebilirdi. İndus Vadisi sakinlerinin yaşantılarını anlayışımızdaki bu ilerleme onların düşünceleri konusunda ancak tahmin yürütebilmemiz utandırıcı gerçeğini vurgulamaya yardımcı olmuştur:

Çünkü yazıları henüz çözülememiştir. Mısır hiyerogliflerinin ve Mezopotamya çivi yazısının aksine İndus yazısı duvarlarda, mezarlarda, heykellerde, dikilitaşlarda, kil tabletlerde ya da papirüslerde değil, yalnızca Mohenco-daro, Harappa ve diğer kentlerin bina ve sokaklarında dağınık halde bulunan mühür taşlarında, çömleklerde, bakır tabletlerde, bronz aletlerde, fildişi ve kemik çubuklarda görülmektedir. (Hindistan'da geleneksel olarak kullanılan palmiye yaprakları gibi kolay bozulabilen malzemeye de yazılmış olabileceği kuşkusuzdur.) Mühür taşları, yazıların en çok bulunduğu nesnelerdir ve yontuculuk stili ve zarafetleriyle bir kere görüldü mü asla unutulmayacak parçalardır.



(Solda) İndus Vadisi uygarlığının buluntu yerleri Avrupa'nın dörtte biri kadar bir alanı kaplamaktadır. (Sağda) "Proto-Şiva": Bu İndus mührü baskısı çok sonraların Hindu tanrısı Shiva'nın habercisi olabilir.

Bilinen 3700 yazılı nesnenin yüzde 60'ı mühürlerdir, ancak bunların da yüzde 40'ı benzer oldukları için dili çözecek kimsenin elinde sanıldığı kadar fazla bir malzeme yoktur. Kenar uzunluğu 19-32 mm arasında değişen kare biçimli mühürlerin arkasında taşımaya ve asmaya yarayan delikli birer çıkıntı vardır. Mühürlerin ön yüzlerinde ise ince çelik kalem ve delgiyle eşsiz güzellikte oyma resimler yapıldığı da görülmüştür.

1990'larda bir miktar daha mühür bulunmuşsa da bu fazla bir şey sayılmaz. Yazılı mühürlerdeki yazılar özellikle çok kısadır: Ortalama bir mühürde, bir satırda dört karakter vardır, en uzun metin 26 karakterden oluşur ve toprak üçgen prizmanın üç yanına dağılmıştır. Mühür taşlarının çoğuna karakterlerin yanı sıra hayvan resimleri de kazınmıştır.

Bunlar genelde bildik hayvanların resimleridir: Suaygırı, fil, kaplan, bufalo gibi (ama ilginç olan maymun, tavuskuşu ya da kobra olmamasıdır). Ama tek boynuzlu at gibi fantastik olanlar da vardır. Kimi yoga pozisyonunda oturan insan biçimli yaratıklar tanrı ya da tanrıçalar olabilirler.

Başta Marshall olmak üzere çeşitli araştırmacılar bu figürlerin iki bin yıl sonra Sanskrit metinlerinde ilk kez sözü edilen Hindu tanrılarının öncüleri olduğunu iddia etmişler, hatta Marshall bunlardan birine "Proto-Şiva" adını vermiştir.



İndus yazısının yönü konusundaki kanıt. Bu iki mühür baskısı sağdan sola okunmaktadır.

SİMGE KANITI

İndus yazısını çözmek için yüzden fazla ciddi ve bilimsel temelli girişim olmuş ve özellikle önde gelen İndus yazısı bilgini Asko Parpola başta olmak üzere, bütün metinleri toplama, kataloglama ve yayımlama alanında çok önemli çalışmalar yapılmışsa da, ortak bir çözüm konusunda fazla bir fikir birliği yoktur. Girişimlerde o kadar radikal farklılıklar vardır ki -biri îndus simgelerini Mısır hiyeroglifleriyle, bir diğeri Paskalya Adası rongorongo yazısıyla kıyaslamaktadır- bunların ortak noktaları hemen hemen yok gibidir.

Kesin ya da yüksek derecede olası olan şey yazma ve okumanın yönü, yazı sistemindeki simgelerin yaklaşık sayısı, bazı rakamların tanımı ve bazı metinlerin kelimelere ayrılabildiğidir.

Önemli bir ilk nokta, mühür baskısının okunmak için olduğudur (karakterler doğal olarak terstir). Ancak eldeki mühürler, mühür baskılarından çok olduğundan burada kuşkulu bir nokta vardır. Mühürlerin çoğunun aşınmış olmaması bunların belki de kullanılmayıp kimlik "kartları" ya da hatta muska gibi taşındıklarını da akla getirmektedir.

Ancak metal aletlerde ve çömlekler üzerinde doğrudan okunmak için yazılmış yazılarla, mühürlerdeki yazıların aynı sırayı ve yönü takip etmelerinden mühür baskısının okunduğunu anlıyoruz. Burada gösterilen resimlerin hepsi mühür baskılarıdır.

Yazının yönüne gelince, burada en güvenilir kanıt yazılardaki boşluklardır. Kısa bir satır sağ kenardan başlayıp sol kenarda bir boşluk bırakmışsa bunun sağdan sola yazıldığı varsayılabilir. Eğer sol kenarda bir sıkışıklık oluyorsa yine aynı sonuç çıkarılabilir. Bir mühürde okuyan üst sağ köşede başlamış, mührü saat yönünde iki kere 90'ar derece çevirmişti ve üçüncü kenar ile dördüncü kenarın tümü boştu, îndus yazısının yönü normal olarak mühür baskılarına göre sağdan solaydı.

Simgelerin sayısı olarak kabul edilen rakam 425 (artı-eksi 25)'tir. Bu anlamlı bir rakamdır. Temel simgelerin fonetik olup, Lineer B'de olduğu gibi heceleri temsil ettiği hecesel bir yazı sistemi için çok fazla, binlerce simgenin her birinin Çin dilinde bir kavramı ya da kelimeyi temsil ettiği Çince gibi yüksek düzeyde logografik bir yazı için çok azdır.

Buna en yakın kıyaslama herhalde 500 simgeli Hitit hiyeroglifleri ve 600 küsur simgeli Sümer çivi yazısıdır. Bu nedenle pek çok bilimadamı, fonetik hecelerin simgelerini teşhis etmekte fazla bir ilerleme kaydedilmemişse de, İndus yazısının Batı Asya'daki çağdaşları gibi simge-heceli yazı olduğunda hemfikirdirler.



İndus Vadisi uygarlığının iki önemli kentinden biri olan Mahenco-daro'da Büyük Hamam.

HANGİ DİL?

Bunlara karar verebilmek için İndus Vadisi uygarlığında hangi dilin konuşulduğunu ve kitabelerde yazıldığını bilmek gerekir. Eğer bu dilin başka bir dille akrabalığı olmadığı olasılığını bir yana bırakırsak (kültürel sürekliliğin özellikle güçlü olduğu Hint yarıkıtası için bu mantıklı bir varsayımdır), akraba diller için iki güçlü aday vardır: Proto-Hint-Âri (Sanskrit) ve Proto-Dravid, yani Kuzey ve Güney Hindistan'ın iki büyük dil ailesinin atası. (Başlıca Hint-Âri dili olan Sanskrit Kuzey Hindistan'daki modern dillerin çoğunun kök dilidir.)

Günümüzdeki Dravid Dili'ni konuşanlar, îndus Vadisi'nden uzakta, hemen hemen yalnızca Güney Hindistan'da yaşadıklarından, coğrafi açıdan proto-Hint-Âri dilinin Dravid Dili üzerinde bir üstünlüğü vardır. Ancak Kuzey Hindistan'a Hint-Âri "istilası"nın îndus Vadisi uygarlığının ortadan kaybolmasından sonra, ÎÖ 2. binyılda gerçekleştiği düşünüldüğü için Proto-Dravid Dili, tarihi nedenlerle daha gözdedir.

Bu iddiayı destekleyen bir şey de Kuzey Hindistan'da Dravid dilleri cepleri olmasıdır. Bu dillerden biri olan Brahui Dili'ni konuşan 300.000 göçebe Belucistan'da (Batı Pakistan) îndus Vadisi'nin çok yakınında yaşamaktadırlar. Bu Dravid Dili konuşanlar herhalde bir zamanlar Kuzey Hindistan'da çok yaygın olan ve sonra Hint-Arileri'nin gelmesiyle kaybolan bir Dravid kültürünün kalıntılarıdır.

Bu nedenle bilimadamlarının çoğu proto-Dravid varsayımını kabul ederler. Bunlar Eski Tamilce, Telugu, Malayalam ve Kannada gibi eski Dravid dillerin kelimeleri ile îndus mühürlerinin ikonografik simge ve resimleri arasında mantıklı bağlar aramaktadırlar ve bunda da İndus Vadisi uygarlığına ait arkeolojik kanıtlardan, Dravid uygarlığı ve dini inançlarına ilişkin kültürel kanıtlardan yararlanmaktadırlar. Bu yöntem aslında varsayıma dayanmaktaysa da, simgelerden bazıları için ilginç "çözüm"ler ortaya atılmıştır ki, bu da eğer yeni yazıtlar günışığma çıktığı takdirde denebilecektir.



Hint yarıkıtasının başlıca iki dil ailesi: Hint-Arice (beyaz alanlar) ve Dravid Dilleri (Brahui dili dahil).


Cevapla

“Tarihi Gizemler” sayfasına dön