Tren nerede?

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
tetrilejyon
Acemi Er
Acemi Er
Mesajlar:14
Kayıt:25 Eki 2006 19:58
Tren nerede?

Mesaj gönderen tetrilejyon » 01 Ara 2006 18:03

A Ke Pe'li ve RTE'li Türkiye'den vazgeçmek istemeyen AB Türkiye'deki gelecek seçim yılının senaryolarını sahnelemeye mi çalışıyor?

Türkiye'nin AB'nin ileri karakolu olmasına A Ke Pe ve RTE ile yola çıkmış olan AB, bunu gerçekleşmesi için de "Tren kazasından-Tren yavaşlayacağına" dönülmüş ve şimdi de "Müzakerelerin askıya alınmasından vazgeçilip, kısmen dondurulması" gündeme getirilmiştir.

AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Bay Olli Rehn, Türkiye'nin Ankara Protokolü'nün gereklerini tam olarak yerine getirmesi gerektiğini aksi halde Komisyon'un bazı yaptırımlarda bulunmayı tavsiye edeceğini belirtti. Yine Bay Rehn kısa bir süre sonra Türkiye'nin Kıbrıs Rum kesimine limanlarını açmaması durumunda, 35 müzakere başlığından Gümrük Birliği ile ilgili 8 başlığının dondurulması (askıya alınmasını) önerdiği öğrenildi.

Tren kazası, Trenin yavaşlaması, askılık, dondurulma başka?
Bunlar seçim senaryoları değil mi?

2007 yılında: Türkiye'de her şeyin askıya alınıp sadece Mayıs ayındaki tesettürlü, türbanlı, imam hatipli Cumhurbaşkanlığı ve zamanında olursa Kasım'daki genel seçim yaşamı felce uğratacağı görünüyor.
Genel seçim erkene alınabilir mi?
Olabilir.
RTE'nin olası Cumhurbaşkanlığı zaferini iyi kullanarak ya da yenilginin vereceği psikozu atlatmak için genel seçimin öne alınma ihtimalleri de düşünülebilir.

Seçim sonuçları ne olursa olsun, tren kazası olacak ve Türkiye diğer hatta bekleyen "imtiyazlı ortaklık-özel statü" trenine aktarılacaktır.

AB'nin 6 Aralık 2007 Komisyon toplantısı, 11 Aralık Dışişleri Bakanları Konseyi, 14-15 Aralık Liderler Zirvesinde bir orta yol bulunacak ve bundan zafer payı çıkaracak olan A Ke Pe ve 2.Başbakanları RTE 2007 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve olası Kasım genel seçimlerine önemli bir malzeme alarak dönecektir.

Türkiye'nin "İmtiyazlı ortaklık-özel statüyle" AB'ye bağlanması üzerinde hemen tüm AB üyelerinin aynı görüşte olduğu biliniyor.

AB'nin lokomotifi Almanya'nın Başbakanı Angela Merkel, 25-26 Kasım tarihlerindeki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin Dresden kentindeki kurultayında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB üyeliği konusuna değinerek, "Türkiye ile ucu açık müzakereler sürdürüyoruz. Ancak parti başkanı olarak şunu söylemek istiyorum: Türkiye'ye tam üyelik yerine ortaklık önerilmesi doğrudur ve doğru olacaktır" dedi.
Bayan Merkel, "Bizde insan ve vatandaşlık hakları geçerlidir. Ve bu temel değerler ağırlıklı olarak Hıristiyanlığın insan tasvirine dayanmaktadır. Bu değerler anlayışımız Türkiye ile sürdürülen müzakereler için de geçerlidir" şeklinde konuşuyordu.

Sosyal Demokrat Partili Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, "Kıbrıs sorununun Almanya'nın dönem başkanlığını üstlenmesine kadar çözülmesi için kendisine başarılar dilerim" diyerek, Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja'yı uyarmıştır.
Steinmeier, sorunun 11 aralıkta düzenlenecek AB Dışişleri Bakanları toplantısına kadar çözülememesi durumunda Almanya'nın "bu sorunla yaşamak zorunda kalacaklarını" sözlerine ekledi.

Burada her iki Alman siyasetçinin baklayı ağızlarından çıkarırlarken, nihayet Almanya'nın Türkiye konusundaki politikalarına da açıklık getirmiş oluyorlar.

Bundan önceki yazılarımda da değindiğim gibi gelecek yıl Dönem Başkanlığını üstlenecek olan Almanya ve ardından Fransa Türkiye sorunlarıyla vakit kaybetmek istemiyor.

"Umudumuz AB" diye toplumumuzu şartlandıran A Ke Pe ve 2.Başbakanları RTE bu gelişmeler karşısında, "imtiyazlı ortaklık-özel statü" trenine de binmeye razı olduğu bir gerçek. Çünkü; daha baştan 2004 ve 2005 imzalarında, eninde sonunda bunların olacağı açıktı.

Peki o trene binilecekse ne zaman binilecek? O da meçhul.
Uzayıp giden bir serüven.
Uzayıp gidecek bir sürü senaryolar daha yaşayacak mıyız?
Yoksa herkes yerini alıp, ülkesine sahip mi çıkacak?

Nurettin Kurtuluş

[email protected]
http://www.24haber.com/?newstype=article&articleid=742


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön