Dünya 6 Evre de Yaratıldı

Dinimiz hakkında hertürlü bilgi
Cevapla
DELAL
Binbaşı
Binbaşı
Mesajlar:1215
Kayıt:24 Tem 2008 21:39
Ruh Hali:Huzurlu
Cinsiyet:Kadın
Burç:Oğlak
Takım:Fenerbahçe
Dünya 6 Evre de Yaratıldı

Mesaj gönderen DELAL » 02 Mar 2009 20:48

kaf..38 Ve kesinlikle Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattık. Ve Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.



Altı gün: Altı devre



"اليوم Yevm" sözcüğü, Türkçeye "gün" olarak çevrilebildiği gibi "devir" olarak da çevrilebilir. Çünkü Arapçada "yevm" sözcüğü, hem gündüz ve geceden oluşan 24 saatlik bir "devir" yani "gün" anlamına hem de genel olarak "devir" anlamına gelir. Nitekim Secde suresinin 5. ayetinde 1.000 senelik bir "yevm"den, Mearic suresinin 4. ayetinde ise 50.000 senelik bir "yevm"den bahsedilmek suretiyle, "yevm" sözcüğünün belirli bir ölçüdeki "devir"i değil de genel anlamda bir "devir"i ifade ettiği Kur`an tarafından da teyit edilmiştir.

Eğer "yevm" sözcüğü, Kur`an`a uygun olmayarak "24 saatlik gün" anlamında kabul edilirse, evrenin ve yeryüzünün 6 "yevm"de yaratıldığını söyleyen Kur`an ayetleri (A`râf; 54, Hud; 7, Yunus; 3, Furkan; 59, Secde; 4, Hadid; 4) de yanlış anlaşılmış olur. Çünkü bu takdirde bu ayetlerden, evrenin ve yeryüzünün her biri 24 saat olan 6 günde yaratılmış olduğu anlaşılır ki, daha Güneş`in ve Dünya`nın varlık âleminde olmadığı, yani gece ve gündüzden oluşan 24 saatlik bir "gün"ün evrende mevcut olmadığı bir dönemdeki yaratılışa ait sürenin, Güneş, Dünya ve insanlar var olduktan sonraki döneme ait bir ölçü ile ifade edilmiş olması, mantıklı bir ihtimal gibi gözükmemektedir. Zaten bilim de, evrenin ve yeryüzünün oluşumuna dair elde ettiği bulgular sonucunda kabul ettiği kuramlarla, bu süreyi "milyarlarca yıl" ile ifade etmektedir. Dolayısıyla ayetteki "altı gün"ün, "altı devir" olarak anlaşılması gerekir.

"Yevm" sözcüğünün buradaki anlamının "devir" olarak kabulü, bizlere Kur`an`ın bir mucizesini daha görme imkânı vermektedir. Bilindiği gibi günümüz itibariyle elde edilmiş kozmolojik bulgular, evrenin (dolayısıyla Dünyanın da) bir takım evrelerden geçerek bugünkü durumuna geldiğini göstermektedir:



"… modern genişleyen evren modellerinin hemen hepsi, evrenin yaşam öyküsü üzerinde uyuşmaktadır. … Başlangıçta evren, sıcaklığı K gibi olağanüstü yüksek proton, nötron, elektron, pozitron ve nötrino gibi temel parçacıklardan oluşmuş, sonsuz yoğun bir ortamdı. Bu ortama enerji egemendi. … Patlamadan 100 saniye kadar sonra sıcaklık K`e düşmüş ve temel parçacıklar daha ağır çekirdekleri oluşturmak üzere birleşmeye başlamıştır. … Bundan sonraki 1 milyon yıl boyunca evren, fotonların kurtulup uzaya yayılamadığı yıldız çekirdeği gibi sıcak ve mat bir yapıda kalmıştır. Bu zaman süresinde sıcaklık yavaş yavaş 3.000 K`e düşmüş, yoğunluk da 1.000 olmuştur. Bu noktadan sonra ışınım uzaya kaçmaya başlamıştır. … Uzayda yayılan madde, kütle çekimi kuvvetinin etkisiyle kümeler biçiminde toplanmaya başlamıştır. Böylece ışınım çağı sona ermiş ve yıldız çağı olarak adlandırılan yeni bir süreç başlamış, gökadaların ve yıldızların oluşumu gelişmiştir. … Bu modellerin kanıtlanmasına yönelik araştırmalar, evrenin en uzak geçmişine karşılık gelen en uzak bölgelerinin incelenmesiyle sürdürülmektedir. …" (Ana Britannica, cilt: 12, s: 2



Keza Dünya da bugünkü durumuna bir gaz bulutuyla başlayan ve çeşitli evrelerden oluşan bir süreç ile gelmiştir. İşte Kur`an, evrenin ve dünyanın 6 "yevm"de (devirde) yaratıldığını bildirerek, bugünkü bilimsel bulgularla varılan sonucu, yani oluşumun evreler, devirler hâlinde gerçekleştiğini 14 asır önceden ilân etmiş ve bir mucizesini daha gözler önüne sermiştir.



Fussılet; 11: Sonra duman hâlinde bulunan göğe yerleşti/ egemenlik kurdu da ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" dedi. İkisi de "Biz isteyerek geldik" dediler.




Yahudi inanışının reddedilişi




Yahudi inanışına göre âlemi yaratmaya pazar günü başlayan Allah, yaratma işini altı günde tamamlayarak cuma günü bitirmiş ve cumartesi günü de arşının üzerine sırt üstü yatarak dinlenmiştir. Kitab-ı Mukaddes`in Tekvin, 2-2 bölümünde yer alan bu efsanedeki, Allah`ın yedinci gün istirahat ettiğine dair olan ifade Hıristiyan papazları rahatsız etmiş olmalı ki, Kitab-ı Mukaddes`in Türkçe ve Arapça yeni tercümelerinde "istirahat etti" ifadesi, "serbest kaldı" şeklinde değiştirilmiştir. Ama King James`in meşhur İncil`inde "Ve O yedinci günde dinlendi" ifadesi; "And he rested on the seventh day" kelimeleri ile mevcuttur. Bu ifade, İncil`in Arapça tercümelerinde yer aldığı gibi, Yahudilerce 1954 senesinde Philadelphia`da yayınlanan İngilizce tercümede de aynen yer almaktadır.

Bu yanlış inanış, yukarıda da söylediğimiz gibi, bilim tarafından milyarlarca yıl ile ifade edilen bir sürecin, ancak Sümerler veya Babillilere dayanan bir zaman ölçüsü (hafta) ile ifade edilmesi şeklinde ortaya konmuş bir mantıksızlık ve bilime aykırılık içermekte olduğundan, akıl ve bilim tarafından dışlanmış durumdadır. Rabbimiz de bu yanlış inancı 38. ayetteki "Ve Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı" ifadesiyle daha 14 asır önceden reddetmiştir. Yüce Allah tarafından reddedilmesine, akıl ve bilim tarafından dışlanmasına rağmen bu yanlış inancın hâlâ devam ediyor olması, bize göre, Tevrat`ta yer alan o ayet hükmünün iyi anlaşılmamasından veya o ayetin tahrif edilmiş olmasındandır.

38. ayetteki ifade, Yahudilerin yanlış inançlarını reddediş olduğu kadar, aynı zamanda müşriklerin, ölümden sonra dirilmenin mümkün olmadığı yolundaki inançlarını da reddetmektedir. 15. ayette "Peki Biz ilk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır ama, onlar yeni bir yaratılıştan kuşku içindedirler" ifadesiyle kınanan müşriklere göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin yaratılması kanıt gösterilerek âdeta şöyle denmiştir: "Biz ilk yaratmadan dolayı yorulmadık ki, ikinci kez `iade`ye, yeniden yaratmaya kadir olmayalım..."

Gerçekten de, gözlerimizin önündeki muhteşem evren ve hayret verici yaratıklar düşünüldüğünde, bütün bunları yoktan var ederken hiç yorulmayan bir gücün ölüleri diriltebilecek olması, hiç de mantıksız bir kıyas değildir. Üstelik de insanın yaratılışı göklerin ve yeryüzünün yaratılışına göre çok daha basit ve önemsiz bir şeydir.



Bu açıklamalardan sonra ayetin takdiri şöyle yapılabilir:

"Yani gerçek şu ki, bütün kâinatı biz altı günde yarattık. Onu yarattığımızdan dolayı da yorulmadık. Böyle olunca onu yeniden yaratmaya gücümüzün yetmeyeceğini kim iddia edebilir? Bu zavallı cahiller, öldükten sonra dirilme haberini senden duyunca seninle alay etmeye ve sana deli demeye başlarlarsa buna sabret, sükûnetle onların manasız sözlerini dinle ve açıklamakla görevli olduğun hakikati onlara açıklamaya devam et."




Bir de duman (gaz) halinde bulunan Evren'e (Göğe) yöneldi, ona ve yeryüzüne "isteyerek veya istemeyerek gelin." dedik. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.

41-Fussilet Suresi 11

Kuran'ın bu mucizevi ifadesine geçmeden önce ayetin tercümesiyle ile ilgili bir iki nok-tayı belirtelim. Metnin başında "bir de" diye tercüme ettiğimiz kelime Arapça "sümme" kelimesidir. Bu kelimenin "bir de", "öte yandan" gibi anlamları olduğu gibi "daha sonra", "sonradan" anlamları da vardır. Ayetin akışı açısından "bir de", "öte yandan" anlamının daha uygun olduğunu düşünüp ayeti böyle çevirdik. Ayette duman, gaz diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça'sı ise "duhan"dır. Duhan genel olarak gaz halinde bir madde ile havada az çok sabit bir biçimde duran küçük taneciklerden oluşur. Ayetten, Evren'in gaz halinde bir aşamadan geçtiği ve Allah'ın iradesi sonucu bu aşamadan sonra Evren'in ve yeryüzünün bugünkü şeklini alacak şekilde ayrı bir aşamaya geçirildikleri anlaşılıyor.

Büyük Patlama'dan (Big Bang) sonra Dünya'mızın, Güneş'in, yıldızların hemen oluşmadığını biliyoruz. Evren hiçbir yıldız oluşmadan önce bir gaz bulutu şeklindeydi. Bu gaz bulutunun ana maddesi Hidrojen'di. Hidrojen'den sonra ise en çok var olan madde Helyum'du. Bu gaz bulutunda daha sonra oluşan sıkışmalar ve yoğunlaşmalar yıldızların, gezegenlerin oluşumunu sağladı. Bugünkü Dünya'mız, Güneş'imiz, gece görebildiğimiz yıldızlar hep bu gaz bulutunun bir alt kümesiydi. Bugün bunları keşfedebilmemiz bilim tarihinde, arka arkaya yapılan birçok buluşun, gözlemin, laboratuvar çalışmasının sonucudur. Bir yandan sözlerle taciz edilen, bir yandan kılıçlarla öldürülmeye çalışılan, aynı zamanda Allah'a ortak koşulmadan iman edilmesi gerektiğini anlatan Muhammed Peygamber'in ne çağının tüm insan-larının bilgisinin toplamı, ne de şahsi gözlemleri Evren'in daha önceden gaz halinde olduğunu söylemeye yeterdi. Zaten Muhammed Peygamber'in iddiası da kendisinden konuşmadığı, Evren'in yaratıcısının sözlerini ilettiğidir.

Bunlar sonra vahyettiğimiz duyu organlarıyla algılanamayanın haberlerindendir. Bunları sen de, toplumun da daha önce bilmiyordunuz. Şu halde sabırlı ol. Şüphesiz sonuç sakınanlarındır.

11-Hud Suresi 49


Cevapla

“İslam ve İnsan” sayfasına dön