Reçete: Hizmetle gönüllere girmek

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
yigido
Reçete: Hizmetle gönüllere girmek

Mesaj gönderen yigido » 02 Kas 2006 16:00

Önceki gün Hürriyet ve Sabah gazetelerinin manşeti ortaktı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner'in; "'Çocuğunuz dağdan insin, suçu yoksa serbest kalır.' denilerek PKK'lıların ailelerine ikna turları başlattık." şeklindeki sözleri, iri puntolarla okuyuculara duyuruluyordu.
Aileler aracılığı ile ikna sayesinde yılbaşından bu yana 168 PKK'lının kaçarak teslim olduğunu belirten Org. Koşaner; "Dağdakilerin inmesi için herkes sorumlu davransın." diyordu.

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın Ramazan'da Diyarbakır'da söylediği, "Dağda silahla dolaşacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar." sözünün arkasından gelen bu ifadeler nasıl değerlendirilecek bekleyip göreceğiz.

Sayın Ağar, Samanyolu Televizyonu'ndaki Pazar Sohbeti'mizin konuğu olarak, sözlerine açıklık getirmiş, 'siyaset'ten kastın PKK'nın siyasallaşması değil, anaların acısını dindirmek için dağa çıkışın önünün kesilmesi olduğunu vurgulamıştı. Ağar'ın çıkışı tartışıladursun, dağa çıkışın önünü kesme adına Doğu ve Güneydoğu'da yıllardır yapılan büyük hizmetleri hatırlatmanın tam zamanı.

Türkiye'nin bir bölünme girdabına itileceğini çok önceden fark eden, bunu önlemenin tek yolunun da insanımızın kardeşliğini pekiştirmek olduğunu, dolayısıyla, yapılacak eğitim hizmetlerinin değerini bilen gönüllüler; yurtlar, okullar, dershaneler ile bölgeye bir Hızır gibi yetiştiler. Ne demek istediğimi 15 yıl önce bölgede öğretmenlik yapan bir dostumun satırlarından aktarmak istiyorum.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Harun Tokak Bey, geçen aydan beri pazar günleri Yeni Şafak gazetesinde beğeni ile takip edilen yazılar yazıyor. "Poşulu Amca" başlıklı yazısından aktarıyorum:

"Bir kış günü Van'dan Muş'a gittik. Bu gidişimiz, hiç öğrenci yurdu olmayan bu ilimizde 60 kişilik bir yurt inşaatına vesile oldu. Gayretli, fedakâr, mütevazı bir arkadaş, yurt müdürü oldu. Kendisiyle yıllar sonra karşılaştığımda o günleri yâd ettik. Şimdi söz müdür beyde: 'Açılır açılmaz yurt, talebelerin akınına uğradı. Nasıl bir ihtiyaca cevap verdiğimizi görerek çok sevinmiştik. Ama bir yandan da üzüntülüydük. Meşakkatli yolculuklardan sonra çocuğunu elinden tutarak gelen onlarca veliyi geri çevirmiştik. Hele poşulu bir amca vardı. Onu hiç unutamam. Bana yalvarmıştı.

Yatak, ranza da istemiyordu. Bir ara gözüm, çocuğunun ayakkabılarına ilişti, ayakkabının deliğinden çorapları gözüküyordu. Yüreğim daraldı, vicdanım sızladı. Ama sıradaki öğrenciler, ondan önce gelenler vardı. Çaresizliğimi o da anladı ve oğlunun elinden tuttuğu gibi çekti gitti. Aylar sonra ziyaretime geldi. Bir kış günüydü. Doğu'da kış erken gelir. Aramızda şu konuşma geçti:

-Beni tanıdın mı?

-Hayır, tanıyamadım.

-Oğlumla beraber gelmiştim buraya. Sana, 'Yerde yatar, ne olur al oğlumu.' demiştim. Buraya sana bir çift söz söylemek için geldim. Yurda almadığın oğlumu teröristler dağa devşirdi. Ben istedim ki eli kalem tutsun... Sen onun kalemini kırdın. Hayallerini yıktın. Umutlarını yok ettin, müdür bey. Şimdi nerelerde bilmiyorum. O dağ senin, bu dağ benim dolaşıyor mu, yoksa bir kör kurşuna kurban mı gitti bilmiyorum. Artık umurumda değil. Çünkü ben ölmüşüm müdür bey. Eğer bu evlât ahirette karşıma imansız gelirse iki elimi iki yakanda bil müdür bey…" Harun Bey'in hatırlatması tam da bugünler için çok mânâlar içeriyor. Bütün bölge insanını bölücü terör örgütünün destekçisi gibi göstermek isteyenlerin oyunlarını bozalım. Bize bölünme korkusu aşılayanlara karşı, gönül insanlarının sunduğu reçete üzerinde bir daha düşünelim.

Hüseyin Gülerce - http://www.zaman.com.tr


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön