Günümüz Meyremxan’ı Rojda

Ünlülerle yapılmış röportajlar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Günümüz Meyremxan’ı Rojda

Mesaj gönderen Siyabend » 11 Haz 2007 10:39

ROPORTAJ: SALIH KEVIRBIRÎ

Rojda Aykoç, yaşayan Kürt kadın stranbêjlerinin en gözdelerinden biri. Kısaca hepimiz onu Rojda adıyla biliriz. Asıl adı Kadriye Şenses’ten birkaç yıl önce feragat etmiş! Daha şimdiden ‘Çağdaş Meyremxan’ sıfatıyla adlandırılan kaliteli ve güçlü bir müzik yeteneği.

Yadê Rebenê ve Helimcanê onun sesinden dinlemek dinleyiciye gerçekten de büyük bir haz veriyor. Küçücük cüssesiyle ters orantılı dev bir ses! Dengbêj kilamlarını çok iyi derecede icra eden Koma Gulên Xerzan’ın eski, şimdilerin solo müzik icracısı Rojda ile bir araya geldik ve aşağıdaki röportaj ortaya çıktı.

Çocukluğundan günümüze, müzik ve özel hayatı, geleceğe dönük planlarıyla ilgili konularda biz sorduk Rojda cevapladı...

Resim

Rojda hangi özelliklere sahip bir ailede büyüdü?

Biz 10 kardeştik. 8 erkek, 2 kız. Köyde yaşardık. Kalabalık bir aile... Bizlere söylenenlere göre, ailemiz Cizira Botan mıntıkasından, Garzan’a gelip Kurtalan’ın Titinê köyüne yerleşmiş. Dedem Mele Osman, bölgede hatırı sayılı din alimlerinden birisiydi. Babam ise ‘Emînê Osman’ adıyla tanınırdı. Kurtalan ve çevresinde ‘Malbata Mele Osman’ adıyla tanınırız. Babam 20, annem ise 13 yaşındayken evlenir. Annem ve babam aynı köyde doğup büyümüş.

Rojda, 10 kardeşten kaçıncısı?

Sonuncusu... En küçükleri benim.

Ailen varlıklı mı yoksa yoksul muydu?

Orta düzeyde bir aile ne düzeydeyse, bizler de o düzeydeydik. Ama babamın önemli bir özelliği vardı. Çok misafirperver bir yapıya sahipti. Dedem de öyleydi. Çok iyi hatırlarım, hiçbir zaman evimizden misafirler eksik olmazdı. Varlıklı olmamalarına rağmen etrafına yardım eden, sevilip sayılan bir aile idi bizimkisi.

Sanırım sende aynı köyde doğup büyüdün... Okudun mu peki?

Evet ben de Titinê köyünde doğup çocukluğumu orada yaşadım. Ablam da, ben de köydeki ilkokula yazıldık. Bilirsin bizim oralarda, bahsettiğim dönemde kız çocuklarının okula gönderilme oranları çok düşüktü. Şimdi durum biraz daha iyi. Ablam ilkokul 5’ten sonra okumadı. Maalesef ben de...

Ailen ‘takva’ özellikleri barındıran bir özelliğe sahip. Dedenin ‘mele’ olması önemli bir etken. Böylesi özelliklere sahip ailenin müziğe ve sanata bakış açısı nasıldı? Tepki aldığın oldu mu mesela?

Olumsuz tepki aldığımı söyleyemem. Ama çok prim verdiklerine de tanık olmadım. Ağabeyim Çiya, benim gibi sanatçı bir kişilik. Yıllarca beraber çalıştık, çalışıyoruz. Kendisi aynı zamanda iyi derecede ‘erbane’ (tef) çalar. Biz köydeyken, yapılan düğünlere çıkar sesiyle de sanatını icra ederdi. Düğününde bile erbane çalıp söylemiş! O evlendiğinde, ben 6-7 yaşındaymışım. Belki de Çiya’nın sanata yönelmesi, benim de daha çocukken onun peşine takılıp kilam-stran söylemem, aileden ve çevreden bana yönelecek tepkileri engellemiş oldu.

O zaman şunu söyleyebiliriz; sen daha çocukken Çiya ile beraber, ‘sahne tozu’ demeyelim de, ‘düğün-şenlik tozu’ yuttun...

Aynen öyle...

Yine çocukluğuna dönelim. Köy meydanında, toz-duman içerisinde mırıldandığın ya da yüksek sesle türkü, şarkı, kilam-stran söyler miydin?

Söylemez olur muyum? Hangi çocuk söylemez ki?.. Köyümüze elektrik geldiği zamanı hatırlarım. Daha okula başlamamışım. Elektrikler gelmeden önce gaz lambalarımız vardı. Elektrik bağlandıktan bir süre sonra köye bir-iki televizyon alındı. Bizimkiler de aldı. Birden bambaşka bir yaşam görmeye başladık. Daha düne kadar gaz lambası etrafında halay çeken, oyunlar oynayan, türkü söyleyen biz çocuklar birden televizyonların önünden kalkmaz olduk. O zamanlar Sibel Can, Hülya Avşar, Belkis Akkale gibi sanatçılar yaşamımıza girmiş oldu. Kasetlerden tanıdığımız bazı sesleri TV ekranlarından görmeye başladık. Söz konusu sanatçıların şarkılarını türkülerini daha hızlı ezberlemeye başladık. İster istemez -dediğin gibi- köyün tozlu meydanlarında ve tarlalarda arkadaşlarımızla birlikte söylemeye başladık. Sanatçıları taklit etmeye başladım bir de arada...


Kimleri, hangi türküleri söylerdin mesela?

‘İpek Mendil Dane Dane’ söylerdim. Sinan Özen dinlerdim. Sibel Can, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur dinlerdim.

E bunlar hepsi Türkçe söyleyen sanatçılar... Kürt sanatçılar ve Kürtçe stranlar peki?

O zamanlar Kürtçe kilam-stran dinlemek yasaktı. Kaset bulundurmak cezaevine girmek anlamına geliyordu. 90’dan sonra Kürtçe yasağı kalktıktan sonra, Kürtçe ezgilerle tanıştım ben. O zamanlar Koma Şîrwan vardı, yeni yeni çıkmıştı. ‘Bihar Xweş e çaxê gulan’ kilamlarını ezberlemiştim, hep söylüyordum...

Okulda ise benden başka şarkı-türkü söyleyen yoktu. Öğretmen her zaman beni tahtaya kaldırır, ‘Söyle kızım!’ derdi, söylerdim. Ama okulda Kürtçe yasak olduğu için Türkçe söylerdim. Dediğim gibi ‘İpek Mendil’ türküsünü söylerdim, ‘Burası Muştur’ türküsünü söylerdim.

Liderlik vasıflarına sahip olduğunu öğrendim...

Doğru! Köydeki bütün çocuklara liderlik ederdim. Hepsi bana bağlıydı. Yarışmaları çok severdim ve onlarla her zaman yarışırdık. Bana bağlılardı gerçekten. Her şeyimi paylaşırdım onlarla. Kızdığım zamanlarda konuşmazdım mesela onlarla, küserdim. Üzülürlerdi bu duruma, ağlarlardı.

İyi derecede raks edermişsin, bunun yanında din eğitimi almışsın. Bu bir tezat durum oluşturmuyor mu? Bu serüvenden bahseder misin?

Doğru, iyi derecede arap ezgileri eşliğinde raks ederdim. Kürt Halk Oyunlarında da ustaydım. Benden çok yaşlı başlı kadınların koluna girer, küçücük boyumla halay-govend çekerdim. İlkokula giderdim, öte yandan din eğitimi de alıyordum. Ailemden dolayı bunları yapmam gerekiyordu. Onlar için Kuran okumam ve evlenip çoluk-çocuk sahibi olmam çok önemliydi. Bundan dolayı bir süre okul-cami-ev arasında mekik dokudum. ‘Şeriat’a kadar da okudum... Elifba, Emma, Nechulenam, Tebarek, Qesem, Kuran ve Yasin hatmettim. Bana ders veren mele, köyümüzün hocasıydı ve teyzemin kocasıydı.


İstanbul serüvenin ne zaman başladı? Neydi sebep seni Kurtalan’ın bir köyünden İstanbul’a savuran?

Din eğitimimi bitirdikten sonra, anneme bana izin vermesi için yalvardım. Beni İstanbul’a gönder diye. İlkokul öğretmenim de bana sürekli olarak okumam gerektiğini söylüyordu. O aralar İstanbul’da olan ağabeyim, beni yanına çağırdı. Amacım İstanbul’da okuluma devam etmekti. 1992-93 yılıydı yanılmıyorsam. Annem beni teyzem ile İstanbul’a ağabeylerimin yanına gönderdi. O zamanlar en küçük ağabeyim hariç bütün ağabeylerim İstanbul’daydı.

Mezopotamya Kültür Merkezi açılmıştı o aralar sanırım…

Evet açılmıştı ama Ağabeyim Çiya ‘Koma Xerzan’ adıyla MKM dışında müzik çalışmalarını yürütüyordu. Pazarlarda çalışıyor, hafta sonları da düğünlere gidiyordu ekibiyle beraber. Ben İstanbul’a gittikten sonra, Çiya bana sen de müzik çalışmalarına katılmak ister misin dedi, ben katılırım dedim ve o gün bugündür mikrofonu bırakmadım…


Bırakmaya da niyetin yok gibi…

(Gülerek) Evet kesinlikle yok…

O zaman şöyle klasik bir soruyla devam edeyim; ilk defa ne zaman, nerede ve hangi şartlar altında gerçek anlamda sahne aldın?

İstanbul’a geldikten çok kısa bir süre sonra bir köylümüzün düğününde sahneye çıktım. İstanbul Karayolları semtiydi. Düğün dışarıda yapılıyordu.13-14 yaşlarındaydım. Çiya ile beraber düğüne gitmiştik. Öncesinden bana yerel Kürt kıyafetleri alındı. Sonrasında ise Çiya bana 5 kilam ezberle düğünde söyleyeceksin dedi. Çok heyecanlanmıştım. Dediğini yaptım. Çıkıp söyledim. Mutluydum…

Hangi kilamlar, hatırlıyor musun?

Tabii ki. ‘Roj roja me ye’ stranını söyledim. Koma Kulîlkên Azadi’nindi sanırım. Bir de ‘Bûka kurdan serbixêlî’ ezgisini seslendirdim. İstanbul’da kesinlikle Türkçe parça seslendirmedik. Her zaman Kürtçe söyledik.

O gün nasıl bir ruh haline büründün anlatır mısın?

Anlatılmaz… Titrediğimi, çok titrediğimi hatırlıyorum mesela. Unutamam o günü. O güne kadar da ağabeylerimden bazıları çıkıp söylemesin, kızların kilam söylemesi de neymiş, otursun evinde diyordu. Bir iki ağabeyim ise daha esnek davrandı. Ben bile izin verecekleri ihtimalini vermiyordum. Ertesi gün salonda yapılacak büyük düğünde acaba izin çıkacak mı bana diye düşünüyordum. Kilam-stran söyleme kariyerimin dün gece ile sınırlı kalacak diye ödüm patlıyordu. Ben artık söylemek istiyordum. Ertesi sabah Çiya geldi ve dedi ki; ‘seni hangi isimle takdim edelim?’. Şaşırmış ve sevinmiştim. Ben; ‘Ya Gulistan ya da Rojda olsun!’ dedim. O da; ‘Tamam Rojda olsun, Rojda iyi!’ dedi. Ve ben Rojda olarak salondaki düğünde kilamlarımı söyledim o gün. ‘wey li minê’ kilamını o gün ilk kez orada söyledim. Elim ayağım birbirine karışmıştı. Gözlerimi kapatarak söylüyordum. Düzgün okumaya, hata yapmamaya özen gösteriyordum.

Gerçek adın Kadriye Şenses…

Evet ama artık Rojda benim adım. Değiştirdim mahkeme yoluyla…

Gerçekten mi, ne zaman?

5 yıl oluyor. Evlendikten sonra da Aykoç soyadını aldım.

Ne zaman doğdu Rojda. Ay gün yıl olarak?

01.01.1978 yılında…

Stran-müzik-kilam senin için ne ifade ediyor?

Su-güneş ve ruh gibi. Onlar olmadan yaşayamam sanırım. Ürettiğim her parça adeta çocuğum gibidir. Onlarla coşar, onlarla yaşarım… dile gelmeyen bir yaşamdır benim için müzik.

Koma Gulên Xerzan sürecinde ve tek başına müzik yapma kararı verdiğin zamandan beri oldukça ezgiye imza attın, söyledin, icra ettin. Bunlar arasında en sevdiğin, adeta ‘bu benim sevgilimdir’ dediğin kilamın-stranın hangisi. Senin için çok özel olan?

Hepsi benim için çok ama çok değer taşır. Ama iki kilam vardır ki yerleri bambaşkadır. Birisi ‘Birînê min-Bideşe Hekim’ kilamıdır. Ağabeyimin anısına yapılan bir kilamdır. Bunu çok fazla söyleyemiyorum. Çünkü her söylediğimde ağabeyim gözlerimde canlanır. Pazardan her geldiğinde gider sırtını sıvazlardım. Çok severdim onu…

Diğer kilam da ‘Lê lê Sebrê’ kilamıdır ki, son albümüme isim oldu. Kilam benimdir. Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesinde sahnelenen Mem û Zîn projesinde seslendirmiştim. Çok ama çok severim bu iki ezgiyi…

Sana ‘Kültür Bakanlığı mı, Stranbêjî mi?’ derlerse tercihin ne olur? Bir gün gelir Kültür Bakanlığı önerilirse sana ama stranbêjliği bırakma şartı önüne gelirse anlamında soruyorum…

Stranbêjliği bırakmam tabii ki. Ne yapayım ben Kültür Bakanlığını?

Halkın bakış açısı ne yönde sana karşı? Yolda yürürken, eve giderken komşuların çevren ne tür bir ilgi gösteriyor?

Bakışlarından sevdiklerini hissediyorum. Sevgi var o bakışlarda. Hislerini kilamlarımda görüyorlar sanırım. Bunu da dile getiriyorlar.

Sana bu soru hiç yöneliyor mu mesela; ‘Bu ufak tefek cüsse ve bu kocaman ses… Nereden çıkıyor bunca ses?’

Teşekkür ederim bu soru için. Samimi bir şekilde söyleyeyim. Benimle konuşup da bu soruyu sormayan kişiler çok azdır. Hep sorulan bir sorudur bu…

Bu soruyu çok sanatçıya sordum sana da sormak istiyorum; ‘stranı-kilamı bırak!’ deseler tepkin ne olur?

Neee? Öldürsünler daha iyi!.. Böyle bir soru karşısında dehşete düşerim…



Stranlar olmasaydı, müzik olmasaydı rojda bugün burada olur muydu, ya da nerede olurdu?

Nerede mi olurdu? Kadriye adıyla bir sürü coluk çocuğu olan bir kadın olurdu. Bir ihtimal köyde davar güder, süt sağar, çapaya giderdi. Kimbilir? Ama Rojda olmayacağı kesindi.

Sevdiğin etkilendiğin sesler kimler?

Dengbêjler beni oldum olası etkilemiştir. Her zaman MKM’ de arşive girip kilamlarını dinlerim. Kendimi bu kilamlarda görürüm. Çoğu zaman o kilamları dinlediğimde ağladığım olmuştur. Seslerden Merziye Rezazî beni çok etkilemiştir. Ama yaşamımda ilk sırada yer alan isim Meyremxan’dır. İlk dinlediğim Kürt kadın dengbêjî Meyremxan’dır. Çok daha sonraları Ayşe Şan’ı dinledim ben.

Meyremxan’ın Türkiye’de çıkan bir tek albümü var. O albüm çıkmadan önce ben arşivden dinledim. Yadê Rebenê, Domam, Helîmcanê’yî dinlediğimde adeta şoke oldum. ‘Yarabbi bu ne sestir!’ dedim kendi kendime. Yadê Rebenê’yi seslendirdim, Helimcanê’yi seslendirdim ama Domam’ı seslendirmedim. Çünkü onun hakkını vereceğimi sanmıyorum. Hakkını vermeyeceğim bir stranı da söylemeyi asla düşünmüyorum. Hakkını vermeden söylersem eğer Rojda’yı bitiririm ben. Rojda’yı bitirme gibi bir niyetim yok…

Ayşe Şan’dan da ‘Bavê Seyro’yu seslendirdim. Gelmiş bahar-geçmiş yazlar’ı da o söylemişti ben de ondan dinleyip söyledim. O da bu stranı iki dilden söylemişti.

Erkek sanatçılardan?

Şakiro’nun üzerine stranbêj tanımam ben. Benim için bir ekoldür. Sesi, gırtlağı hiç kimsede yok. Belki bir çok kişi stranlarını ve kilamlarını söyleyebilir ama o ruhu kaç kişi verebilir, bu tartışılır. Onun bir kilamını söyledim son albümde o da ‘Mîro’dur. Sesiyle düet yaptık. Saliho û Nûrê kilamı da benim için çok önemli. İleriki süreçte Şakiro’nun başka kilamlarını da söyleyeceğim ama isimlerini şimdilik söylemeyeyim izninle… Cahîdo’nun sesini de çok beğenirim. Huseynoyê Muşî’nin oğludur kendisi. O da iyi bir dengbêjdir.

Karapetê Xaço’dan kilam söylemek gibi bir fikrin var mı?

Karapetê Xaço’nun sesini ve sanatını çok severim, çok saygı duyarım. Kilamlarını bugüne kadar söylemedim. Ama gün ola ki bir kilamını söylesem bu ‘Lê lê Dayikê-Lawikê Metînî’ olacaktır. 1997 yılında bir konser için Erivana gittim. Ama bir daha gitsem Erivan Radyosu’na gidip arşivlerinde araştırmalar yapmak istiyorum. Gerçekten bunu çok istiyorum.



Sana ‘Günümüzün Meyremxanı’ yakıştırması yapılıyor. Bu konudaki fikrin nedir? Çok ağır bir söylem olsa gerek…

Gerçekten ağır ve bir o kadar da gurur verici bir söylem. Bu söylemin altında kalmak da var. Ama söylem halkın söylemi, saygı duymak lazım. Ben saygı duyuyorum ve buna layık olmaya çalışıyorum. Halk ve dinleyici seni nasıl istiyorsa öyle görüyor. Ölümünden 50 sene sonra kilamlarını seslendirdim ve onu tekrar halka sevdirdim. Ne kadar büyük bir sanatçı olduğuna vesile oldum. Halkın yorumlarına saygı duyarım. Gurur duyuyorum bu söylemlerle. 50 sene sonra başka birinin çıkıp Rojda’nın kilamlarını seslendirmesi nasıl ki mutluluk verici olacaksa, bu da benim için mutluluk vericidir.

Saydığımız bu sanatçıların hayat hikayelerini araştırdın mı hiç, ne kadar tanıyorsun bu sanatçılarımızı. Mesela Meyremxan’ı, Ayşe Şan’ı, Şakiro’yu, Karapet’i?

Tabii ki. Elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Çıkan yazıları okuyorum. Senin yazdığın ‘Bir Çığlığın Yüzyılı: Karapetê Xaço’ kitabını okuduğumda ağladığımı ve çok üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Çok acı ve ona layık olmayan bir yaşam. ‘Onun gibi yaşayıp ölmek istemiyorum!’ demiştim ve ağlamıştım…

24 saatin nasıl geçiyor?

Kaset çıktıktan sonra evde çok az kalırım. Sürekli dışarıdayız ve konserler oluyor. Provalar var mesela. Çok zamanımı alıyor. Çoğu kez eve uyumak için gidiyorum. Evde kaldığım zamanlarda da temizlik yaparım, biraz gazete okurum, müzik dinlerim. Maillerime bakarım. Ya yeni çıkan albümleri ya da Şakiro dinlerim.

4 yıl önce yine sanatçı bir arkadaşınla evlendin; Alaattin Aykoç ile. Nasıl bir arkadaş, nasıl bir sanatçı sana göre?

Alaattin benim müzik yönetmenim aynı zamanda. MKM bünyesi altında beraber çalıştık. Koma Azad ile çalıştı. Görüşleri, müzik fikirleri üzerimde etki yaratıyordu. Onunla çalışmak istiyordum. Gruba girmesini istiyordum mesela. Ona inanıyordum. Altyapısı vardı çünkü. Katkı sunacağını biliyordum. Sende biliyorsun, kendisi çok sessiz ve sakin. Ama işini bilen, müzikten anlayan bir yapıya sahip. Yavaş yavaş onu guruba çektim ve başardım. Beraber çalıştık. Stran yaptık. Bizim birlikteliğimiz biraz farklıydı. Karışık duygular işte. Sonra da bu birlikteliği daha da pekiştirdik ve evlendik.

Sanatçılığını bir yana bırakacak olursak, senin için ne ifade ediyor?

Ne mi ifade ediyor. Seviyorum onu… hep şakalar yapar. Evde ki işi evde komiklik yapmasıdır. Bu da beni sevindiriyor. Onunla evlendikten sonra yaşamım düzene girdi diyebilirim. Eskiden daha dağınıktım. Beni anlıyor. Hiçbir zaman; ‘ben biliyorum’ demiyor. Sadece fikrini beyan eder…


Düğününde de stran söylemişsin?

Evet (kahkaha atıyor)… ‘Memet Kanî’ stranını söyledim.

Sesini korumak için özel bir şeyler yaptığın yada yediğin oluyor mu? Ya da yemediğin…

Özel bir şey yapmıyorum. Özel bir şeyler de yemiyorum. Ama sahneye çıkmadan önce kesinlikle yoğurt yemiyorum. Çünkü ayran, yoğurt ve cola sesi bozar. Bunlardan uzak duruyorum. Bildim bileli kendimi, dondurma yemem mesela. Çok sıcak ve çok soğuk yiyecek içeceklerden kaçınırım. Acıdan kaçınırım.

Sadece dengbêj ezgilerinden oluşan bir albüm yapmayı düşündün mü hiç?

Bu uzak bir ihtimal değil. Düşünüyorum böyle bir projeyi. Her zaman gerçekleşebilecek bir çalışmadır bu ve mutlaka bir gün yapacağım. Ama sadece kadın dengbêjlerin seslendirdiği ezgiler olacak bir albüm olacak…

Ben Koma Gulên Xerzan’ın Rojda’nın gölgesinde kaldığını düşünüyorum. Ne dersin, haksız mıyım?

Haklısın! Uzun süre bu böyle oldu. Zaten Helîmcanê kilamından sonra artık kimse beni gruptan saymadı. Her zaman grup adına ben çağrıldım konserlere ve organizasyonlara. Elbette Çiya’nın sesi ve sanatı çok kaliteli ama bu da bir gerçek...

Enstrüman çalabiliyor musun? Çaldığın belli bir çalgı var mı?

Kendime göre çalarım evet. Saz çaldım, cura çalarım. Ama kendi çapımda. Sonraları çalmayı bıraktım. Profesyonel anlamda çalamıyorum ve geliştirmeyi de düşünmüyorum açıkçası.

Yeryüzünde en çok beraber sahne almak istediğin sanatçı kim diye sorsam...

Yabancılardan Shakira ile sahne almak isterim. Kürtlerden Şivan Perwer ile sahne almak isterim.

Kürt sanatçılarını, özellikle MKM bünyesindeki gruplarla sahne alan bir çok sanatçının ekonomik açıdan birçok sıkıntı çektiklerini biliyoruz. Sende yıllarca bu çatı altında emek verdin. Şu an için soruyorum; yaptığın sanatla, müzikle yaşamını idame ettirebiliyor musun?

Şartlar biraz değişti tabii. Dediğin doğru. Günlerce eve gidiş gelişlerimizde bilet parası bulamadığımız günler oldu. Çok sıkıntılar yaşadık, eziyetler gördük. Baskılara maruz kaldık. Şu an için durum çok iyi olmasa da biraz daha farklı.

DTP bağımsız adaylarla seçime katılacak. Seçim çalışmalarında da senin albümünde yer alan bir kilamla start alacak. Hangi kilam?

Evdo kilamıyla...

Sözlerinde nasıl bir değişiklik yapıldı, biraz mırıldanır mısın?

Şözleri şöyle değiştirdik;

Tînin tînin tînin
Wê aştî bînin
Endamên serbixwe
Demokrasiyê bînin...

Stran Kürtçe ve Türkçe seslendirilecek...

Son albümün Sebrê nasıl bir ilgi gördü, memnun musun?

Çok büyük ilgi gördü. Dinleyicilerden bu söyleşin münasebetiyle teşekkürlerimi sunmak istiyorum. 7 ay oldu albüm çıkalı. Korsan hariç şu ana kadar albüm 20 bin sattı. Bugünün şartlarında 20 bin iyi bir rakam. Artı albümüm Kawa ve Diyar gibi sanatçıların albümleriyle piyasaya sürüldü. Ama onların albümleri satılmadı. Sadece benim albümüm satılıyor. Kom müzik yöneticilerine göre Kürt müzik piyasasında şu an ilgi gören albüm benim albümüm.

Dünyadaki en büyük hayali nedir Rojda’nın?

Şakiro gibi bir sese ve Meyremxan gibi de bir asalete sahip olmak istiyorum…

Bu güzel dileklerine biz de katılıyoruz Rojda. Teşekkür ediyorum ayrıca bu güzel sohbet için...

Ben teşekkür ediyorum, sağol.


Cevapla

“Röportajlar” sayfasına dön