Sevgili Tuğçe Abla, (Aldığım aile terbiyesi ve yaşım nedeniyle size öyle hitap etmek istedim.Abla lafına kızanlardan iseniz özürdilerim) Öncelikle size bu mektubu yazma fırsatını sunan arkadaşlara teşekkürü bir borç bilirim ve borcumu hemen ödeyip "teşekkür ederim".Şuan çok heyacanlanmaya başladım.Kalbim pıt pıt atıyor.Yani şuan sanki siz karşımdasınız gibi bir düşünce oluştu bende.Buradan küçük bir itirafta bulunayım.Ben sizin yazılarınızı hergün okuyamıyorum.Sadece pazartesi günleri okuyabiliyorum.Biliyorsunuz pazartesi günleri biz öğrenciler için çok iğrenç bir gün...İşte o gün yazınızı okudum mu kafam yerine geliyor ve fiziksel ihtiyacım bir haftaya kadar artık uğramıyor bana. Ama insan her zamanbu kadar şanslı olmuyor. Bazenpazartesi günleri sizin yazınız yok mesela.İşte o zaman hapı yutuyorum... Bu aradaben şu an kendimi "ben evleniyorum" evindeki damat adaylarına benzetiyorum.Onlarda aynen benimgibi saçmalıyorlar...Aramızdaki yaş ve mevki yüzünden size aşık olmayı hiç bir zaman düşünmedim.Karşılıksız aşkları hiç sevmem zaten.O sevmiyorsa ben niyeseveyim? Gönül kelebek gibi derler(bu sözü bir yerden mi duydum yoksa kafadan mı salladımbilmiyorum) Her dala konabilirmiş...Bizimkelebek de ara sıra ağacınızın dallarına konmaya yelteniyor. Ama buna hiçbir zaman izin vermedim.Hemen kelebeğin kanatlarını kırdımki bir daha böyle bir terbiyesizlik etmesin.Hele ortada Vahit eniştemiz varken böyle bir şeye taşebbüs ettiği için kelebek adınasizden özür diliyorum. Bugün pazartesi ,cebimde 250 bin var.Kalemimin ucu da bitti.Şimdi o 250 bin ile gidip bir kutu uc alıp,kafanızı mı ütüleyelim,yoksa gidip bir gazete alıp yazınızı mı okuyayım? İyisimi ben bir gazete alayım... (uc da bitti...) hoşçakal..
Liseli Avare Cezmi
Not: Mektubun yazılış tarihi konusunda elde bir bilgi yoktur