Bükçe!!!! Bütün Erkekler Öğrenmelimi Sizcede Bu Dili

Hayatta öğrenilecek çok şey var
Cevapla
ayla2608
Üstteğmen
Üstteğmen
Mesajlar:435
Kayıt:26 Ara 2008 15:14
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Kadın
Burç:Akrep
Takım:Galatasaray
Bükçe!!!! Bütün Erkekler Öğrenmelimi Sizcede Bu Dili

Mesaj gönderen ayla2608 » 19 Şub 2009 00:30

Bükçe

Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak, ona
öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız
tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder.
İş yerimden oğluma telefon açtım, akşam yemeğini dışarıda birlikte
yiyelim, dedim.
Deniz kenarında ki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum.
Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki
kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan
kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.
-Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol
yordam göstermem gerekiyor.
Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı.
Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!
-Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri biliyorum artık.
-Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok bilmediğin çıkacak ama
ben o konulardan bahsetmeyeceğ im. Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar
modern olamadım.
Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi. Oğlumla şöyle keyif
yaparak muhabbet edelim bakalım.
-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?
-İngilizce, Fransızca bir de kendi dilimi de sayarsak Türkçe'yle üç
dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar
tarafından kullanılır. Sen buna "kadın dili" de diyebilirsin.
Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o
ortaya çıkıyor.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabi ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en
büyük zevkidir ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir
kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öğrenmeli.
-İyi de niye Bükçe?
-Çünkü kadınlar konuşurken genellikle, söyleyecekleri sözü, net
söylemezler. Eğip bükerler onun için dilin adını "Bükçe"
koydum.
-Bükçe zor bir dil mi baba? diye sordu gülerek.
-Bana bak, çok önemli bir konu, eğleniyor gibisin biraz ciddiye al. Bir
kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar
sözü bükerek Bükçe konuşurlar sonrada senin sözün doğrusunu anlamanı
beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor.
Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca "seni
seviyorum"
diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni
seviyorum" un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum
dediğinde seni anlayabilir.
-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden
> bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar.
> -Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır,
> cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından dolayı, sözlerini de dolaylı
> söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak
> gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.
> -Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.
> -Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz
> konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini
> hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi
> anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için,
> leb, deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb, demek zorunda kaldıkları için bile
> kızarlar.
> Niye, leb, demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor, diye canları
> sıkılır.
> -Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. Niye düşünmedin,
> diye kızıyor bana.
> -Kızarlar oğlum kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler,
> detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri
> gibi düşünceli olmamızı beklerler fakat erkekler onlar gibi değil. Biz
> bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.
> -Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?
> -Var dedik ya oğlum, Bükçe'yi öğreneceksin, bunun için buradayız.
> Hazır mısın?
> -Hazırım baba.
> -Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile
> anlattığı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır.
> Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı,
> diyelim. Bunu sana "bu gün bir elbise aldım." diye söylemez. Elbise
> almak için dışarı çıktığı andan başlar, kaç mağazaya gittiğinden,
> almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü
> tanıdıklarından alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman
> bir hikaye anlatır.
> -Hikaye dili yani.
> -Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, "Hikaye anlatma, ana
> fikre gel, kısa kes." demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde, bittin
> demektir. İster öyle de, istersen "seni sevmiyorum." de. İki
> durumda da "seni sevmiyorum" demiş olacaksın.
> -Ne alakası var, baba. Seni sevmiyorum demekle, kısa anlat demenin.
> -Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini
> düşünürler.
> -Bu önemli, Bükçe'de dinlemek sevmektir, diyorsun.
> -Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken,
> bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkeklerde imalı konuşuyoruz diye
> düşünürler ve sözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye
> çalışırlar.
> Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız
> söylediğimiz şeydir.
> -Geçen hafta Canan bana "Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde
> daha iyi duracağım." dedi. Ben de "Böyle de iyisin." dedim.
> Canı sıkıldı bir kaç saat surat astı. "Neyin var." diye sordum.
> "Hiçbir şeyim yok." dedi. Sence nerede hata yaptım?
> -Böyle de iyisin, derken o "de" ekini orda kullanmamalıydı n. Canan
> bunu şöyle anlamıştır. Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare
> edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin. "
> -Peki ne demem gerekiyordu?
> -Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da
> aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat
bekliyorlardı r.
> Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar.
> O gün "Hayatım sen zaten çok güzelsin, kilo vermeye falan bence
> ihtiyacın yok." deseydin, o günün zehir olmazdı. Mesela bir gün
> kucağına oturup, ağır mıyım, derse sakın "evet, biraz" falan
> deme "hayır" de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.
> -Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her
> kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa
> yapsınlar.
> -Aferim oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi
> anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul
> etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.
> -Ve asla unutmazlar, değil mi?
> -Aynen öyle. Yıllar önce annene, annesi için "biraz cimri"
> demiştim. Hala "Sen benim annemi sevmezsin." der ve annesi bize bir
> şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.
> -Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.
> -Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları
> anlayacaksın ama "sen şunu mu demek istiyorsun." diye asla yüzüne
> vurmayacaksın.
> -Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de
> diyebiliriz. O beni iğnelediğinde "niye bana iğne batırıyorsun"
> diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi
> yapacağım.
> -Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı.
> "akşama tok mu geleceksin." diye sordu. Beni biliyorsun akşam
> yemeklerinde hep evdeyimdir.
> Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen
> anladım annenin ne demek istediğini. "Tok gel, yemekle uğraşmak
> istemiyorum" demek istiyor. Anladım ama tabi "ne demek
> istiyorsun." demedim.
> -Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine çıkmıştık.
> -Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir kabul gününden tok
> gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü diyetine başlamış ve o gün yemekle
> uğraşmak istemiyor olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan
> "Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir şeyler ye, ya da
> yorgunum, gelirken bir şeyler getir yiyelim." demez. Sanki böyle derse,
> iyi ev kadını rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. -Bu Bükçe'de kısa
> konuşma yok mu baba?
> -Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa
> konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın,
> soruyorsun, "Neyin var" diye. "Hiçbir şeyim yok." diyorsa,
> aman bir şeyi yokmuş, diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan
> yakınarak, ağlamaya başlar.
> -Bükçe'de "Hiçbir şey yok" demek "Çok şey var, benimle
> ilgilen" demek oluyor, o zaman.
> -Evet. Biz erkekler "Bir şey yok." diyorsak ya gerçekten bir şey
> yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir şey vardır ama;
> şu anda konuşacak bir şey yok." diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak
> istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana
> değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım." demek istiyordur. Çok nadirdir,
> gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp
> bunaltmayacaksı n tabi.
> -Bir arkadaşım da kadınların "peki" demesi tehlikelidir,
> demişti.
> -Doğru. Bir kadının ağzından çıkan "kuru bir peki, olur,
> tamam" her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe de "Şimdi tamam diyorum ama
> acısını daha sonra çıkaracağım." demektir. Sana en kısa zamanda
kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında "peki canım, olur
> hayatım" gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.
> -Zor bir dil baba.
> -Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi, ilk başlarda öğrenirken
> biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat
> edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı senin, Bükçe, konuşman
> gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.
> -Anlamak da pek kolay değil ama.
> -Korkma o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten.
> Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca,
> düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar, ve konuşurken suçlayarak
> konuşurlar fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz
> zannederler.
> -Nasıl yani?
> -Mesela, karın sana "ne zamandır dışarı çıkmadık." derse bunu
> suçlama olarak üstüne alma, seninle gezmek canı istiyordur, bunu sen
> düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni
> suçlamak değildir. "Daha geçenlerde gezmeye gittik." gibi bir
> savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa
> zamanda gideriz." de, konu kapanır.
> Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.
> -Küçük ama önemli detaylar.
> -Aynen öyle. Mesela karın "üşüdüm" diyorsa, üstünü kalın
> giy demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.
> -Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken
> başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik, belki.
> -Haklısın aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın
> neresinden dönülse kardır.
> -Not mu alsaydım, epeyce detayı varmış dilin.
> -Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim.
> Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret
> ettiği sözcük "Fark etmez"dir. Fark etmezi kadınlar "Hiç
> umurumda değil, ne yaparsan yap " diye anlarlar.
> -En değerli sözcük nedir?
> -Sen bil, bakalım.
> -Seni seviyorum, demek herhalde.
> -Evet, kadınlar "seni seviyorum" sözünü sık sık duymak
isterler. Biz erkekler söylemiştim, zaten biliyor diye bu konuda gaflete
> düşmemeliyiz.
> -Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi
> geliyor bana.
> -Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlarda
> çok önemli tabi. Kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona
> sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü
> ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap.
> O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.
> -Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
> -Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar
> zaman alacak, zor ve masraflı şeyler, değil. Sen bu küçük şeylere dikkat
> et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük
> şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak
> geçirir.
> Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir
> ama eğer sen hep alıp vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük
> alırlarsa, büyük büyük verirler.
> -Tamam baba bunlara dikkat edeceğim.
> Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya
> başladı.
> Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru
> adımlamaya başladı. Az sonra geldi.
> -Baba çok teşekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya başladım. Canan aradı.
> "Salonun perdelerini ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi
> baksak." dedi. Tam "Fark etmez, sen seç" diyecektim ki bunu
> senin söylediğin gibi "Ev de perde de umurumda değil" gibi
> anlayacağı aklıma geldi. "Tabi canım, istersen birlikte bakabiliriz ama
> ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen," dedim çok mutlu oldu.
> Kendi seçecek.
> -O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını
> onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak
> isteyecektir.
> Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay
> sıyırırız.
> -Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana
> Bükçe'yi öğretmeseydin halimi düşünmek bile istemiyorum.
> -Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye
> yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle
> güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın.
> Kullansınlar ki yüzleri gülsün.


Cevapla

“Bilelim-Öğrenelim” sayfasına dön