Ayna, Kürtler Büyük Bir Güçtür!

Ünlülerle yapılmış röportajlar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Ayna, Kürtler Büyük Bir Güçtür!

Mesaj gönderen Siyabend » 17 Haz 2008 14:18

Temmuz ayında yapacakları genel kurul öncesinde 'DTP bölünüyor' açıklamalarıyla yıpratılmaya çalışıldıklarını belirten DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, "Kongre süreçlerinde her dönem böylesi yazılar ve haberler çıktı. Geçmişten beri Kürtlerin bir arada duruşunu engellemeye dönük böylesi haberler olmuştur.Bana sorulursa partinin genel başkanının Ahmet Türk'ün olmasını isterim" dedi.

Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesini DTP'nin varlık sebebi olarak gören DTP Eşbaşkanı Emine Ayna ile genel kurul, Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır ziyareti, Türkiye'nin AB üyeliği, DTP'li vekillerin Meclis'teki performanslarını ve 1 Haziran'da Barış Meclis'i tarafından yapılacak olan mitingi konuştuk


Resim

* Partiniz hakkınızda basında 'bölündüler' şeklinde haberler çıkıyor. DTP'de neler oluyor?

Geçmişten bu güne kadar yaptığımız kongre süreçlerinde her dönem böylesi yazılar ve haberler çıktı. Geçmişten beri Kürtlerin bir arada duruşunu engellemeye dönük böylesi haberler olmuştur. Böyle parçalanma ve bölünme hikayeleri basın tarafından işleniyor. Bu hikayeleri ben biraz Nasrettin Hoca'nın denize maya çalma fıkrasına benzetiyorum. Ya tutarsa, ya söyleye söyleye tutturursak yada kitlelerinin kafasını nasıl karıştırabiliriz? Mantığı güdülüyor. Kitlenin kafasında soru işaretlerini yaratarak, işte Kürtler böyledir bir araya gelemezler, birlik olamazlar, Kürtler birlikte duramaz, bir arada bile yaşayamazlar havasını yaratmak istiyorlar. Parti içerisinde bölünmeye dönük, parçalanmaya dönük bir fikir ayrılığı yoktur. Ne Ahmet Türk'te nede diğer arkadaşlarımızda böylesi bir fikir ayrılığı söz konusu değildir. Tabi ki yaptığımız toplantılarda, yaptığımız pratik çalışmalarda her zaman tartışma yaşıyoruz. Kimimiz bu çalışmayı şöyle yapalım diyoruz, kimimiz böyle bir yöntem geliştirelim diyoruz. Bu tartışmalar sonucunda da o işi yapacağımız noktasında bir fikre varıp öyle çalışmalarımıza başlıyoruz. Kongremiz yaklaşıyor. Temmuzun 22'si için başvurduk. Kongrede heyecanlı, moralli, güçlü ve kararlı bir çıkışı engellemek amacıyla böylesi haberler yayınlanıyor. Yani bu yapılan asılsız haberler bunun dışında bir şey değildir.

* Ahmet Türk'ün "PKK'nin silahlı mücadelesi Kürt halkına zarar veriyor" açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben bu haberi şehirler arası bir yolculuk yaparken, gazeteci bir arkadaşın arayıp Ahmet Bey böyle bir şey söylemiş demesiyle duydum. İstanbul'a gelir gelmez demeci okudum. O demeçte aslında çok önemli bir söylem vardır. O söylemi ortaya çıkarmak önemlidir. Karşı taraf Ahmet Türk'e şöyle bir soru soruyor 'PKK silahları bırakmalıdır. Savaş kötüdür. İnsanlar bu ölümlerden olumsuz etkileniyor' . Ahmet Türk bu soruya cevap veriyor ve şöyle diyor: 'Tamam biz gidelim PKK'ye savaş insanlara zarar veriyor diyelim. Peki PKK dönüp bize demez mi? Devlet bir adım atmıyor.' Yani anlatmak istediği özünde silahların susması için devletin bir an önce adım atmasıdır. Ahmet Bey'in demecinde bir bütün olarak bunlar anlatılmaya çalışılıyor. Ama basın çarpıtıyor. Basının da, devletin de, hükümetin de aslında tüm kesimlerin de demeci böyle anlaması gerekir.

* İki ay sonra kongreye gidiyorsunuz. Kongrede genel başkanlık için ön palana çıkan isimler kimler?

Tabi ismi konuşulan arkadaşlarımız vardır. En güçlü aday Ahmet Bey'dir. En fazla onun ismi geçiyor. Ahmet Bey DTP kurulduğu günden beri genel başkanlık yapmıştır. Bana sorulursa, partinin genel başkanının Ahmet Türk olmasını isterim. Ben Ahmet Bey'in başkan olmasını destekliyorum.

* Neden?

Çünkü bu partide uzun yıllar genel başkanlık yaptı. Bırakalım bu partiyi geçmişten bu güne kadar oluşturulan partilerin her kademesinde yer aldı. En önemli sorumluluk alanlarında yer aldı. Hak eden arkadaşlarımızdan biridir. Biz bunu ısrarla söylememize rağmen kitlemiz ve çalışanlarımız üzerinde bir bölünme havası yaratılmaya çalışıyorlar. Ahmet Türk genel başkanlık vasıflarına sahiptir. Ahmet Bey'in olağan üstü kongrede yer almamasının temel sebebi rahatsızlığıdır. Ahmet Bey bunu çoğu kez söylemiştir. Israrla bu görülmek ve duyulmak istenilmiyor. Şuanda da muhakkak adı geçen kişiler var. Ve bunların içinde de en fazla isim dolaşan Ahmet Türk'tür. Böyle olmasından da gurur duyuyoruz. Onun yapmak istediği koşullarının el verdiğince Kürt halk mücadelesine ve Kürt özgürlük mücadelesinde de yer almak ve katabildiği kadar emeğini katabilmektir. DTP'de herhangi bir bölünme yok.

* Bir ayrılık yok ve bir uzlaşı şekilde yoluna devam etme gibi bir durum söz konusu.

Hayır ben buna uzlaşı demiyorum. Yani DTP'de böyle bir bölünme söz konusu olamaz, çünkü DTP'de yer alanların hepsinin ortak bir amacı var. Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesi DTP'nin varlık sebebidir. Yani bizler başarıya gitmenin yollarını tartışırız. Kimimiz deriz bu kısa yoldur buradan gidelim. Kimimiz farklı bir yol önerisi yapar.

* Yine basında, DTP'nin içerisinde bazı kesimlerin Barzani'ye yakın olduğunu ve PKK'ye karşı oldukları gibi haberler çıktı. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'de bugün Kürt siyaseti yapan farklı farklı partiler vardır. Ve bunların içinde yer alan kişilerin farklı düşüncelere sahip kurumlara yakınlığı veya uzaklığı söz konusu. Burada anlatmak istediğim seçeneklerdir. Eğer DTP'de yer alıyorlarsa diğer düşünceleri savunmadıklarının en bariz örnekleridir. Olamaz mı? Olabilir. Yanlış mı? Hayır yanlış değil. Birlikte çalışamaz mıyız? Hayır çalışabiliriz. Yani bizim için esas olan bu kime yakın, bu neyi düşünüyor, bu kimi tutuyor değildir. DTP'nin tüzüğü var. DTP'nin amaçları var. DTP'nin talepleri var. Bunu DTP'de yer alan her kes biliyor. Düşünsel yakınlığı farklı bireyler de olabilir. Eğer DTP'de yer alıyorsa demek ki kendini bu tüzüğe bu stratejiye daha bir yakın bulmuştur. O yüzden buradadır. Önemli olanda budur. Şunu biz ezelden beri söylüyoruz; DTP'nin uç noktalarda kimliği yoktur. Yani DTP sosyalist bir partidir yada liberal bir partidir diyerek siyasi kimlikler yüklemiyoruz. DTP'nin bir misyonu var. O misyonu Türkiye'de tekçi zihniyetinin sarsılması gerektiği, değişmesi gerektiğidir.

* Yaklaşık bir yıldan beri DTP olarak Meclis'e girdiniz. DTP'nin Meclis'e girmesi Kürt sorununun çözümü noktasında avantajlar sağladı mı?

Meclis önemli bir yerdir. İster bir kişiyle girin, isterseniz 500 kişiyle girin. Çünkü siz oy veren insanları temsil ediyorsunuz. Meclis'e girildi ve Kürt sorunu çözüldü gözüyle bakmak çok gerçekçi değildir. Meclis'e girdiğimizde statükoda bir gedik açtığımızı bir kırılma yarattığımızı çok iyi biliyoruz. Örneğin HEP ve DEP döneminde Meclis'e giren bir grup arkadaşlarımız oldu. Daha sonrasında bir kısmı yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Kimisi cezaevlerinde yattı. Kimisi siyasi partilerde çalışmalarına devam ettiler. Bunlara rağmen statükoda bir zinciri kırdılar. Her ne kadar Türkiye'de kimliklere dayalı siyasi parti olamaz gibi yaklaşımlar yasalarla bağlanmış olsa da, meşru anlamda genel anlamda onların Kürtlerin milletvekilleri olduğu dünyada da Türkiye'de de kabul gördü. Kürt sorununu çözdüler mi? Hayır çözemediler. Biz çözer miyiz? Hayır çözemeyiz. Tek başımıza çözemeyiz. Bunu her zaman da söylüyoruz. Kürt sorunun diğer halklarla birlikte görüyorsak, bu sorunun çözümünü de diğer halklarla birlikte bulmalıyız. Çözümde de ortak irade açığa çıkarmalıyız. Meclis'e girdik Kürt sorunu çözeceğiz tarzıyla yaklaşmıyoruz. Ama Meclis'te çoğu şeyi açığa çıkardığımızı da iyi biliyoruz. Tartışma noktaları yarattığımızı da biliyoruz. Gerek grup toplantısında, gerek Meclis toplantılarında tartışmalarımızı gündemleştiriyoruz. Bundan Meclis önemlidir. Meclis'te bulunmamız da bir mihenk taşıdır.

* Kürt sorunu çözümü sadece Kürtlerle olmaz dediniz. Diğer halklarla çözmeniz gerektiğine vurgu yaptınız. Diğer halklara ulaşmak için ne gibi bir çalışmalarınız oldu ve bu çalışmaları yeterli buluyor musunuz?

Tabi çalışmalarımızı yeterli bulmuyoruz. Meclis bu noktada da çok önemli. Kürt sorununu gündemleştirmek için beli çalışmalar yapıyorsunuz. Konuya ilişkin basın açıklaması yapıyorsunuz ama basın bunu yansıtmıyor. Meclis üyeleri bunun içinde yer aldığı zaman bu basında yer alıyor. Bu noktada da baktığımızda da Meclis önemlidir. Son dönemde partimize yönelik kışkırtmalar gündemde. Son olarak Sakarya da partimiz tarafından düzenlenen bir şölene saldırı oldu. O şölenden hemen sonra Sakarya'ya gittiğimizde parti binasına da gittik. Yaptığımız gezide hiçbir tepkiyle karşılaşmadık. Şölen salonuna yapılan saldırıda yaşamını yitiren askerleri bahane edilerek böyle bir şey yapıldı. Ama asker ailesi böyle bir olayı sahiplenmedi ve Kürt komşularının olduğunu söylediler. Halk kışkırtılmak istenmesine rağmen tabanda böyle bir şey yok aslında. Bunu niye söyledim, Kürtler ile Türklerin sorunun çözülmesi noktasında ortak noktayı yakalayacak gediklerin açılması gerektiğini için bunları ifade ediyorum. Mesela çatı parti örgütlenmesi bu açıdan çok önemli bir çalışma. Çatı parti çalışması ciddi bir tartışmada yaratıyor. Bize bu konuda telefonlar geliyor. Son durumun ne olduğu söyleniliyor. Çatı parti hareketi içinde yer alan kurumların hepsine bu konudan telefonlar geliyor. Çatı partinin içinde yer alabilir miyiz? Bizler bu konuda nasıl bir çalışma içerisine girebiliriz? gibi olumlu tepkiler geliyor. Her gün bu tartışmalar büyüyor ve derinleşiyor. Çatı parti halklar için bir umuda dönüşme şansı var.

* Çatı parti hareketinin öncülüğünü DTP mi yapıyor?

Hayır öncülüğünü DTP yapmıyor. Ama önemli birleşenlerinden biridir. Çatı Parti kuruldu mu? Hayır kurulmadı. Çatı Parti'sinin kurulabilmesi için öncelikle çoğalmalı. Eğer çoğalma olmazsa çatı parti kurulmaz. Çünkü çoğalma olmadığı zaman kurmanın da bir mantığı yoktur. Çünkü yapılan tartışmalarda hedefi ve amacı birkaç partiyle tartışım ulaşama şansı yok. Burada şunu göz ardı etmemek lazım. Örneğin Türkiye'de bir hükümet kuruldu ve bu hükümet yüzde 47 oy aldı. Ama ben yüzde 57 oy aldığını düşünüyorum. Nasıl bizler 'oyumuz kayıp oldu, çalındı' diyorsak AKP'nin de oyları yanlış basıldı ve kayıp oldu. Bundan dolayı ben AKP'nin yüzde 57 oy aldığını düşünüyorum. Ama burada önemli olan bu oyu niye aldığıdır. Demokrasi yanlılarından, barış yanlılarında AKP'ye dönük demokrasiyi ve barışı getirecek anlayışı ve inanışı gelişti. Son açıklamalara baktığımızda, sayın Barzani'ye, Talabani'ye şöyle diyorlar: Biz AKP'nin Kürt sorununu demokratik barışçıl yöntemlerle çözeceğine inandık. Anayasayı demokratik bir şekilde değiştireceğine inandık. Şimdi bu genel, toplumsal bir ruhun yansımasıydı. Kimse bir torba makarna için, bir yeşil kart için AKP'ye oy vermedi. AKP kendini halka inandırdı. Bu sorunu DTP çözemedi. DTP'ye devletin statükocu güçlerinden refleks var. O yüzden ben çözerim beni destekleyin. Böyle bir propaganda yaratabildi.

* Geçmiş dönemlerde de seçim ittifakları üzerinden Çatı Parti deneyimleri oldu. Ancak başarılı olamadı. Çatı Parti bu kez diğer oluşumlardan farklı olabilecek mi? Yani işçiye, emekçiye, yoksula, işsize, Türk'e, Kürt'te yani bir bütün olarak toplumsal muhalefete inebilecek mi?

Ben bir kez bundan dolayı parti değil, hareket diyorum. Hareket dediğinde de temel iki hedef vardır. Soğuk savaşın bitmesidir. Bu nereye dayanıyor. Bu Kürt sorunu demokratik çözümüne dayanıyor. O çözümün açığa çıkmasında ne var. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve Anayasal değişiklik. Yani bu yaşadığımızın sorunların bitmesi Anayasa'nın değişmesiyle mümkündür. Anayasa'nın çoğulcu kimliğe kavuşmasıdır. Zaten bu Cumhuriyetin demokratikleşmesidir. Hedefi en üst boyutta bir harekettir. Hedefi tüm kesimleri bir araya getirmesidir. Zaten hareket esprisi de buradan gelmektedir. Geniş kesimlerin sorunlarının çözümü de buradan geçiyor. Biz ilk bu durumla karşı karşıya kaldığımızda kendi içimizde yaptığımız tartışmalarda ve bu hareketin ilk toplantısında bende katıldım. Orada da açığa çıkan biz bu çatıyı DTP'nin partileşmeden önce oluşturduğu örgütlenme tarzı gibi her yerde Rize'de, Ağrı da, Diyarbakır da, Sakarya da, Van da yani her kesime ulaşabilecek tartışa bilecek bir tarzla gidilmesiyle Çatı Parti tarzı oluşturabilir ve başarıya ulaşılabilir. Ama klasik tarzda iki, üç parti bir araya gelip birleşirse o zaman bu Çatı Parti olamaz. Çatı Parti'nin hedefini şaşırmamak lazım. Bu noktada olumsuz bir sonuç elde edildi mi de çatı oluşumu biter ve böyle bir umudu bir daha da yeşertemeyiz.

* Yani Çatı Parti seçim ittifakları için kurulmamalı diyorsunuz?

Kesinlikle seçimleri esas alan bir amacının olmaması gerekir. Türkiye'nin çözümünü hedef alan bir oluşum olmalı. Hani oluştuktan sonra bir sonraki genel secimi hedefler. Çünkü Anayasa'nın değişeceği yer TBMM'dir. Eğer bir seçim hedefi olacaksa çözüm için yerel seçim hedefi olmaması gerekir. Çözüm için genel seçim hedefi olabilir. Ama bunun şimdiden bile tartışmak seçime endeksli bir oluşuma götürür. O yüzden çözüm birliği ve çözüm hareketi olarak bakmak gerekir.

* Geçtiğimiz günlerde Leyla Zana 'AB üyeliği herkesin özgürce yaşayabileceği hukuk koşullarını getiriyor ' demişti. DTP'nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklediğini biliyoruz. Peki AB'nin getireceği özürlükleri Kürt halkı yeterli bulabilecek mi?

Sadece Kürtler tek bir şeyi düşünen, tek hücreli varlık gibi düşünmek yanlıştır. Bu sadece Kürtler için geçerli değildir. Şimdi bir Kürde ne istediğini sorarsanız halen bağımsız Kürdistan'ı istediğini söyler. Kimi Kürde sorarsınız, Kürtlüğünün farkında bile değildir. Öyle bir derdi bile olmadığını söyleyebilir. Bir Kürt AKP'ye gidiyorsa, hatta milletvekili olabiliyorsa, CHP'ye gidebiliyorsa ve oraya oyunu verebiliyorsa bu onun çok kimlik sorunu olmadığını gösterir. Ama bir taratan da halen bağımsız Kürdistan isteğini savunan Kürtler vardır. Çokta doğaldır, çünkü bir halktır. Düşünceleri, hayalleri ve kendine göre bir yönetim istemi olabilir. Ama bunu hepsi aynı düşünecek ve hepsi AB yanlısıdır gibi düşünmemek lazım. AB hak ve özgürlükler Kürtleri tatmin eder mi? Bir genellemeyle yaklaşmıyoruz. Ama bu günkü koşullar AB kriterleri bile Kürtlerin kimlik sorunlarını rahatlatacağını en azında silahlı mücadeleyi bir yöntem olarak görmeyeceğini ve tekçi zihniyetin ortadan kalkacağını, büyük bir demokrasi adımı olacağını değerlendiriyoruz. Farklı düşünenler olacaktır. Farklı siyasi oluşumlar olacaktır. Tartışmalar olacaktır, insanlar bir birini ikna etmeye çalışacaktır. Bu çoğulcu demokrasidir. Bu yüzden DTP olarak Türkiye'nin AB'ye girmesini savunuyoruz ancak bütün Kürtlerin isteği de budur diye ilan etmiyoruz. Demokrasinin gereğidir bunlar.

* Başbakan Recep Tayip Erdoğan kurmaylarıyla birlikte 5'inci kez Diyarbakır'ı ziyaret edecek. Üçüncü gezisinde Kürt sorunu tanıdığını ve bunu demokratik yöntemlerle çözeceğini söylemişti. Çatışmaların sürdüğü bir dönemde Erdoğan'ın Diyarbakır gezisini nasıl derlendiriyorsunuz?

Başbakan gitmek zorunda. Zaten ziyaretini hep engelledi. Siyasette varım diyorsa hele hele Kürt oylarına talibim diyorsa gitmek zorundadır. CHP'de Diyarbakır'a gidip MYK toplantısını yapacağını söylüyor. Bu aslında Kürtlerin ne kadar güçlü olduğunun göstergesidir. Yeter ki Kürt halkı kendine güvensin, AKP'yi de, CHP'yi de ve hata statükoyu da istediği yöne getirebilirler. Kürtler büyük bir güçtür. AKP'de, CHP'de yüzünü oraya dönmüş durumdadır. Erdoğan her dönem gelmeler noktasında zaman verdi. Ama yine ziyaretini erteledi. Ben halen Erdoğan'ın bu konuda rahat olduğunu düşünmüyorum. Diyarbakır'a gitme noktasında nasıl karşılanacağında tedirgin olduğunu düşünüyorum. Kürtlerden ciddi bir oy aldıktan sonra bölgede yaşanılan çatışmalar, operasyonlar ve şiddettin dilini kullanarak çözümsüzlüğü dayatarak bölgede ciddi bir oy ve prestij kaybına uğradığının farkında. Yani kendisini destekleyenlerin çoğu geri çekilmiştir. Bölgede AKP'den toplu istifalar söz konusu. Bunların AKP'yi zorlamadığını düşünmek olmaz. Bu yaklaşımlar Erdoğan'ı da zorlamakta. Dediğimiz GAP projesi de uzun dönemdir var olmakta. Kaç tane hükümet bu projeyi kullanıp bölgeye gidecek merak ediyorum. Yani Başbakan oraya gittiğinde insanlar, 'Bize böylesi ekonomik paketlerle gelme' diyecektir ve bu halk diyecektir ki, bize bir çözüm paketinle gel hatta gelme Meclis'te çözümünü ortaya koy biz seni yeni destekleriz der. Ve kendisini bu tedirginliği yaşadığına inanıyorum.

* AK Parti Hükümeti'nin Kürtlerden barış ve özgürlük talebiyle oy aldığını belirttiniz. Peki bir yıl sonra yapılacak olan yerel seçimler öncesi AK Parti'nin Kürtler yine bu vaatlerde bulunması durumunda ne olacak?

Bakınız en son Diyarbakır Barosu Başkanı, Erdoğan'la görüşmeye gitti. Ve orda yine bir tartışma yaşanıldı. Bu tartışmayı Kürtler unutmadı. Orada yine Erdoğan Kürtlerin dilini ve kimliğini inkar eden şeyler söyledi. Ve bunları söylerken hakaret tarzında söyledi. Ve yeni görüşmeye belli sivil toplum örgütleri vardı. O giden sivil toplum örgütlerinin çoğu da bölgede Erdoğan'ı Kürt sorunun çözümü noktasında destekleyenlerdi. Hani çok açıktan da olmasa da yine destekleyen kişilerdi. Ankara da Erdoğan'la görüştüklerinde basına bazı şeyler yansıdığını hepimiz gördük. Yine taleplerini dili getirirler ve halk gereken tepkilerini dile getirirler. Halk bu sefer Başbakan geldi bağrımıza basalım demeyecektir. Çünkü Başbakan o bölgenin başbakanı olduğunu hissetmiyor. Ve bu bölgenin iradesi olan DTP'li milletvekilleriyle görüşmeyi kabul etmiyor. Yani bölgenin iradesini tanımıyor. Böyle yapan bir başbakan o halkın Başbakanı olmadığını tavrıyla ortaya koymuştur.

Bakın ben her yerde söylüyorum. 1999 senesi Kürtler için ne kadar zor bir sene olduğunu her kez iyi biliyor. Her kez cezaevine tıkılmıştı. Açılık grevleri vardı, sokaklar doluydu. Neyin ne olacağı belli değildi. Savaş tırmanıyordu. İnsanların kendilerini yaktığı bir dönemdi. Yani çok yoğun ve baskının en yoğunlaştığı bir dönemdi. Van'da Refah Partisi de seçim hazırlığı içerisindeydi. Van da çeyrek altın dağıtıyordu. Ama yine bunlara rağmen partimiz HADEP orada belediye başkanlığını kazandı. Ben şunu söylemek istiyorum. Bunu ilk yapan AKP değildir. İlk kez AKP bölgede makarna dağıtmıyor. Yeni bir şey keşif etmiş değil. İş adamlarını bölgeye yığayım fabrikalar açayım, ekonomik desteklerde bulunayım. Yok bunlar yeni değildir ki. Yıllardır bölgede yatırımlar ve fabrikalar açıldı. Ama şimdi durum ne o fabrikalar hepsi dökülüyor. Teşvik parası alanlar ise parayı cebine indirerek ortalıktan kayıp oldular. Bölgede kurulan fabrikalar hiçbir zaman kullanılmadı. Ve çalıştırılmadı. Nasıl geçmişte o ekonomik yatırımlar işe yaramadıysa da şimdi de işe yaramaz. Yani her gün cenazeler geliyorsa ve ölümler yaşanıyorsa o ekonomik yatırımların ne anlamı var ki. Her kes açık açık barışa ihtiyacım var diyor.

* DTP'nin yerel seçimlere ilişkin bir çalışması var mıdır? Varsa çalışmalarınız bizimle paylaşabilir misiniz?

Bir komisyon kurduk ve bu komisyon 3 aylık bir çalışma yaptılar. Ve bu çalışmalarını bitirdiler. Sadece bölgede değil Türkiye genelinde yapılan bir çalışmaydı. Çalışmalar bitti ve raporlaştırdılar. Önümüzdeki gönlerde yapılacak olan MYK toplantısında çalışmalarını sunacaklar. Bu raporların sunumundan sonra bir şey yapmayacağız. Çünkü kongreyi bekleyeceğiz. Kongrede seçilecek olan yönetimin ardında çalışmalar başlatılacak. Şimdiden program çıkarırsak gelecek olan yönetimi zorlamış oluruz. Buda siyasi olarak doğru değildir. Anketler yapıldı. İşte aday belirleme yönete mi olsun, nasıl bir aday kendini kabul ettirebilir, çözüm için yerel belediyelerden ne beklenildiğini sorulduğu bir anket çalışması da yaptık. Hata demokratik özerkliğin tartışıldığı bir çalışmada oldu. Belediyelerimiz bu seçimde iki katına çıkarmayı düşünüyoruz. Çalışmalarımızı bu noktada yoğunlaştırmış durumdayız. Yine şunu çok açık yüreklilikle söylüyoruz. Belediyelerimizin olduğu yerlerde biz halkımıza güveniyoruz. Yani bunu propaganda olsun diye söylemiyoruz. Belediyelerimizi olduğu yerlerde, belediyemizi halkımıza emanet ediyoruz. Kazana bileceğimiz yerlere gücümüzü yığmayı ve belediyelerimizi iki katına çıkarmayı düşünüyoruz. Bu noktada halkamıza güveniyoruz.

* Abdullah Öcalan avukatlarıyla yaptığı görüşmede DTP milletvekillerine bir öneride bulunmuştu. Meclis'te gerçekleri araştırma komisyonu oluşturmasını istemişti. Bu konuda bir çalışma var mı?

Geçmişten beri çok önerilerde bulundu. Aslında çözüm konusunda akil adamlardan tutalım Kürtlerin mücadelesi noktasında ön açıcı çok önerilerde bulundu. Bu öneriler hayata tam olarak geçiremedik. Tabi bu önerilerin hepsini değerlendirdik. Hepsini yapabilme şansımızın olduğunu da gördük. Meclis'in havasına baktığımızda hepsi savaş yanlısı bir profil çiziyor. Meclis'te bulunanlar hiçbir konuda anlaşamıyorlar tek anlaştığı noktalar ise Kürtlerin inkarı ve imhasıdır. Bu konuda bütün farklılıklarını bir tarafa atıp birleşebiliyorlar. Meclis'in böylesi bir havasında böyle bir projenin hayata geçirilmesini imkansız olduğunu düşünüyorum. Ancak halkın özellikle Kürt halkının yerelde kendi illerinin vekillerini zorlayarak böyle bir şansı yakalayabilirler diğer düşünüyorum. Tabi bu öneriyi değerlendiriyoruz. Basında ve internetten okuduğumuz kadarıyla bir şeyler yapmaya çalışacağız. Bu yönlü bir çalışma yapabilir miyiz? Kimleri katabiliriz. Barış meclisini kapsayan bir çalışma olabilir mi? Gibi tartışmalar yapıyoruz.

* 1 Haziran'da Barış Meclisi tarafından yapılacak olan mitingi nasıl değerlendiriyorsunuz? DTP'li vekiller bu mitinge katılacaklar mı?

Bu mitingi dönemin mitingi olarak değerlendiriyorum. 1 Haziran mitingi bu açıdan çok önemli. Kürtler sorunun demokratik çözümü için çağrılarda bulundu. Ancak bunları hep Kürt cephesi söyledi. Ve ilk kez Türk cephesinde böylesi bir tepki ve ses çıkacak. 1 Haziran'da Türkler bu soruna ses çıkaracak. Hiçbir kurum siyasi kimliğiyle yer alamayacak. Yani bu sorunun çözümünün siyasetler üstü olduğu, bu sorunun çözülmesinin siyasi kimliğinin önünde geldiğini haykıracaklar. Partimizin il örgütlerinde ve her yerinde aktif bir çalışma içerisindeyiz. Bu mitingde yüz bine ulaşılırsa, barış bayrağı ile barış istemi haykırılırsa bu bile statükoda ciddi bir kırılma yaratır. Ciddi bir kitle eylemidir. Biz bu yapılacak olan mitingi önemsiyoruz. Ve kendi mitingimiz gibi çalışmalar yürütüyoruz. Vekil arkadaşlarımla o yönlü bir çalışma yürütüyoruz. Arkadaşlarımız önümüzdeki dönemde İstanbul'a gelerek mahalle çalışması yürüteceklerdir. Ahmet Bey ve bir çok milletvekili arkadaşımız İstanbul'da yapılacak olan mitinge katılacak.

DİHA


Cevapla

“Röportajlar” sayfasına dön