Tatlıses’i vuran kurşunun tetikçisi kim?

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
.:LaHuTi:.
Yönetici
Yönetici
Mesajlar:1226
Kayıt:11 Haz 2008 15:08
Ruh Hali:Yorgun
Cinsiyet:Kadın
Burç:Başak
Takım:Fenerbahçe
Tatlıses’i vuran kurşunun tetikçisi kim?

Mesaj gönderen .:LaHuTi:. » 26 Nis 2011 18:21

Bekliyordum... İbrahim Tatlıses’e değil ama, “ünlü birisi”ne, “ses getirecek bir saldırı” düzenlenmesini bekliyordum... Çünkü, “terör uzmanları” birkaç haftadır uyarıyorlardı; “Mart ayıyla birlikte provokatif saldırılar artabilir... Seçime doğru, bu saldırılar daha da tırmanabilir”
“Bekliyordum” dememin sebebi bu.
Birileri, çareyi “kaos”ta ve “terör”de arıyor... Onların kimler olduklarını sizler gayet iyi biliyorsunuz.
Hemen herkesin bildiği gibi;
Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gecenin “01.05’i”nde, yani “1’i 5 geçe” saldırıya uğradı İbrahim Tatlıses...
Olayın özeti şu:
Sanatçı İbrahim Tatlıses’in, Beyaz TV’deki İbo Show programının çekiminin ardından Şişli Sanayi Mahallesi’nde bulunan Nurol Plaza’dan aracıyla çıkış yaptığı sırada, 3 otomobil tarafından önü kesildi. Otomobilden inen saldırganlar, Tatlıses’in bulunduğu aracı uzun namlulu silahlarla taradı. Saldırı sonucu İbrahim Tatlıses başına isabet eden bir kurşunla yaralanırken, yanında bulunan menajeri Damla Çakıcı’nın ablası Buket Çakıcı ise gırtlağından yaralandı.
Şimdi, “sorulan 2 soru” var:
¥ 1- Son açıklamalara göre, Tatlıses hayati tehlikeyi atlatmış durumda... Ancak, sol tarafı felç kalabilir... Felç durumu geçici mi olacak, yoksa kalıcı mı?..
¥ 2- İbrahim Tatlıses’i kaleşnikofla tarayan kişiler; bunu ticari sebepten mi, yoksa siyasi sebepten mi yaptılar?..
Malûm, aynı Tatlıses;
18 Mayıs 1998’de, Beşiktaş Barbaros Bulvarı üzerinde otomobilinin içindeyken “pompalı tüfek”le saldırıya uğramış, bu saldırıdan yara almadan kurtulmuştu.
Acaba, bu son saldırı da “çete”lerin veya “mafya”nın işi mi?..
Yoksa; “siyasi bir mesaj” mı?..
“Ölümüne kurşun” sıktıklarına göre; bu, “mafya yöntemi”ne benzemiyor!.. Çünkü mafya; “topuğa” kurşun sıkar veya “kalça”dan bıçaklar!.. Ve ayrıca, “kaleşnikof” da kullanmaz!..
O halde;
Bu saldırının “siyasi” bir anlamı var!..
Acaba;
“Tatlıses’i kim, niye öldürmek istedi?”
Ya da;
“İbrahim Tatlıses üzerinden başkalarına mı mesaj verilmek istendi?”
HER TARAKTA BEZİ VARDI!
Açık konuşmak gerekirse;
Tatlıses, “tekin” biri değil!..
Her tarakta bezi var!..
Adı, “şaibeli işler”e karıştığı gibi, “şaibeli kişiler”le de ilişkileri var!..
“Karanlık” demeyeceğim ama, “karanlık”larda çok dolaşıyor!..
Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde, “küçük bir araştırma” yapıp, “eski gazeteleri” taradım...
Buyrun, gazetelerde yer alan “Tatlıses haberleri”ni yeniden hatırlayalım:
¥ Tarih, 23 Şubat 2006...
“Sauna Çetesi”nin üyeleriyle irtibatını kestiğini ileri süren İbrahim Tatlıses, çetenin başaktörleriyle birlikte çekilen düğün fotoğrafının yayınlanmasının ardından bir basın toplantısı düzenledi.
İşte Tatlıses'in iddialara cevapları:
“Ankara'ya iş için gitmiştim, misafir ettiler. Mahallede yapılan bir düğün, gariban düğünü. Bir yanı yıkıklara her zaman benim sağım solum da yıkılıyor, üzülüyorum tabii ki, dedim 'şereftir'. Gittik o gün.”
“Yanına oturduğum her insana sabıkan var mıdır, çete üyesi misin diye kimlik soramam ki?”
“Siz bir davetli olarak bir yazıhaneye gidiyorsunuz, bakıyorsunuz Ertuğrul Çakır Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı yapmış, öbür tarafa bakıyorsunuz çok değerli bir savcımız Nuh Mete Yüksel oturuyor... Siz ne anlarsınız? Bu insanların çete olduğunu mu anlarsınız?.. Olur mu öyle şey, mümkün değil.”
¥ Tarih, 25 Şubat 2006...
“Küre Operasyonu'nda tutuklanan Sauna Çetesi lideri Kasım Zengin, adamlarından Serdar Yük ile yaptığı görüşmede Tatlıses'i öldürme planını şöyle anlattı: "MİT kimlikleri ve silahlarla orayı basacağız. Kelepçe takacağız. Kafasına çuval geçirip götüreceğiz.
Kasım Zengin, kendi imzasını taşıyan plana gerekçe olaraksa, Tatlıses'in PKK'ya destek vermesini gösteriyor.”
İlginç olanı şu:
Tatlıses, “iki sanık arasında geçen konuşmalar” kendisine hatırlatıldığında, bu kişilerden herhangi bir “tehdit” almadığını ve “şikâyetçi olmadığını” söyledi.
¥ Tarih, 18 Mayıs 2006...
“Küre Operasyonu olarak bilinen Sauna Çetesi soruşturması tamamlandı. İddianamede ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses de sanıklar arasında yer alırken, hakkında “suça azmettirmek ve örgüte yardım etmek” iddiasıyla 5 yıldan 18.5 yıla kadar ağır hapis cezası istendi.”
¥ Tarih, 15 Temmuz 2006
“Küre operasyonunu gerçekleştiren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suç duyurusu üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İbrahim Tatlıses hakkında PKK’ya yardım suçundan soruşturma başlattı. Tatlıses, akşam saatlerinde başsavcılığın Beşiktaş’taki binasına gelerek soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Sinan Ali Yaşar’a 20 dakika ifade verdi. Tatlıses’in ifadesinde suçlamaları kabul etmediği öğrenildi.”
¥ Tarih 13 Şubat 2007
“Ünlü ses sanatçısı İbrahim Tatlıses, 2007 Genel Seçimleri’nde siyasete gireceğini açıkladı...
Adı, sık sık açılan davalarla gündeme gelen Tatlıses, yeni kasetinin tanıtımı sırasında yaptığı açıklamada, halkın sorunlarını çok iyi bildiğini, çözüm için Meclis’e gireceğini söyledi. Tatlıses, bir partiye katılmayacağını, seçime bağımsız olarak gireceğini bildirdi.”
¥ Tarih, 8 Kasım 2007...
“İbrahim Tatlıses’in eski hayat arkadaşı Derya Tuna’yı vuran tetikçi Hüseyin Bozan, olaydan 5 yıl sonra cezaevinden çıktıktan sonra; “Beni Tatlıses azmettirdi” dedi... Bozan, İbo’nun sus payı olarak önerdiği parayı vermediğini de öne sürdü.”
¥ Tarih, 8 Ağustos 2008...
“Eski eşi Derya Tuna’yı Hüseyin Bozan’a vurdurduğu gerekçesiyle Sauna Çetesi davasında yargılanan İbrahim Tatlıses, Bozan’ın kendisini tehdit ettiğini savundu. Tatlıses, Bozan’ı hiç tanımadığını söyledi...”
K.IRAK’TA KONUT VE PİYANGO
¥ Tarih, 27 Mart 2010...
“Ünlü türkücü İbrahim Tatlıses Kuzey Irak'ta konut projesine girdi. Tatlıses, Seyrantepe'deki Tatlıses Plaza'da gerçekleştirilen basın toplantısında, Kuzey Irak'taki konut projesindeki ortağı olan El Adel United Company firmasının sahibi Doktor Rüştü Said ile objektifler karşısına geçerek projeyi anlattı.”
¥ Tarih 13 Ağustos 2010...
“Kuzey Irak'ta nisan ayında temeli atılan İbrahim Tatlıses'in de yüzde 50 ortağı olduğu Cennet Ovası Evleri inşaatında çalışan işçiler, 5 aydır maaşlarını alamadıklarını öne sürdü... Bazı internet sitelerine konuşan işçiler, 45-50 derece sıcakta durmadan çalıştıklarını ancak maaş alamadıklarını iddia etti.
Tatlıses ise haberin yer aldığı internet sitesine yaptığı açıklamada "İşçileri biz değil taşeron firma dolandırdı. İşçiler bu ramazan ayında mağdur olmasın diye 340 bin dolar ödeme yaptık. Geriye 40 bin dolar taşeron firma bölgeden kaçınca işçilerin parasını da kendi cebimizden ödedik. Geriye kalan bütün paraları da ödeyeceğiz" demişti.
¥ Tarih, 27 Ekim 2010...
Türkücü İbrahim Tatlıses, ortağı olduğu Kuzey Irak Milli Piyangosu’nun ilk çekilişinde 500 bin dolar dağıttı. “Tatlıses Bingo”nun çekilişi için Erbil’e giden sanatçı, ‘Tatlıses Cennet Konutları’ isimli dev konut projesinin inşaatını da denetledi.
Bütün bu “haber”leri aktardım ki;
İbrahim Tatlıses’in nasıl biri olduğu çok daha iyi anlaşılsın!..
Gördüğünüz gibi;
Her tarakta bezi var...
Herkes onu “türkücü” olarak tanır...
Ama o, aynı zamanda bir “işadamı”dır!.. Bazen bir “azmettirici” olarak çıktı karşımıza, bazen de “PKK ve çetelerle içli-dışlı” biri!..
KÜRT AYDINLARA MESAJ MI?
Bütün bunlar onun “vurulması”na bir gerekçe olabilir mi?..
Öyle ya; “binlerce kişiye iş ve aş veren” bir adam, niye saldırıya uğrasın ki?..
En başta dedim;
Bu işin “ticari rekabet”ten kaynaklanmış olabileceğini hiç düşünmüyorum... Bu saldırının “siyasi bir hesaplaşma” olduğuna inanıyorum!..
Bildiğim kadarıyla;
İbrahim Tatlıses, kendisine “BDP’den gelen adaylık teklifi”ne hayli “soğuk” bakıyordu... Gönlünde AK Parti’nin yattığını söylüyordu... Artık “aday” olur muydu olmaz mıydı, kendisine bir teklif yapıldı mı yapılmadı mı, onu da bilmiyorum.
Ama, onun bir “Kürt” olarak AK Parti’ye sıcak bakması, BDP’yi ve elbette PKK’yı rahatsız ediyordu...
Buna, Şivan Perver’i de eklemek lâzım... Malûm, Şivan Perver de; kendisiyle Almanya’da görüşen ve “Türkiye’ye davet” eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a şöyle demişti:
“Türkiye’ye dönmem için Türkler’in ve Kürtler’in iki kırmızı çizgisi var. Bu kırmızı çizgileri kaldırmaları lazım. AKP-BDP ortak irade gösterip ortak çağırmazlarsa Türkiye’ye dönemem. 1 milyon insana konser verdiğim alanda bir bomba patlarsa ne olur?
Ama hem AKP, hem de BDP’nin kontrolü olursa hiçbir şey olmaz.”
Sadece Şivan Perver değil;
Yıllardır Almanya’da yaşayan eski siyasetçi Yaşar Kaya ile eski DBP kurucusu Yılmaz Çamlıbel ve 30 yıldır İsveç’te sürgün hayatı yaşayan Kemal Burkay da “Türkiye özlemi” çekenlerden.
Eğer, AK Parti, 12 Haziran’daki seçimden “güçlü” çıkarsa, dönecekler...
Yani;
“Türkiye’ye dönebilmeleri” için, AK Parti’nin seçimden “güçlü” çıkması lâzım.
Peki, PKK bunu ister mi?.
PKK KURŞUNU OLABİLİR Mİ?
“Kurşun adres sormaz” derler...
Doğrudur, kurşun adres sormaz...
Sadece “hedef”e doğru ilerler ve onu vurur!..
Ama, “kurşunun çıktığı adres” sorulur.
Tatlıses’i, hem de “kafa”sından vuran kurşun; acaba, “hangi elden, hangi adresten” çıktı?..
Bir “PKK kurşunu” olabilir mi?..
PKK’nın, “Kürt aydınları tehdit etmeye” başlaması, PKK’nın başı Apo’nun; “Şivan Perver, Mehmet Metiner ve Orhan Miroğlu’nun ortadan kaldırılması” yönünde talimat vermesi; “İbrahim Tatlıses’e sıkılan kurşun”un arkasında PKK’nın bulunduğu ihtimalini güçlendiriyor.
Düşünüyorum da;
İbrahim Tatlıses’i vuranlar, acaba Şivan Perver’e, Kemal Burkay’a, Yaşar Kaya ve Yılmaz Çamlıbel’e bir mesaj mı göndermek istedi?..
Bunları düşünüyordum ki;
HAK-PAR, yani Hak ve Özgürlükler Partisi kurucularından İbrahim Güçlü’nün bir açıklaması geçti ajanslardan...
PKK’nın;
“Silahlı çatışma”dan, “terör eylemleri”nden, “şiddet”ten, “tehdit”ten, “halkı korkutma ve sindirme eylemleri”nden “beslendiğini” söyleyen İbrahim Güçlü, açıklamasının devamında diyordu ki;
“PKK, bu saydığım unsurlardan uzaklaşmaya başladığı zaman, varlığı da sorgulanmaya başlar.
Bu nedenle, PKK’nın silah bırakacağı ve ‘bırakacağım’ görüşleri bir manevradan ve hikayeden öteye bir şey değildir.
PKK, silahlı varlığını sürdürme merkezli işler ve stratejiler izlemektedir.
Üçüncü tespit, PKK, jakoben, otoriter, üretim dışı güçlerin yarattığı bir elitin örgütü. Tek lider, tek parti, tek ideolojiyi savunan, demokratik yapıyla alakası olmayan, Kürtlerin hayatına her yönüyle müdahale etmek isteyen bir şiddet örgütü. PKK bu hegemonik ve bölgedeki tekçi yapısının devam etmesini istemektedir. Bunun için yapılması gereken her kötülüğü yapmaktan geri durmamaktadır.
Seçimlerin sakin ve demokratik koşullarda yapılması halinde BDP, seçimlerde kaybeder.”
“Kaos plânı”nın amacının, “AK Parti’nin genel seçimlerde oylarının düşürülmesi ve hatta iktidar olmasının engellenmesi, devlet iktidarı yani derin devletin yeni araçları ele geçirmesi ve kamuoyunda psikolojik üstünlük sağlaması” olduğunu dile getiren Güçlü, şöyle devam ediyor sözlerine:
“Kürtler içinde AK Parti’nin itibarının düşürülmesi, PKK’nın yapacağı terör ve şiddet eylemleri sonucunda siyasi iktidarı çaresiz ve aciz hale sokması; Doğu ve Güneydoğu’da psikolojik üstünlük sağlaması; kitlelerin sandık başına gitmesinin engellenmesi; gidenlerin de BDP’ye oy vermesinin sağlanması; ayrıca AK Parti’yi tavizlere zorlaması.”
İbrahim Güçlü’nün bu tesbitlerinden de hareketle, demek istiyorum ki;
İbrahim Tatlıses’e yönelik bu saldırı, “derin devlet”in işi midir, yoksa onun “taşeron” olarak kullandığı PKK’nın mı?..
Ya da, “hiçbiri” değil, de; “ticari bir hesaplaşma”nın ürünü mü?..
Dilerim, Tatlıses yaşar... Yaşasın ki, “kurşunun geldiği adres”i bilelim.
==================
İstanbul, dünyanın kalbi!
Gündem yoğun... Bu yoğunluktan dolayı da, zaman zaman “çok önemli” konuları “gözden kaçırdığım” oluyor... Gözden kaçırıyorum, çünkü; o konuyla ilgili; ya “yeterli tanıtım” yapılmıyor, ya da “saman alevi” gibi, yanıp sönüyor.
Ne yalan söyleyeyim; dün İstanbul’da başlayan “Değişim Liderleri Zirvesi” de, bu tür “etkinlik”lerden biri oldu... Düşünebiliyor musunuz; “Dünyanın kalbi İstanbul’da atacak” ama, İstanbul’da oturan benim, bundan haberim olmayacak!..
Şu hâle bakın; İstanbul’da “Türkiye’nin Davos’u” denilebilecek bir toplantı yapılıyor ama; toplantının “tanıtım”ını hangi kuruluş yapıyor ise, ne “davetiye” gönderdi, ne de “reklâm” verdi!.. “Toplantının organizasyonu”nu yapanlar, “bir-iki gazeteye reklâm vermekle, herkesin duyacağını” mı zannettiler acaba?.. Ya o gazeteleri okumayanlar ne yapacak?..
Düşünebiliyor musunuz; İstanbul’da “dev bir toplantı” yapılıyor ama benim bile “sonradan” haberim oluyor!.. Tabiî, ki, bunun sorumlusu, “tanıtım firması” ve onun “işgûzar”lığıdır!.. Yoksa, bu “dev” adım, bu kadar “cüce” kalmazdı...
Sözün özü; toplantıya katılıp da, Başbakan Erdoğan’ı dinleyemedim... İnşaallah, bugün çıkacağımız “Moskova yolu”nda, ayrıntıları kendisinden dinleriz... “3 gün sonra” bu köşede buluşmak dileğiyle, şimdilik Allahaısmarladık.

Yeni Akit › Hasan Karakaya › 15 Mart 2011


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön