Bahman Ghobadi İran’ı Terk Ediyor

Ünlülerle yapılmış röportajlar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Bahman Ghobadi İran’ı Terk Ediyor

Mesaj gönderen Siyabend » 19 May 2009 12:04

“Sarhoş Atlar Zamanı” isimli ilk uzun metrajlı filmi ile Cannes Film Festivali’nde 2000 yılında “altın kamera” ile “Fibresci” ödüllerini almış olan Kürt yönetmen Bahman Ghobadi’nin bu yılda “Kasi Az Gorbehaye Irani Khabar Nadareh” (Kimse İran kedilerinden bahsetmiyor) isimli filmi ile Cannes Film Festivali’ne katıldı.

Bu filminde İran’da kaçak olarak rock, rap ve metal gibi batı müzikleri yapan gençlerin müzik serüvenleri ile İran’da yaşayan gençliğin macerasını beyazperdeye taşıyan Ghobadi, İran’daki baskıcı rejimin yasaklarını irdeleyen bu filmden dolayı 1982’de Cannes’da Altın Palmiye alan Kürt Yönetmen Yılmaz Güney gibi şimdi ülkesine geri dönememe sorunu ile karşı karşıya.

İran hükümeti ve bazı İranlılar tarafından “bölücü bir Kürt” olarak suçlandığını belirten Ghobadi, bu suçlamaların “son derece aptalca” olduğunu vurguluyor. Bu filmi Tahran’da çekmek gerektiği için Tahran’da çektiğini kaydeden Yönetmen, İran hükümetinin birçok filmine sansür uyguladığını ve bu filminin de İran’da gösterileceğinden emin olmadığını söylüyor.



Ayrıca filmde oynayan müzisyenlerin yaşamları için de endişelendiğini belirten Ghobadi ile Cannes’da yarışan filmi ve İran’ın uyguladığı baskıları konuştuk.

İran’daki baskıcı rejimi eleştiren filminden dolayı İran’a dönemeyeceğini anlatan Bahman Ghobadi “Eğer İran’a gidersem artık film çekmeme izin vermeyeceklerini çok iyi biliyorum. Bu yüzden o kadar üzgünüm ki anlatamam. İşim, durumum, bütün yaşamım konusunda hayatım boyunca bu kadar üzülmemiştim. Artık neresi benim ülkem bilemez duruma geldim. Şimdi bütün evim bu oteldeki valizimden ibaret. İran’a geri dönemiyorum. Her şey o kadar zor o kadar karanlık ki bugün benim için, ne yapacağımı gerçekten bilemiyorum. Daha 39 yaşındayım ve filmlerimi yapmak için özgürce çalışabileceğim bir yerlere gitmem gerekiyor” diyor. Cannes’te Ghobadi ile konuştuk.

* “İran kedilerinden kimse bahsetmiyor” ismi çok ilginç bir isim nerden çıktı bu isim?

- Filme akılda kalıcı ve her hatırlandığında bu müzisyenlerin durumunu hatırlatacak bir başlık vermek istiyordum ve filmin çekimleri ile ilgili müzisyenleri ziyaret ettiğimde kedilerin de amfilerin önüne çıkıp müziği dinlediklerini fark ettim. İran’da birçok insanın evinde kedi, köpek olmasına karşın insanların bunları dışarı çıkarma hakları yok, yasaktır. Bunlar da filmdeki müzisyenler gibi özgürlükleri ellerinden alınmış, gizli yaşamak zorunda bırakılmışlar. Bu yüzden kedilerin durumu ile müziklerini yer altında gizli olarak yapmak zorunda kalan karakterler arasında bir bağlantı kurdum. Ve sonuçta bu akılda kalıcı isim ortaya çıktı.

ÇEKİMLER ÇOK ZOR GEÇTİ

* Filmi yapma fikri nasıl oluştu?

- Bundan önceki filmim İran’da sansüre uğradı ardından sonraki filmim için izin alamadım. Bütün bunlar bu sansür beni çok üzdü ve bunalttı. Bu arada aynı zamanda bir stüdyoda izinsiz olarak kayıt yapıyordum. Ve bu stüdyoda bu filmin karakterleri olan Aşkan ve Nigar ile tanıştım ve yavaş yavaş onların çevrelerini, dünyalarını tanımaya başladım. Bu arada senaryoyu oluşturduk ve ağır ağır filmi çekmeye başladık. Bu arada iki defa polis bizi gözaltına aldı. Onlara uyuşturucu ile ilgili bir film çekmekte olduğumuzu söyledik. Başka şansımız yoktu.

* Bu yasaklara ve izin alamamanıza rağmen çekimleri nasıl tamamlayabildiniz? Ne tür zorluklar yaşadınız?

- Filmin çok büyük bir kısmını izinsiz gizli çektik. Çekimleri polise yakalanmadan en hızlı şekilde yapıyorduk. Gizli çekemediğimiz bölümleri de bazı başka şirketler için başka film çekimleri için alınan izinlerden yararlanarak çektik. Yoksa bu filmin ortaya çıkması mümkün olmayacaktı. Özellikle tutuklama sahnesinin çekilmesi çok zor geçti. Normal bir arabayı polis arabasına dönüştürmek zorunda kaldık. Ayrıca üniformalar almak ve bunları oyunculara uydurmak durumunda kaldık. Bir film çekiminde görülebilecek en berbat koşulları gördük. Bu sahnenin çekiminde geçen 17 günde adeta 17 ay yaşlandım.

* Film bitmeden kız arkadaşınız Roxana Saberi de aynı zamanda tutuklanıp cezaevine konuldu. Ve daha yeni serbest bırakıldı. Bu tutuklanma çekimlerinizi etkiledi mi?

- Bu yüzden hayatımın en kötü yılını yaşadım. Roxana hapisten çıkıp uçağa bindiğinde bile hala acaba başına daha kötü bir şey gelebilir mi diye endişeden ölüyordum. Ta ki uçak kalktığında beni arayıp tamam uçak kalktı çıkıyorum ülkeden değinceye kadar. Roxana’nın tutuklu kaldığı bu 4 ayda bana 4 yıl gibi uzun geldi. Daha önce de İran hükümeti Roxana’nın basın kartını iptal ederek işini yapmasını engelledi. İran’da kültür bakanlığı muhafızlık görevi yapıyor.

ARTIK BÜTÜN EVİM VALİZİM

* İran’da sinema tarihinde devletin baskılarını bu kadar açık ve ciddi bir şekilde eleştiren bir film ilk kez sizin tarafınızdan yapılıyor. Şimdi nasıl döneceksiniz İran’a?

- Eğer İran’a gidersem artık film çekmeme izin vermeyeceklerini çok iyi biliyorum. Bu yüzden o kadar üzgünüm ki anlatamam. İşim, durumum, bütün yaşamım konusunda hayatım boyunca bu kadar üzülmemiştim. Artık neresi benim ülkem bilemez duruma geldim. Şimdi bütün evim bu oteldeki valizimden ibaret. İran’a geri dönemiyorum. Her şey o kadar zor, o kadar karanlık ki bugün benim için, ne yapacağımı gerçekten bilemiyorum. Daha 39 yaşındayım ve filmlerimi yapmak için özgürce çalışabileceğim bir yerlere gitmem gerekiyor.

* Peki, ne yapmayı düşünüyorsunuz? Film yapmaya devam edebilecek misiniz?

- Ne yapacağımı, nereye gideceğimi maalesef bilmiyorum. Belki Güney Kürdistan’a, Amerika’ya, ya da Almanya’ya giderim. Belki Paris’e giderim şimdilik bilemiyorum. Belki birkaç yıl film yapamayacağım. Belki oturup hayatımın son üç yılında başıma gelenleri yazarım belki müzik yaparım bilemiyorum. Şimdilik sadece arkadaşımı bekliyorum gelince onunla birlikte düşünüp karar vereceğiz.

* İran’da bir yönetmen olarak size özellikle mi izin verilmiyor, filmleriniz yasaklanıyor, baskı görüyorsunuz yoksa bütün sanatçılar gazeteciler de mi aynı yaşıyor?

- Bu sadece benimle Roxana’nın sorunu değil. Birçok muhalif sanatçı, gazeteci de baskı görüyor. Özellikle kadınlara uygulanan baskılar insanın aklının sınırlarını aşan mahiyette. Özellikle sorunları anlatmaya başladığınızda başınıza gelmeyen kalmıyor. Bizde toplumumuzun sorunlarını anlattığımızda işte böyle baskı görüyoruz, yasaklanıyoruz ve bin bir türlü engellerle karşılaşıyoruz.

Bugün İran’da o kadar sorun var ki nereye baksanız bin bir türlü sorun, baskı görüyorsunuz. Özellikle de insan hakları ihlalleri ile ilgili çok inanılmaz ihlaller var. Binlerce genç hapishanelere kapatılmış durumda. Ve birçok insan bu sorunları bilmiyor. Bende gazeteci olan arkadaşım da bu konuları çok iyi biliyoruz. Roxana bu konularla ilgili yazılar yazıyor.

Diğer yandan birçok büyük sanatçı, mükemmel kabiliyet yaptığı müziği sanatı piyasaya çıkaramıyor. Yıllarca evlerinde kendi kendilerine çalışıp müziklerini eserlerini kendilerine saklamak zorunda kalıyorlar. Çünkü hükümetin beğenmediği bir eseri bir şarkıyı piyasaya sürmek yasaktır. Sadece bir şarkı için yıllarca cezalandırılabilirsiniz. Benim filmlerimin DVD’leri bile yasak sadece kara borsada gizli olarak dağıtılıyorlar.

İRANLI YÖNETMENLER TOPLUMUN SORUNLARINI İŞLEMİYOR

* İran’da sizin dışınızda tanınmış yönetmen var mı bu kadar baskı ve engellemelerle karşılaşan?

- İran’da birçok yönetmen ve sanatçı var. Fakat bunlar o ülkede yaşanan sorunları anlatmıyor. Toplumu toplumdaki sorunları ilişkileri anlatmıyorlar. Sadece kimseyi rahatsız etmeyecek birey hikâyelerini anlatıyorlar eski filmler yapıyorlar. Hükümeti eleştiren bir şey yapmıyorlar.

* İran hükümeti filminizi engellemek için girişimlerde bulunabilir mi? Ya da filmin İran’da gösterilebileceğini tahmin ediyor musunuz?

- Bu filmin İran’da gösterileceğini tahmin etmiyorum. Ama eğer hükümet filmi engellemeye çalışırsa ya da filmde oynayan sanatçılara yönelik herhangi bir şey yaparsa bu onun ne kadar zayıfladığını gösterir. Bir filmde oynayan insanları tutuklamak bir hükümetin artık en zayıf noktasına vardığını gösterir. Bir filmin gösterilmesini engellemek ve yasaklamaktan daha zavallıca ne olabilir ki bir hükümet için?

* Neden özellikle size ve büyük başarılar yakalamış bir Yönetmene baskı uyguluyorlar? Yani bu özellikle bu filmle mi ilgili?

- Bu bir oyun. Hükümet ile onun uyguladığı baskılara karşı olanlar arasında bizim gibi muhaliflere karşı oynanan bir oyun. Bahman Ghobadi ve onun gibi ülkedeki sorunları gören insanlara karşı uygulanan bir oyun. Şimdi eğer İran’a geri dönersem Roxana’nın yerine bu kez beni hapse atabilirler.

* Güney Kürdistan’a gidebileceğinizi söylediniz orada özgür bir şekilde çalışabilecek misiniz? Biraz İran’la karşılaştırabilir misiniz?

- Tabi ki. Güney Kürdistan ile İran arasında çok büyük farklar var. Kürdistan’da yürüyebiliyorsunuz. Yürümeniz yaşamınız için bir tehlike değil. İstediğiniz müziği istediğiniz filmi yapabiliyorsunuz. Ama bakın İran’daki baskıları bugün başka bir yerle karşılaştırmak mümkün değil. İran’da bir bardak şarap bile izin almanız gerekiyor. Buna bile müsaade yok. İran’da her şey yasak her şey devletin kontrol altındadır.

* Filmlerinizin çoğunda müzik önemli bir yer tutuyor. Neden özellikle müzikle ilgili film yapmaya karar verdiniz?

- Sadece müzik yaptıkları için bu gençlerin maruz kaldıkları sorunları gördünüz. Bu insanların sesini duyurmak gerekiyordu. Çünkü baskı altında yaşayan bu gençlerin kendilerini ifade edebilecek ve seslerini duyurabilecek başka bir imkânları yok. Bu filmi yapmamış olsa idim şimdi bu konuda İran’da neler olduğunu bilmeyecektiniz. Bu gençlerin müziklerini yapmak için neler çektiklerini, ne tür baskılar yaşadıklarını göremeyecektiniz. Üstelik bu müzisyenlerle ilgili yüz film yapabilirdim. Daha anlatamadığım o kadar çok şey var ki. Ayrıca müziği seviyorum. Eğer sinemacı olmasam muhtemelen müzisyen olurdum. Arkadaşlarım sesimin de güzel olduğunu söylüyorlar ve yakında ilk albümüm de çıkacak.

HİÇBİR HÜKÜMETİN GÜCÜ SANATÇIYI YENEMEZ

* Peki, ne olacak?

- Hiçbir hükümetin gücü sanatı sanatçıyı yenemez. Hiçbir siyasi güç sanatı yok edemez. Çünkü sanat hükümetlerden çok daha güçlüdür. Hükümet sanatın karşısında bir hiçtir. Çünkü bugün artık hükümetler sadece iktidardaki insanların çıkarları için çalışan şirketlere dönüştüler. Artık politikacılar toplumun sorunları ile ilgilenmiyorlar sadece kendi çıkarları için çalışıyorlar. Sanat dünyayı değiştirecek. Ben her şeye rağmen umutluyum. Çünkü o kadar yetenekli insanlar var ki bir gün bunlar mutlaka bu düzeni değiştirecekler. Ben buna inanıyorum.

* Kadınların müzik söylemeleri neden yasak? Yasaklar gerçekten bu kadar korkunç mu?

- Dediğim gibi kadınlar çok büyük baskılar altında. Bir kadın tek başına solo olarak şarkı söyleyemez. Kadınların şarkı söyleyebilmesi için en az dört kadın olması ve koşulların buna uygun olması gerekiyor. Aksi takdirde kadının şarkı söylemesi günah ve yasak olarak görüldüğü için cezalandırılıyorlar. Ve bu yüzden birçok kadın sanatçı kendini ifade edemiyor.

* Filimde bir de annesi Almanya’da yaşayan müzisyen bir genç var. Böyle annesinden ayrı yaşamak zorunda kalan çocuklar gençler var mı İran’da?

- Bunlar tamamen doğru. Bu gün bu baskılardan kaçıp sürgünde yaşayan o kadar çok anne o kadar çok aile var ki. Bunun yanı sıra çocukları sadece düşüncelerinden dolayı hapishanelere kapatılmış binlerce aile var. Ve ben bunları düşündüğüm zaman deli oluyorum. Bu sorunlar beni çok etkiliyor.

YILMAZ GÜNEY GİBİ GHOBADİ DE SÜRGÜNDE

* Cannes’da 1982 yılında Altın Palmiye’yi kazanan Kürt Yönetmen Yılmaz Güney’de ülkesine gidemiyor ve sürgünde yaşıyordu. Bugün garip bir şekilde başka bir Kürt yönetmenin filmi Cannes’da yarışıyor ve nerdeyse aynı sorunları yaşıyor ülkesine dönemiyor. Neden Kürt yönetmenlere bu sürgünler reva görülüyor?

- Evet, bu çok güzel bir soru ve çok doğru bir saptama. Gerçekten bakın bugün dünyada 40 milyon Kürt var ama baskı altında yaşıyorlar. Ülkeleri 4 parçaya bölünmüş, hayatları paramparça edilmiş, kimileri hapishanelere kapatılmış, kimileri sürgün edilmiş kalanları da kaldıkları yerlerde baskı ve zulüm altında yaşıyor. Türkiye’ye bakıyoruz, İran’a bakıyoruz, Arap devletlerine bakıyoruz sorun hep aynı. Bu ülkeler Kürtlere baskı yapıyor bu halkın da dünyanın diğer halkları gibi yaşamasına izin vermiyorlar. Bugün Kürdistan’da o kadar büyük yetenekler o kadar kabiliyetli gençler var fakat buna rağmen bu devletler bu kabiliyetlerin kendilerini ifade etmelerine izin vermiyorlar. Kürtlerin kendi kültürlerini yaşamalarına geliştirmelerine izin vermiyorlar bunu sürekli engelliyorlar. Ancak Kürtler bütün bu baskılara rağmen mücadelelerini sürdürüyorlar. Ve ben bütün baskılara rağmen umutluyum. Bu insanların bir gün arzuladıkları yaşamı kuracaklarına bütün haklarını geri alacaklarına inanıyorum.

* Bu filminizde geçmiş filmlerinize göre çok daha hareketli ve farklı bir anlatım görüyoruz. Nasıl ortaya çıktı bu farklı stil?

- Bu filmde Tahran’da müzik gençlerin yaşadığı hayatın ritmini ve dinamizmini yakalamaya çalıştım. Tahranı çok farklı bir bakışla kahramanlarımın yaşadıkları gibi yansıtmak istedim. Ve dolayısıyla müzikler filmin ritmini etkilediler.

* Şimdiye kadar filmlerinizi Kürdistan’da çektiniz ve sonra İran’a hem de başkentte çekim yaptınız. Bu farklılık nasıl oluşup gelişti?

- Bu filmin Tahran’da çekilmesi gerekiyor Tahran’da çektik. Doğduğum yer olan Baneh’te birkaç kısa film çektim ve birçok insan da bütün filmlerimi Kürdistan’da çekmemi öneriyordu. İran hükümeti ve bazı İranlılar da beni “sadece Kürt filmleri çekmek ve bölücülük yapmak” gibi aptalca suçlamalarla suçluyorlardı. Hâlbuki daha önceki filmlerimin çekildikleri yerlerde çekilmesi gerekiyor bende öyle yaptım.



ANF NEWS AGENCY


Cevapla

“Röportajlar” sayfasına dön