Açıkhava’da Grup Yorum

Beğendiğiniz veya eleştirdiğiniz yazılar
Cevapla
SEYDUNA
Yarbay
Yarbay
Mesajlar:2624
Kayıt:10 Şub 2007 23:46
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Koç
Takım:Fenerbahçe
Açıkhava’da Grup Yorum

Mesaj gönderen SEYDUNA » 09 Eyl 2008 12:39

Sert politik tartışmalarla geçen yılın ardından Grup Yorum’un Açıkhava’da verdiği konseri Eray Özer izledi ve sordu: Konseri bir yabancı izlese devrimin 20. yılı kutlanıyor zanneder miydi?

Resim

Harbiye Açıkhava Tiyatrosu yaz boyu magazin basınının dilindeydi, malum. Yok “Yalın sahneye şöyle acayip çıktı”, yok “Bunu gören Ayşe Özyılmazel dört parende atarak sahneye fırladı... “Pınar Altuğ sevgili eşiyle bilmemkimi dinlemeye teşrif etti.”
Önceki gece Açıkhava’da bütün konser boyunca protokol girişinin önünde oturdum, bu isimlerden bir tanesi gelmedi. Kapıdan giriş yapan tek “ünlü” sima, “Emret Komutanım” dizisinde bir Karadenizli’yi canlandırdığını bildiğim (ve kusura bakmasın adını bilmediğim) arkadaştı. Her zamanki Açıkhava tayfası bu konsere ilgi ve alaka göstermemişti anlayacağınız, çünkü sahnede Grup Yorum vardı!
Grup Yorum bir yıl aradan sonra Açıkhava’ya geliyor. İşte haber... Çünkü şu bir yılda o kadar su akmış ki memleketin köprülerinin altından. Politik iklim öyle değişmiş ki... Gerek Grup Yorum, gerekse onu dinleyen kitlenin nasıl bir hikâyesi, memleket gündemine nasıl bir tepkisi olacak acaba? Ayrıca (birazdan okuyacağınız nedenlerden ötürü) DHKP-C lideri Dursun Karataş’ın ölümü sonrası Grup Yorum konserinde nasıl bir matem havası yaşanacaktı, yaşanacak mıydı?
Önce şunu söylemeli... Konser başladığı esnada kalabalık Açıkhava’nın kapasitesini çoktan aşmıştı. Küçük çaplı izdihamlar yaratan bir dinleyici kitlesi oturacak yer olmasa da, alt alta üst üste, Yorum şarkılarına eşlik etmekteydi. Zaten Maçka’dan aşağıya inerken yaklaşık 400 metrelik kuyruğu görünce konserin “biraz” kalabalık olabileceğine dair bir şüphe oluşmuştu. Yanılmamışım!
Konser alanına geçmeden önce gecenin aksesuarının poşu olduğunu belirteyim. Poşu şart! Poşusuz olmaz!
Gelelim içeriye... TAYAD (Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) bülteni yardım amaçlı satılıyor, tuvaletlerin 1 YTL olması “Kenan Doğulu konserinde 5 lira yapın arkadaşım. Ama bu konserde ayıp ya!” tadında tartışmalara vesile oluyor, birbirini devrimci gelenekten, partiden, “cephe”den tanıyan onlarca insan “Aaaa, Ahmet geçen Kadıköy mitinginde niye yoktun” tadında ayaküstü laflıyor.
Aynı esnada Milli Takım Ermenistan karşısında... İçimden bir his büyük çoğunluğun maçın taraflarından birisine kendisini yakın hissetmediği (hatta belki özellikli bir tarafın tam karşısında hissettiği) için maçı zerre kadar sallamadığını söylüyor. Hatta kendini futbola ihanet etmiş hisseden bir tek benmişim gibime geliyor. (ki mesleki geçmişim düşünüldüğünde böyle bir maçı izlememek benim için sahiden davaya ihanet. Gelin görün ki vermişiz bir söz, konseri yazacağız.) Ama yanılıyorum! Hemen yanımda konseri bekleyen gencin cep telefonuna gelen mesajla fark ediyorum bunu. Arkadaşıyla sevincini paylaşıyor: “Atmışız abi! 1-0.” “Kim atmış oğlum golü.” “Tuncay!” “Oh be!”
Gözüm konserde sarı, kırmızı, yeşil renkleri arıyor. Hani bir etnik mesaj filan... Yok! Poşu tamam ama kırmızı, sarı, yeşil yok. Tek istisna üzerlerindeki cart sarı ve cart yeşil renkli İddaa tişörtleriyle çay kahve satan büfeci çocuklar. Kırmızı eksik.
Bir de her yerde sürekli Beşiktaş formalı insanlar var. Hayırlara vesile... Vesileymiş sahiden, gecenin ilerleyen saatlerinde anladık formaların hikmetini. Oraya az sonra geleceğim.
Ve Yorum sahnede... Bir şiirle başlıyor gece. Şair Nihat Behram ironik bir biçimde açılışı “Şiir bitti” şiirini bizzat okuyarak yapıyor.
Alkışlar, sloganlar... Binlerce kişi... Bu konsere Türkiye’yi hiç tanımayan bir yabancıyı getirseydim sosyalist devrimin 20. yıldönümünü kutluyoruz zanneder miydi acaba? Arkasından “Yaaa hocam, işte böyle. Lakin son seçimlerde sosyalistlerin oyu yine binde bilmem kaçta kaldı” diye ekleseydim, şoka girer miydi ya da bana “Yürü git!” der miydi?
Grup Yorum’un ilk mesajı Eylül ayına... Kadın solist “Eylül denince akla 12 Eylül, o kara gün gelmekte” diyor ama ekliyor: “Eylülün kaderini değiştireceğiz!”
Yumuşak giriyor Yorum, hafif devrimci hafif romantik. Coşmaya, halaylara daha var.
Bu noktada bir büyük parantez açalım. Grup Yorum Türkiye’nin en çok satan albümlerini yapan grup. Ve Dev-Sol’la kurduğu bağı, o mirası reddetmiyor. Kendisini Dev-Sol’un uzantısı olarak tanımlayan illegal DHKP-C’yle uzaktan da olsa bir ilişkileri olduğu da çok net. Çatışmada ölen DHKP-C üyesi Sibel Yalçın için “Sibel Komutan” şarkısını yapmış, üyeleri geçmişte çok kez gözaltına alınmış, tutuklanmış bir gruptan bahsediyoruz. Dolayısıyla tribünlerde de DHKP-C sempatizanları yer alıyor. Yazının başında belirttiğim Dursun Karataş’ın ölümü işte bu nedenle tribünlerin ana gündemi. “Önder yoldaş Dursun Karataş” gecenin favori tezahüratı. Buna rağmen Grup Yorum dinlemek hiç şüphesiz ki DHKP-C’li olmak değil. Zira gece boyunca en büyük ilgiyi “Mahir Hüseyin Ulaş! Kurtuluşa kadar savaş!” sloganı topluyor. Bütün izleyiciler sadece bu sloganı hep bir ağızdan attı. Diğerleri küçük gruplarca atıldı.
Şarkı araları sloganların en çok atıldığı anlar. Bazen şarkı içinde de oluyor ama çok nadiren. O da ne! Arkadan “Beşiktaş sizinle gurur duyuyor” diye mi bağırıyor birileri. “Eray” diyorum kendime “Beş kişiyi bir arada bağırır görünce kendini maçta sanıyorsun. Bu futbol yazarlığı işi seni fena bozdu.” Yok yahu, basbayağı “Beşiktaş sizinle gurur duyuyor” diyor adamlar. Dönüyorum. Yok artık! Çarşı atkıları çıkmış, Çarşı Açıkhava’nın üst tribününe yerleşmiş, slogan atıyor. Bütün Açıkhava alkışlıyor. Çarşı burada! Yorum konserinde!
Ve asıl beklenen an geliyor: Dursun Karataş’ı anma anı... Gerçi grup üyeleri konuşmalarında hafiften konuya giriş yapmışlardı ama kısık sesli sloganlar dışında bir şey olmamıştı. Kadın solist kısa bir veda konuşmasının ardından “Hoşçakalın Dostlarım” şarkısını söylemeye başlıyor. Bütün Açıkhava ayakta... İstisnasız herkesin yumruğu havada... Veya zafer işareti yapılıyor. O esnada herkesin niye ayakta olduğunu, yumruklarını niçin sıktığını bildiğine emin değilim.
Şarkı hep bir ağızdan söyleniyor:

Hoşçakalın dostlarım benim
Hoşçakalın dostlarım
Sizi canımda canımın içinde
Kavgamı kafamda götürüyorum

Hoşçakalın dostlarım
A dostlara kavga dostu
İş kardeşi
A yoldaşlara tek hecesiyiz
Tek hecesiz elveda

A dostlara kavga dostu
İş kardeş
Yoldaşlara elveda
Görüşürüz yine görüşürüz dostlarım
Beraber güneşle güler beraber döğüşürüz

Hoşçakalın dostlarım
A dostlara kavga dostu
İş kardeşi
A yoldaşlara tek hecesiyiz
Tek hecesiz elveda

Şarkının ardından yine “Önder yoldaş Dursun Karataş” sloganı... Bu kez daha güçlü ama yine hep bir ağızdan değil.
Ve yavaş yavaş konserin sonuna geliyoruz. Hafiften kaçma vakti... Kapıya doğru ilerliyorum, gecenin son bombası patlıyor: Çıkış yasak! Kapı kilitli... Nasıl yani, gitmek istiyoruz. “Kusura bakmayın abi, bana kapıyı kimseye açma dediler açamam!” Nasıl yani usta... Gitmeyelim mi? Bizden ayrılmak istemiyorsunuz da söyleyemiyor musunuz? Tamam, tutsağız her türlü zindanda, haklısınız ama Açıkhava tutsaklığı nereden çıktı? Açıkhava’da tecrite son!
Şükür kapı açılıyor.
Geç açılması da iyi oluyor. Grup Yorum gitmeden en sevdiğim ve ezbere bildiğim tek Kürtçe şarkıyı söylüyor: Em ne binketi ne/ Ave da neçun...


Cevapla

“Köşe Yazıları” sayfasına dön