Liberal yazara porno soruları

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Liberal yazara porno soruları

Mesaj gönderen Siyabend » 25 Şub 2007 15:49

GÜLAY Göktürk adlı bir liberal yazar var, birkaç yıl önce yazdığı bir yazıda sanal çocuk pornosunu savunmuştu.

Şimdi öğreniyoruz ki hálá aynı görüşte imiş.

Madem Gülay Göktürk adlı yazar, "Bir halt ettik, liberalizm adına tuttuk sanal çocuk pornosunu savunduk" demek yürekliliğini gösteremiyor...

O zaman konuyu açıkça tartışabiliriz.

Soralım Gülay Göktürk adlı liberal yazara:

BİR Sanal çocuk pornosu, bir ihtiyaç mıdır? Eğer ihtiyaç ise insanoğlunun ne tür bir ihtiyacına karşılık gelmektedir?

İKİ Çocuk pornosu ne tür bir "ifade"yi ortaya koymaktadır ki, siz buna "ifade özgürlüğü" açısından özgürlük talep etmektesiniz?

ÜÇ Sanal çocuk pornosuna "Ortada kurban yok, kimseye zararı yok, neden yasaklanıyor?" diye yaklaşıyorsunuz... O zaman internetten çocuk pornosunu yayanlar kadar izleyenlerin de sıkı takip altına alınmasını neyle açıklayacaksınız?

DÖRT Yapılan tüm pedofili araştırmalarında ister "sanal" olsun, ister "gerçek", her türlü çocuk pornosunun, izleyenleri mutlaka çocuk tacizine yönelttiği vurgulanıyor. Böyle bir veri bile sizi sanal çocuk pornosu savunuculuğundan vazgeçiremeyecek mi?

BEŞ Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin "sanal çocuk pornosu"nu serbest bırakan bir kararından söz edip, "Yaşasın! Tezim kanıtlandı! Tartışılacak bir şey kalmadı" demeye getiriyorsunuz. Ne yani? Amerikan Yüksek Mahkemesi kararı verince tartışmaya son nokta konmuş mu oluyor? Bu "gelişmemiş ülke aydını" tutumundan ne zaman vazgeçeceksiniz?

ALTI Bir fikir tartışmasını yapmak yerine ben de size "sanal çocuk pornosu"nu insanlık suçu sayan mahkeme kararlarını mı sıralayayım?

Bu konuda söyleyecek son sözüm şudur:

Eğer liberal olmak için, sanal çocuk pornosunu savunmak gerekiyorsa...

Ben liberal falan değilim arkadaş!

Can Dündar tadını çıkarıyor

ABD’de 11 Eylül saldırılarının ardından eşlerini kaybetmiş kadınların kurdukları "11 Eylül Dulları" diye bir örgütlenme var.

Bu örgütün başındaki kadın, her platformda o kadar çok göründü ve rolünü o kadar abarttı ki, Amerikalı bir gazeteci, biraz adice kaçacak şu espriyi yaptı:

"Bir insan, kocasının ölümünün tadını bu kadar mı çıkarır?"

Maalesef benim kirli zihnim, bu adice bulduğum esprinin bir benzerini Can Dündar için geliştiriyor.

Şöyle diyorum:

Bir insan, Çakıcı’nın tehdidinin tadını bu kadar mı çıkarır?

Sanki Çakıcı, ilk kez bir tehdit mesajı gönderiyor.

Sanki ilk kez bir gazeteci tehdit mesajı alıyor.

Yazı yazmalar, yazı yazdırmalar, kameralar eşliğinde mahkeme kapılarına koşmalar, bulunduğu her platformda konuyu çağrıştıracak mesajlar vermeler...

Bir tehdit mesajıyla, "Şark usulü gösteri" kültürüne teslim olmadan, sessizce boğuşmak bu kadar mı zordur?

DİYET

ÇOK liberal, hayli özgürlükçü bazı arkadaşlarımız, ikide bir çıkıp, "Sen ne hakla beni eleştirirsin? Ben 28 Şubat’ta sizin haklarınızı savunmuştum" diyorlar.

Onlara şöyle seslenmek isterim:

Savunmasaydın kardeşim... Hem sen neden benim haklarımı savundun ki?

İlkelerin öyle gerektirdiği için mi? Yoksa bana kıyak çekmek için mi?

Eğer ilkelerin öyle gerektirdiği için savunduysan, o meşhur Ömer Seyfettin hikáyesindeki Hacı Mehmet Ağa gibi ikide bir "Ver diyetimi! Kolunu bana borçlusun" falan diye çıkışmak da neyin nesi?

İnsanın içinden yine o hikáyedeki kılıç ustası Ali gibi kolunu kesip "Al bakalım şu diyetini verdiğin şeyi" diye fırlatmak geçiyor.

Çankaya düşü gören 5 isim

BÜLENT ARINÇ: Bir karambol anını kollayıp "İnadına Arınç" havası doğurmanın peşinde.

ABDÜLLATİF ŞENER: Muhaliflerin bile "Şener olabilir" dediği ortamda "geniş uzlaşma" avantajının peşinde.

VECDİ GÖNÜL: Gerilim had safhada iken "Bir sakin adam" arayışına karşılık gelmenin peşinde.

MEHMET AYDIN: Dini kimliğini unutturup, bu unutuşun yaratacağı "Bir entelektüel arayışı"nın peşinde.

BURHAN KUZU: Açık oynamanın, açıktan deklare etmenin getireceği sempatinin peşinde.


25 Şubat 2007

Ahmet HAKAN


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön