Yeni Bir Beyin

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Yeni Bir Beyin

Mesaj gönderen Siyabend » 28 Şub 2008 23:10

Sinir ucu hücreleri üzerinde yapılan son araştırmalar beyindeki hasarın onarılabileceğini ve kimi bölümlerinin yeniden yaratılabileceğini ortaya koyuyor.

Sinirbilim uzmanları, bırakın beyin naklini akıllarından geçirmeyi, beyin dokusu nakli yönünde ilk deneysel adımlar atmadan çok önce, bilim adamları bu tür olası bir cerrahi girişimin sonuçlarını enine boyuna tartıyorlar, beyin nakli ameliyatında alıcı mı, yoksa verici mi olmanın daha iyi olduğu sorusuna bir yanıt getirmeye çalışıyorlardı.

Bir başka deyişle, Tom ile beyinlerinizi değiş tokuş ettiğinizi varsayalım. Bu durumda gerçek siz, beyni Tom'un bedenine iliştirilmiş kişi midir yoksa Tom'un beyninin nakledildiği kişi midir?

Bu sorunun yanıtının Tom'un bedenindeki kişi olduğu kanıtlanabilir, çünkü yaşamınızın en özel ve su yüzüne çıkmasından en çok çekindiğiniz ayrıntıları bilen o. Bedeninizi daha önce taşıyan kişinin dizinde bir sorun olabilir, ama o bunun nedenini bilemeyecektir.

Beyin değiş tokuşuyla ilgili kuramsal görüşlerini toparlayan Tufts Üniversitesi bilim adamlarından Daniel Dennett, böylesi bir alışverişin hiç de adil olmadığı sonucuna varıyor, "Şimdiki bedenimle ilişkimin kesildiği açıkça ortadaydı, ama beynimden soyutlanmam olanaksızdı. Deneyimlerim beyin naklinde kişinin genellikle alıcıdan çok, verici olmak istediğini gösteriyor" diyordu.

Tüm beyin nakli günümüzde de bilimkurgu özelliğini koruyor. Bilim adamları böylesi bir şeyin tümden olanaksız olduğunu düşünüp bir yana atmasalar da, gerekli bağlantıların aşırı karmaşık olmasından ötürü, bunun en azından önümüzdeki 20 yıl içinde gerçekleşemeyeceğine inanıyorlar. Öte yandan, beyin hücreleri naklinin geleceği söz konusu olduğunda, bunun çok farklı bir şey olduğunu öne sürüyorlar.

Beyin Hücresi Nakilleri ve Sonuçlar

Bugüne dek yapılan beyin hücresi nakilleri farklı sonuçlar ortaya koydu. Sözgelimi, bir milyonu aşkın Amerikalıyı giderek devinim ve konuşma yetisinden yoksun bırakan parkinson hastalığının sağaltımına bir gözatalım. Hastalık, iletilerin beyinden bedenin öteki bölümlerine gönderilmesinde etkili olan dopamin adlı kimyasalı üreten beyin hücrelerinin giderek bozulmasından kaynaklanıyor.

10 yıl kadar önce İsveçli bilim adamları insan dölütünden aldıkları dopamin üreten hücreleri parkinsonlu hastaların beyinlerine aktarmaya başladılar. Bu işlem sonucunda hastaların bir bölümünün devingenliğinde olumlu bir gelişme meydana geldiyse de, bu gelişme genellikle kısmi oldu, kimilerinde de hiçbir gelişme olmadı.

Yöntem zamanla daha başarılı olsa, kürtajla alınan dölüt hücrelerinin kullanılması yönündeki törel sorunların üstesinden gelinse bile gelecekte yaygın biçimde uygulanması çok güç. Çünkü bu işlemde her hasta için 15 dölütten alınan hücrelerin hiç beklemeden aktarılması gerekiyor.

Durum böyle olmakla birlikte, Başkan George Bush'un deyimiyle, "Beynin On Yılı" sona ererken sinirbilim uzmanları beyin hücre nakillerinin parkinson ve lzheimer gibi hastalıkları iyileştirmese bile en azından durduracağına giderek inanıyorlar.

Daha bir yıl öncesine dek bile böylesi birşeye saçmalık gözüyle bakılmaktaydı. Gelgelelim, geçenlerde, dölüt aşamasındaki beyin hücrelerinin herhangi türde beyin hücresine dönüşebilen, sinir ucu hücreleri adı verilen ana hücreler içerdiğinin bulunmasıyla birlikte bu görüş de geçerlilik kazandı.

Harvard Tıp Fakültesi bilim adamlarından Dr. Evan Snyder, bu hücrelerden aldığı örneklerle laboratuvarda "kitle üretimine" geçti. Snyder, hücrelerin zarar gören erişkin beynine aktarılmaları durumunda ölü hücrelerin yerini tutmalarını bekliyor.

Tıp uzmanları, eğitimlerini aldıklarına kendilerine erişkin beyninin esnek olmadığı, bir başka deyişle, sinir hücrelerinin kendilerini yenileyemedikleri öğretildi. Bıçakla elinizi kestiğinizde, deri yeni hücreler ürettiğinden kesiğin açtığı yara birkaç gün içinde kapanırken, beyne kötü bir şey olduğunda böylesi bir onarıma tanık olunmuyordu. Acaba bu neden böyleydi?

Snyder, bugüne dek, beynin plastik olmadığı, yeni hücreler üretmediği, bireyin gereksindiğinden çok daha fazla sayıda beyin hücresiyle doğduğu, ancak yaşlandıkça bunların sayısının giderek azaldığı görüşü egemendi. 60'lı yılların başlarında dirimbilimciler erişkin fare beyninin iki yerinde yeni hücreler üretildiğini buldular.

Ne var ki söz konusu buluş kemirgenlere özgü önemsiz bir özellik olarak yorumlanarak hemen unutuluverdi. 80'li yılların ortalarında Rockefeller Üniversitesi'nden Fernando Nottebohm, erişkin bir kanaryanın beyninin günde 20 bin gibi bir hızla yeni sinir hücreleri üretebildiğini keşfederek "kuşbeyinli" kavramına yeni bir boyut getirdi.

Başka bilim adamları da balık ve sürüngenlerde benzer bir özelliğe dikkat çekmelerine karşın, insanların da aynı özelliğe sahip olup olmadıkları yönünde kesin bir kanıt elde edilemedi. İşin aslına bakarsanız, çoğu sinirbilim uzmanı böylesi bir olasılığı aklından bile geçirmiyordu.

Snyder ise bu konuda pek emin değildi. Doğa birçok canlıya bu özelliği bağışlarken, insanoğlunu böylesi bir nimetten yoksun bırakması anlaşılır gibi değildi.

Snyder, 1992 yılında, fare beyinlerinden sapı andıran hücreler aldıklarını ve bunları yapay olarak yetiştirdiklerini belirten bir rapor yayımladı. Daha sonra, sinir hücreleri beynin hücrelerin yenilenmediği bilinen çok küçük bir bölgesinde yok olan bir dizi fare üreten Harvard Tıp Fakültesi'nden Dr. Jeff Macklis ile birlikte çalışmaya başlayan Snyder, kendi ürettiği hücreleri bu farelere aktardı.

Hücreler hızla beynin zarar gören bölgesini saptayarak kendilerini yenilediler. Sinir ucu hücrelerini farelerdeki çoklu sklerozu andıran bir tür hastalığın sağaltımında kullanan Snyder, en son çalışmasında felç gibi kitlesel beyin hastalıklarını da sinir ucu hücreleriyle sağaltmayı başardı.

Farelerle ilgili her gelişme gerçekte insanlar için de atılmış bir adım sayılıyor. Bu tür bulgular her geçen gün artıyor. Son üç yıl içinde bilim adamları beyin hücrelerinin insanı andıran kimi maymun türlerinde de kendilerini yenilediklerini ortaya koydular. En önemli bulgu ise geçen yıl elde edildi. İsveç Halk Enstitüsü'nden Fred Gage ve ekibi sinir hücrelerinin insan beyninin bellek ve öğrenmeden sorumlu hipkampus bölgesinde üretildiğine tanık oldu.

Yeni Bir Buluş

Gage'nun buluşu Snyder'in verileriyle birlikte değerlendirildiğinde sonuç çarpıcıydı. Buna bir de Princeton Üniversitesi'nden bir ekibin geçen ay elde ettiği bir buluş eklenince, bilim dünyasında yer yerinden oynadı. Sözkonusu ekip erişkin "makak" maymunlarının beyinlerindeki en karmaşık bölge olan beyin zarında sürekli olarak yeni hücreler üretildiğine tanık oldu.

Artık bilim adamları beyin hastalıklarının eninde sonunda iyileştirileceği konusunda son derece umutlular. 2020 yılına gelindiğinde bu tür sorunlara çözüm getirecek yöntemlerin geliştirilmiş olacağına inanılıyor.

Tüm beyin nakli denli çarpıcı olmasa bile, beyin hücrelerinin bir başkasına aktarılması da kimi felsefik sorunları gündeme getiriyor. Kimi bilim adamları bu tür bir uygulamanın bellekte bir değişime neden olup olmayacağını, yeni hücrelerin eski anıları silip silmeyeceğini sorguluyorlar.

Snyder, tüm bunların "metasinirbilim" olduğuna dikkat çekerek, hücrelerin geçmişte yaşananları anımsamak yerine onları barındıran kişiden etkileneceklerine inandığını belirtiyor ve bu yüzden verici olmaktansa alıcı olmayı yeğlediğini öne sürüyor.


Cevapla

“Araştırma Sonuçları” sayfasına dön