Tavşan Kardeş Fantezisi

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Tavşan Kardeş Fantezisi

Mesaj gönderen Siyabend » 29 Ağu 2009 10:12

MANASIZ tartışmalardan, şımarıklıklardan, ikiyüzlülüklerden bıktığım bir gün, geçen cuma günü uçağa atlayıp uzaklara gidiyorum.


Çok uzaklara.


Kendimi, iPod’uma doldurduğum müzik anarşisinin verdiği tesadüflere emanet etmişim.


O ne verirse onu dinliyorum.


Bir arya, arkasından Deniz Seki, onun arkasından Coldplay...


Birden Miles Davis. Hiç bitmeyen yol arkadaşım.


İşte böyle bir anımda Paris Match Dergisi’ndeki fotoğrafa bakıyorum.


Aldatan bir kadın yürüyor.


Dizlerinin üstünde sona eren beyaz gömleğinin kollarını kıvırmış ve bir düğmeyle tutturmuş.


Hem erkekte, hem kadında kendine güvenin resmi üniforması.


Aynı zamanda cazibenin, tuhaf bir akrabalığın parolası.


Belinde metal bir kemer.


Ayakları çıplak...


Gözlüğünün altında yüzü bana "Bir Kadın Bir Erkek"teki Anouk Aimee’yi hatırlatıyor.


Oysa bu kadın ona hiç benzemiyor.


Belki tek akrabalıkları, başka bir erkekle, uzak bir şehrin sıradan otel odalarında buluşmuş olmak.




Bayanlar baylar, bu kadının adı Cecilia Maria Sara Isabel.


Fransa Beşinci Cumhuriyeti’nin altıncı Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin karısı.


Bu fotoğraf, eşi cumhurbaşkanı seçildikten iki gün sonra Bregançon’da çekildi.


Yani Cecilia’nın hayatında yeni bir dönemin başladığı günlerde.


Onu son defa Prada bir elbisenin içinde görmüştüm.


Tods marka ayakkabılar giyiyordu.


Yani sadeliğin mümkün olan en resmi üniforması içinde.


Ama bu kadının iç dünyasında bambaşka bir şeyler var.


O, arzuları "yürü" dediği zaman kaçıp gidebilen bir kadın.


Ama kaçtığı zaman bile kocası ile aşkının platonik tarafına ihanet etmeyen, günde 10 defa telefonla konuşabilen bir karakter duruyor karşımızda.


Ve bir gün dönen, dönebilen bir kadın.


Yani, bizim bildiğimiz siyasetin, ahlak denilen, moral adı verilen bütün kaidelerini elinin tersiyle itmiş kadın.


O özgür kadın şimdi Elysee Sarayı’nın kurallar álemine giriyor.


First lady’lerin devir teslimi işte böyle oluyor.


Erkekler ne kadar kurallara boyun eğiyorsa, kadınlar o kadar meydan okuyor.


Bir yanda Tods ayakkabılar, bir yanda böyle bacaklarını açıkta bırakan beyaz gömlekler, çıplak ayaklar, Anouk Aimee havasıyla giriyorlar saraylara.


Auralarını, ruhlarını, farklılıklarını, isyanlarını ve aldatmalarını da bavullarına koyarak geliyorlar.




Derginin iki sayfa ötesinde bir başka kadının fotoğrafı var.


Başkanlık seçimini kaybeden Segolene Royal.


O da Akdeniz’in bir plajında.


Onun da üzerinde beyaz bir rob var.


Onun da gözünde gözlükler.


Ve müthiş bir detay.


Göğsüne yapışmış elbisesinden açıkça fark edilen göğüs uçları.


Bayanlar baylar, seçim kaybetmiş bir kadın başkan adayı böyle tatil yapıyor.


Kalçalarını ve göğüs uçlarını elbise altından cömertçe teşhir eden müthiş bir kadınlıkla yürüyor.


O da yenilgiyi, kendi aurası, kendi ruhu, kendi farklılığı ve kendi kadınlığı ile taşıyor.


Diyorum ya, kadınlar daha cesurdur.




Ama kendi aurasından, kendi karakterinden, ruhundan, farklılığından korkmayan erkekler de vardır.


Yıllar önce bir pazar yazımda, şöyle bir şey yazmıştım:


"Bir gün işime tavşan kardeş kıyafetiyle gelmek istiyorum."


Bunu sırf, kendini Kaf dağında gören insanlara nispet olarak yapmak istedim.


Attığı nutkun şehvetiyle kendinden geçen siyasetçilere, yazdığı bir yazıyla dünyayı değiştirdiğini sanan köşe yazarlarına şunu demek için maskeli balo yapmak istedim:


"Aslında hepiniz birer tavşan kardeşten başka bir şey değilsiniz."


Ertuğrul Özkök


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön