Müdahale (Ali Bulaç)

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Müdahale (Ali Bulaç)

Mesaj gönderen Siyabend » 24 Oca 2007 11:19

Belli bazı çevreler Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahale etmesi için kuvvetli bir hava estiriyorlar. Hükümet çevreleri "gelişmelere ilgisiz kalınmayacağını", anamuhalefet "askerî müdahale için gerekli desteği vermeye hazır olduğunu" açıklıyor.
Kendimize şu iki suali sormamız lazım: 1) Türkiye'nin müdahalesini gerektiren mücbir bir sebep, meşru bir gerekçe var mı? 2) Böyle bir müdahale Türkiye'ye ve bölge insanlarına neler kazandırır, neler kaybettirir?

İlk gerekçenin iki ayağı vardır: PKK-Kandil Dağı; Kerkük'ün geleceği ve Türkmenlerin meşru haklarının korunması. Bunlara tek tek bakalım:

İddia edildiğine göre "Kandil Dağı'nda PKK'nın varlığı Türkiye'yi ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Ne PKK eylemlerinden vazgeçiyor ne Irak'ı işgal eden Amerika bu örgütün hakkından geliyor." Bu durum, Türkiye'nin askerî müdahalesine 'meşru bir zemin' hazırlıyor.

Hemen şunu kaydedelim. PKK ve Kandil Dağı önemli bir sorundur; ancak iddia edildiği kadar Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden, hiçbir şekilde kontrol altına alınmayacak bir sorun değildir. Eğer samimiyetle istenirse bu sorun halledilebilir. Ben, en azından bazı kesimlerin bu 'sorunun canlı' tutulmasını stratejik gelecek hesapları açısından pratik bir gerekçe olarak kullanmak istediklerini düşünüyorum. Ne bazı iç çevrelerin ne ABD'nin, sorunun çözümü işine gelir. Kandil meselesinin uluslararası boyutu olsa da, asıl boyutu Türkiye'nin yıllardan beri yaşadığı Kürt veya Güneydoğu sorunuyla ilgilidir. O halde sorunun iç siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutları çözüme kavuşturulmadan uluslararası boyutu alanında çok şey yapılamaz. Bir müdahale ile Kandil Dağı'nda tek bir canlı bırakılmasa da -ki herhangi bir müdahale ihtimali karşısında Kandil'dekiler herhalde tedbirlerini almış olmalılar- çok geçmeden Kandil Dağı yine gündeme gelir, "birden fazla Kandil Dağı" türer.

Kerkük ve Türkmenlerin geleceği meselesine gelince. 2007 yılı içinde Kerkük'ün "yeni bir statü"ye kavuşturulmak istendiği, burada Kürt aktörlerin belirleyici konumda rol oynamak istedikleri doğrudur. Kerkük üzerinde üç grup hak iddia etmektedir: Kürtler, Türkmenler ve Araplar. Kürtler, açık bir biçimde "Kerkük'ün bir Kürt şehri olduğu"nu iddia edip bu sene referandum yapılmasını istiyorlar. Şu anda nüfusu fazlasıyla kalabalıklaşan Kerkük'e son üç sene içinde 600 bin Kürt getirildiği, sistemli bir biçimde Türkmen ve Arapların arındırıldığı, bunu şehri kuşatan 20 bin peşmergenin sağladığı iddia ediliyor.

Türkmenler tek ses olmasa da, önemli bir bölümü "Kerkük'ün Türk kimliği"ni vurguluyor ve sonradan gelen Kürt nüfusun bu şehri terk etmesini ve elbette referandumdan vazgeçilmesini istiyor. Şiiler de açık bir biçimde, "Kerkük bir Irak şehridir, bu şehrin geleceği ve statüsü hakkında bütün Iraklılar karar verecek" tezini savunuyor. Mukteda es Sadr, hiçbir şekilde Kerkük'ün bir "Kürt şehri haline getirilmesine izin vermeyecekleri"ni açıklamış bulunuyor. Sadr'ın özel temsilcisi Fevzi Ekrem şunları diyor: "Basra, Bağdat bizim için ne ise, Kerkük de öyledir. Bu konuda en az Türkiye kadar hassasız. Kerkük, Irak'ın ayrılmaz bir parçasıdır. Kerkük petrolü de bütün Iraklılara aittir. Eğer Kerkük için bir referandum yapılacaksa buna bütün Iraklılar katılmalıdır. Irak'ın can damarı sadece orada oturanların inisiyatifine bırakılamaz."

Tablo üç aşağı beş yukarı böyle. Bu tablo içinde yer alan kareleri önce tek tek, sonra bir arada ele alıp yorumlamak lazım. Tablo, bize Türkiye'nin Kuzey Irak'a veya Kerkük'e müdahale etmek için uygun, akla yatkın ve herkesin yararına olabilecek bir gerekçe teşkil etmediğini; aksine, böyle bir müdahalenin bölgeye yeni felaketleri getireceğini ve Türkiye'yi içinden çıkılmaz maceralara sürükleyeceği fikrini ima ediyor.


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön