Bugün de 12. sayfadayız.. Yani.. Sanırım.. “Yılın en çok sayfa değiştiren köşe”nin sahibi olarak Rekorlar Kitabına girmeme az kaldı.. Annem sonra fırçalıyor beni diye o kadar yazı yazdım, umurunda bile olmadı müdüriyetin. Peeaa! Gelecek bir gün gazeteye, dağıtacak ortalığı, olanlar olacak, kabak gene benim başıma patlayacak.. Of offf!
***
Los Yeğenoslar yuvalarına uçtu, la teyze yine kendi hayatına döndü.. Konuşma düğmelerini buldun mu diye soranlara cevabım: Hayır.. Düğme müğme yok kardeşim. Bilgisayardan da girdim, kitaptan da girdim, Lost’dan da girdim, nafile.
En uzun sohbet köydeki kedilerin bir bir yok olma ve aylar sonra tuhaf yerlerde tekrar görünmeleri üzerine Lostvari muamma üzerineydi.. Takriben 4 buçuk dakika sürdü. Bütün zorlamalarıma rağmen bir cümle daha alamadım “zombi kediler” hakkında.. (Mevzu da mevzu ha!)
Yine de “ hiç”ten iyidir diye düşünüyorum.
Gelen mektuplardan anladığım kadarıyla bu sık rastlanan bir durum. Yeğencanların o “cool” duruşları karşısında kendini geveze, lüzumsuz ve zeka yoksunu gibi hisseden tek teyze/hala/dayı/amca ben değilmişim.. Ne teyzesi, halası! Bazen analar, babalar bile kendilerini böyle hissedermiş çocukları karşısında..
En korkunç an Cevahir’de otoparkta arabayı nereye park ettiğimi unuttuğum andı. Bırak yerini katını bile hatırlamıyordum.. Çünkü arabadan inerken numara ve kata bakmayı akıl edememiştim. Ve bilinler bilir Ortadoğu ve Balkanların en büyük alışveriş mağazası Cevahir’in otoparkı da kendi gibi çok affedersiniz hayvan gibi.. Evet salakça bir davranış kabul ediyorum ama dönüp dolaşırken gerginliği azaltmak için yaptığımı esprilerin hiçbirine gülmemelerini de gerektirmezdi bu. Evet hiçbirine gülmediler.. Hiç.. Bühü.. Birine.. (Konuya uygun efekt: Alt dudağı titreyen göz yaşları içinde bir smiley..)
Mektuplar sayesinde rahatladım diyebilirim çünkü hafiften kendime dair şüphelerim oluşmaya başlamıştı. Acaba salak mıyım? Acaba esprilerim hakikaten kötü mü? Çok mu soğukum? Farkında olmadığım bir tuhaflığım mı var? Kokuyor muyum? Burnumda tatak mı var? Kulaklarım çok mu büyük? Baş öğretmenlik mi yapıyorum? Yeni trendler konusunda hakiki bir zır cahil miyim? Komple “ivraaaanç” bir insan mıyım?
Değildim tabii ki de..
Bi dakka!
Değilim değil mi?
Hey!? Niçün susuyorsunuz? Söylesenize bir şey! Yalan deyin! Öyle değilsin deyin! Sen zeki, akıllı, sevimli bir insansın deyin! İnanma o veletleri bakışlarına deyin! Hiç olmazsa normalsin deyin.. Deyin.. Bö hü hü.. (Uygun efekt: Kafasını yere vura vura zırıldayan smiley.. Bunlar da çok fazla çetleşmenin yan etkileri.. )
Ben neyim? Gerçek nedir? Ördek ailesi haklı mı?
- Siyabend
- Belawela Muhtarı
- Mesajlar:19658
- Kayıt:15 Eki 2006 12:05
- Ruh Hali:Mutlu
- Cinsiyet:Erkek
- Burç:Kova
- Takım:Galatasaray
Eğri oturup doğru konuşalım.
Çoğunlukla espirilerinin çoğu orjinal duruyor.
Ama bir kaç espiri varki ve bunları ara sıra tekrarlanıyor,
bunlar bayatladı gibime geliyor.
Daha önce de söyledim eski Tuğçe Baran daha orjinal espiriler üretiyor.
Bir durgunluk hissediyorum.
Bunun iki nedeni olabilir.
Yaşlanmanın verdiği bir yorgunluk ile kafanın çalışmaması.
Ya da manita bey ile ilgilenmekten başka mevzulara kafanın çalışmaması.
Çoğunlukla espirilerinin çoğu orjinal duruyor.
Ama bir kaç espiri varki ve bunları ara sıra tekrarlanıyor,
bunlar bayatladı gibime geliyor.
Daha önce de söyledim eski Tuğçe Baran daha orjinal espiriler üretiyor.
Bir durgunluk hissediyorum.
Bunun iki nedeni olabilir.
Yaşlanmanın verdiği bir yorgunluk ile kafanın çalışmaması.
Ya da manita bey ile ilgilenmekten başka mevzulara kafanın çalışmaması.