Karmayla Çalışmak

Düşüncelerinizi Özgür Bırakın
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Karmayla Çalışmak

Mesaj gönderen Siyabend » 03 Şub 2008 23:43

İnsanlar mutsuz geçmişleri için acıyla inler ve bu geçmişi değiştiremeyecekleri için sızlanırlar; fakat şu an gerçekleştirmekle meşgul oldukları mutsuz geleceği yeniden yapmayı ihmal ederler.

Uzun vadeli karmik bakış açısına göre düşünüldüğünde, her birimiz kendi dünyamızı ve ortamımızı yaratırız. Bu yüzden, rahatlığımız ya da acınacak durumumuz için kendimiz dışında teşekkür edecek ya da suçlayacak kimse yoktur. Özgür iradenin şimdiki doğru ya da yanlış kullanımının, hemen şu an, gelecek yaşamın koşullarını ve durumlarını belirliyor olduğunu da unutmamak gerekir.

Kötü durumlarla karşılaşmak zorunda kaldığımızda pişmanlık duymak mesele değildir, asıl mesele bu konuda neler yapabileceğiniz hakkında zorlu bir mücadeleye girmektir. Bu durumlar üçlü bir olasılık sunar: kötüleme, durgunluk ya da gelişme. Zihniniz bu fikirlere yeterince uzun süre alışmış olduğunda ve bu fikirler kendi düşünüşünüzün ürünleri ve kendi deneyiminizin sonuçları olarak yeniden yaratıldığında, alın yazısının zorlu mücadele gerektiren durumları ve talihin değişimleriyle önceden bilinmeyen bir güç ve bilgelikle karşılaşabilirinizi sağlayacaktır.

Kaçınılmaz biçimde eylemlerinizin sonuçlarını alacağınız öğretisi rasyonel bilgi gereksinimi ve duygusal adalet ihtiyacı aracılığıyla tamamen kabul kazandığında; bu fikir belli bir derecede içten bir kuvvet ve entelektüel açıklığa ulaştığında; doğasında varolan gerçekliği inanılır, adilliği de teselli edici olarak kabul edildiğinde ve dünyaya bakış açınızda dinamik olmaya başladığında; işte o zaman, yalnızca dış yaşamınızda etki göstermeye başlamakla kalmayacak, aynı zamanda onu etkilemesi de durdurulamayacaktır.

Görünüşe göre böyle olmadığı yerlerde, bunun nedeni her zaman ya kabulün sadece yüzeysel ve sözde olması ya da doğasında var olan bencillik ve terbiye edilmemiş duygunun kendisini bilinçaltı karakterde kabul ettirmeleridir. İlk durumda doktrin Doğu'da çoğu kez görüldüğü gibi, yalnızca bozulmuş gelenekle ya da papağan gibi duyduğunu söylemekle bilinir. Sıradan kabulü yoluyla asla derin bir inanca dönmemiş, sonuç olarak da etik anlamda disiplinsel yönünün büyük bölümünü kaybetmiştir.

İkinci durumda ise kompleksler kişi farkında olmadan iş başındadır ve onun doktrine tüm ağırlığı vermesini engeller. Söylenen şu, düşündüğümüz ve hissettiğimiz şeyi eninde sonunda yapma eğiliminde olmamız gerçekleşmesi kendiliğinden belirli bir durumdur.

Bir kez bir düşünce serisi ya da eylem yeterince güçlü olduğunda, bunun karmik sonucu pozlandırılmış bir fotoğraf filmindeki bir resim kadar kaçınılmazdır. Karmik kuvvet belli bir hız kazandığında ileriye doğru hareketi her ne kadar değiştirilebilse de artık durdurulamaz. Bunun, istenmeyen gelişimleri başlangıçta durdurmak, böylece karmik enerjileri değiştirilemez biçimde kesin hale gelmeden önce söndürmek için felsefi bir düstur olmasının nedeni budur. Belli bir gelişim ve güç dolgunluğuna ulaşmamış olan bir düşünce karmik sonuçlar üretmeyecektir.

Yanlış düşüncelerin başlangıçta durdurulmasının önemine böyle işaret edilir. Bir kişideki kötü bir eğilimle ya da bir ulustaki kötü bir hareketle mücadele etme biçimi bunu, moment kazanmadan önceki başlangıç evreleri sürecinde durdurmaktır. Çünkü bunu başlangıçta engellemek, daha sonra güçlendiği zaman engellemekten daha kolaydır.

Gerçekte içteki kusurlarınızın dışarıdaki bir yansıması olan şeyi, izlenemeyen bir alın yazısı ya da zorlu bir çevre tarafından üzerinize yüklenmiş olan şeyden ayırmak için sıkıntılarınızla ilgili kendi sorumluluğunuzun tam olarak nerede başladığını öğrenmek, sizin için değerli bir egzersiz olur.

"Neyi yanlış yaptım?" ve "Neyi yapmadan bıraktım?" gibi sorularla her gece yapılan Fisagorcu kendini sorgulama uygulaması; tutkunun etkisi altındayken hiçbir şey yapmama ve söylememe uygulamaları gibi, yapılan şeylerdeki kötü karmayı etkisiz hale getirmek için yapılan mükemmel bir uygulamadır.

Karma sizin bir parçanızdır ve ondan kaçamazsınız. Ama, nasıl kendinizde bazı değişiklikler yapabiliyorsanız, karmada da bunların yansımaları oluşabilir.

Ancak, kendi talihlerinizi kişisel olmayan bir şekilde ve yakınmadan yargılayabildiğinizde, alın yazınızın gizemini ve neden belirli bir yönde gitmiş olduğunu anlama kapasitesi geliştirebilirsiniz.

Karma, bir kişinin düşündüğü ve yaptığı şeylerin tam ve kesin sonucudur. Olaylara ve durumlara verdiğiniz tepki, ne olduğunuzun ve gelişim basamaklarındaki yerinizin ne olduğunun tam ve kesin sonucudur. Bu yüzden daha az tepki, dolayısıyla daha iyi bir talih, ancak gelişim sürecinde ilerlediğinizde ortaya çıkabilir.

Nereye giderseniz gidin, zihniniz, kalbiniz, karakteriniz hala sizinle birliktedir. Bunlar sıkıntılarınızın gerçek yazarlarıdır. Psişik yaşamınızı, yani kendinizi değiştirmeye başlamadığınız sürece, dışarıdaki hiçbir şey bu sıkıntıları değiştiremez.

Dış yaşamınızın görünümünün kendi görüşlerinizi karşılamasını istersiniz. Ama tüm çabanıza karşın Tanrı ile içsel uyumunuzu bulamamışsanız bu asla gerçekleşmeyecektir.

Tüm tılsımlı önlemler, değerli taş etkileri, vb. gibi şeyler iş başında olan diğer etkileri (karmik, çevresel ve kişisel) artırabilir ya da değiştirebilir; ancak kendi başlarına etkili olmazlar. Hakim olan düşüncelerin türünü değiştirerek, özellikle olumsuz, zararlı ve yıkıcı düşünceleri dışarıda bırakarak, rehberlik için duayla birlikte, bu şekilde daha çok şey yapılabilir.

Kötü karmanın (karşılık) etkilerini değiştirme çabalarınız, herhangi birini şimdiki yaşamda etkin olan sebeplere kadar muhtemelen izleyebileceğiniz yerde, hem başkalarına yapılan yanlışlar hem de kendinize yapılan kötülükler için duyulan vicdan azabını içermelidir. Vicdan azabı duygusu ilk başta doğal olarak ortaya çıkmıyorsa, kişisel olmayan bir bakış açısından yanlış eylemlerinizi yemden düşünmek için sarf edilen birkaç çabadan sonra.görünebilir.

Geçmişinizin önemli günahları ve hataları üzerinde doğru şekilde sürekli düşünme, nasıl davranmış olmanız gerektiğinin resmine karşı gerçek davranışınızın resmini oluşturmak yoğunluğu karakterinizi arındırmaya ve davranışınızı düzeltmeye yardımcı olacak derin bir üzüntü ve pişmanlık duygusunu zamanla ortaya çıkarabilir. Bu tür sık ve tarafsız geçmişe bakışlarla, geçmişteki yanlış davranışın verdiği dersler tamamen öğrenilmişse, Yüce Benliğin lütfunun acı çekilmek için bekleyen kötü karmanın kaydım silebilmesi ya da en azından bunu değiştirebilmesi daha da mümkün olur.

İyi talihleri olanları kıskanmayın. Tanrılar onlara iyi karmadan bir parça ayırmıştır, ama bu tükendiğinde, içsel spiritüel serveti olanların dışındakiler, birçok şeyden mahrum edileceklerdir.

Karma kenar mahallede doğmuş bir kişinin ölene kadar orada kalmak zorunda olduğunu söylemez. Onları oraya yerleştirmiştir, doğru; ama zeka ve kişisel çabaların kullanılmasıyla onları oradan kurtulabilirler. Bununla birlikte, diledikleri her şeyi yapamayacakları da doğrudur, çünkü sahip olduklarıyla başlamak ve kendilerini geliştirmek zorundadırlar. Sir Archibald Wavell "Cesur olmadığı sürece, hiçbir general şanslı olamaz," demiştir. Yaşamın savaş alanında da aynı şey geçerlidir. Cepheden zaferle ayrılmak istiyorsak bir iki risk almaya hazırlanmış olmalıyız.

Sonuçlar yasasını bir kez gerçekten ciddiye almışsanız, başka bir kişiyi isteyerek ya da bilerek incitemezsiniz. Bu çok aslidir, çünkü kendinizi incitmek istemeyeceksinizdir.

Sadece hareketlerinizin değil; bakış açınızın ve tavırlarınızın sonuçlarım da önceden görmelisiniz.

Bir kişiden herhangi bir şikayetiniz varsa ya da başka bir kişiye karşı öfke, içerleme veya nefret duyguları taşıdığınızın bilincindeyseniz, İsa'nın sözünü dinleyin ve güneşin, gazabınız içinde batmasına izin vermeyin. Bu, o kişileri, kendi uzun deneyimlerinin ve yaşam hakkındaki kişisel düşünüş tarzlarının bir sonucu, dolayısıyla da, kendi geçmişlerinin kurbanları olarak görmeniz gerektiği anlamına gelir; daha iyi bir şekilde davranamazlar, çünkü daha iyisini bilmiyorlar.

Bu durumda, yapılmış olan yanlış ne olursa olsun, otomatik olarak karmik cezalandırmanın kapsamı altına girmiş olacağını kavrayın. Sonuç olarak, sizin işiniz başka bir kişiyi kınamak ya da cezalandırmak değil, uzakta durmak ve onunla ilgilenmeyi karma yasasına bırakmaktır. Sizin düşen, anlamak ve suçlamamaktır. İnsanları oldukları gibi, kınamadan kabul etmeyi öğrenmelisiniz.

Kesinlikle onlara karşı herhangi bir kişisel düşmanlık ifade etmemeye ya da duygusal içerleme hissetmemeye çalışmalısınız. Kendi bilincinizi başka kişilerin kötülüğü, hata yapmaları, zayıflığı ya da kusurlarının üstünde tutmalı ve bunların bilincinize girmesine izin vermemelisiniz; alt benliğinizde olumsuz tepkiler uyandırmalarına olanak tanıdığınızda olan şey budur.

Duygusal yaşamınızdan bu tür zararlı otları kökünden söküp atmak için hemen ve sürekli bir çaba sarf etmelisiniz. Ama bunu yapma biçimi, kendinizi diğer kişinin kusurları, eksiklikleri ve hata yapmalarına karşı körleştirmek değildir. İstenmeyen şeylerle ilgilenmek zahmetine katlanarak da yapılmamalıdır.

Bir öğrencinin başkalarındaki kötülüğü artık aramaması gerektiğini söyleyen bazı iyi niyetli ahlakçılar diğer uca geçer ve yalnızca iyiyi aramamız gerektiğini söylerler. Bununla birlikte, felsefe bizden zayıf olanı yargılamaya hiç, bu kişileri kınamaya da pek hakkımız olmadığına işaret etmek dışında, her iki görüş açısını da onaylamaz. Ayrıca, başkalarında yalnızca iyiyi aramanın bu kişilerle ilgili yanlış bir resim ortaya çıkarabileceğini söylerler, çünkü doğru bir resim parlak ve karanlık yanları birleştirmek durumundadır.

Bu nedenle, zihinsel olarak onları yalnız bırakmayı ve haklarında herhangi bir değer biçme işine girmemeyi, kendi meseleleriyle ilgilenmeyi ve onları kendi karmalarının şaşmaz adaletine bırakmayı tercih eder. Bu kuralın tek istisnası, ilgilendiğiniz kişinin karakterini anlamayı sizin için zorunlu hale getiren başka kişilerle ilgilenmeye zorlandığınız durumda görülür; ama bu anlama adil, haklı, soğukkanlılıkla yapılmış, tarafsız ve önyargısız olmalıdır.

Özellikle kişisel duygular ya da egoist tepkiler uyandırmamalıdır: Kısacası, kesinlikle kişisel olmamak zorunda kalacaksınız demektir. Ama bir öğrencinin böyle bir istisna yapmak zorunda kalacak olduğu durumlar az görülür. Başkalarının eksiklikleri ve kusurlarına dikkatinizi vermekten sakınmalısınız ve bu kusurlar yüzünden onları asla suçlamamalısınız. Bir başkası tarafından özel olarak bunları incelemeniz istenmediği sürece, eleştirel bakışınızı yalnızca kendinize döndürmeli ve bunu kendinizi düzeltmek, geliştirip daha iyi bir duruma getirmek için kullanmalısınız.

Karmalarına müdahale etmekten korkuyoruz diye, başkalarına yardım etmekten korkmamıza gerek yoktur. Akıl, sempatilerimize yol göstermelidir, doğru ve yardımsever davranışımızın, bu yardımdan yararlanan kişiyi sürekli yanlış yapmaya ya da hataya karıştırma olasılığı varsa, bundan kendini sakınmak daha akıllıca olabilir. O kişinin günahını görmezlikten gelmek ve aptalca gidişinde onu daha güçlü bir şekilde onaylamak cömertlik değildir. Ama iş, kendi işleyişlerini sağlamak için karma yasasına güvenilir biçimde bırakılabilir.

Aslında karmanın bizi, başka birinin acısının belirli bir parçasını değiştirmek ya da sona erdirmek için bir kanal olarak kullanmaya çalışması bile mümkündür. Karmalarına yapılan bir müdahale olabilir diye, bir insanı ya da bir hayvanı acıdan kurtarmayı reddetmek, kişinin, karma yasası bilgisini yanlış uygulaması demektir.

Karmanın eninde sonunda bazen yaklaşık, bazen de yeterli adaleti meydana getirecek biçimde işlediğine inandığımız için, örneğin, onun işleyişine duyulan pasif bir güvenle saldırgan bir yanlış yapmaya tembel bir şekilde yol vermemiz gerekmez. Çünkü karma, araçlar kullanmak zorundadır ve etkileri mucizevi bir şekilde birdenbire ortaya çıkmaz. Bu nedenle, onun amaçlanan eğitici etkisiyle işbirliği yapmak, sezilen işlemleriyle birlikte çalışmak ve tepkilerinin ortaya çıkarılabileceği sebepleri harekete geçirmek için çağrılmışsak bu işten kaytarmamamız gerekir.

En kötü fiziksel karma cinayetle yaratılır. Cezası ertelenebilir ama kaçınılmazdır. Aynı hayatta olmasa da, katilin kendisi de öldürülecektir. En kötü zihinsel karma ise, nefretle yaratılır. Duyulan nefret yeterince şiddetli ve uzun süreliyse, insanı eritip bitiren yok edici hastalıklar ortaya çıkaracaktır.

Gelişiminizin belirli bir evresinde, üstün ideallerden kaynaklandığı için askere alınmaya karşı vicdani itirazlarda bulunmak konusunda ayıplanacak bir şey yoktur. Bu herhangi bir kişinin size ne yapacağınızı emretmeye kalkışacağıyla ilgili bir sorun değildir, çünkü böyle bir görüşe saygı gösterilir ve hoşgörü göstermek bu tür bir durumda önerilen bir şeydir. Yine de, bunun bir gün üzerinden geçeceğiniz bir kilometre taşından başka bir şey olmadığının da farkına varmalısınız.

Daha yüksek olası bir görüş vardır, ama bunun doğruluğunu göremeyecekseniz ya da bunu kabul edecek içsel gücünüz yoksa, kaygılanmanız gerekmez, ama doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yapmalısınız. Bu daha yüksek görüş, kişisel duygularınızı bir kenara bırakmak, ülkenizin insanları arasında doğmuş olduğunuzu ve onun yaşamını paylaştığınızı, onu koruma işini paylaşmak için de karmik bir sorumluluğunuz olduğunu kabul etmektir. İdeallerinin farklı olması sizi sorumluluktan kurtarmaz.

Yalnızca vatandaşlıktan isteyerek vazgeçip yaşamak için başka bir ülkeye gitmek sizi bundan kurtaracaktır ki savaş ilan edilmişse bunun için de çok geç demektir. Silahı alıp bir düşmanı öldürmek konusuna gelince, bu zorunluysa, burada da yine kişinin ülkesini saldırgan bir ulusa karşı savunmak için yapılıyorsa, bir günah değil, bir erdem olur. Çünkü bunu sadece kendinizi değil başkalarını da korumak için yapıyorsunuzdur. Buraya kadar tamamen bencilce olmayan bir şeydir.

Pek çok şey güdünüze bağlıdır. Bir asker insafsız bir saldırgana karşı erdemli bir hizmet ruhuyla diğerkam bir şekilde savaşıyorsa, bu asker egosuzca davranıyor demektir. Yine, salt fiziksel bir bedenin öldürülmesi günah değildir, bu öldürme işine sebep olan güdü ancak onu bir günaha ya da günah olmayan bir eyleme dönüştürebilir.

Karmanın insanlığın talihinin gizli hükümdarı olduğuna ve kuvvetin onun asıl arabulucusu olamayacağına inandığımız için, mutlaka kuvvetin bu nedenle şiddetsizlik etiği lehine vazgeçildiğine inanmamız gerekmez... Bilge, çeşitli felsefi nedenlerden ötürü mistik şiddetsizlik doktrinini kabul etmez. Bununla birlikte asıl nedeni, yanlış yapan kişinin yaptığı yanlışı doğrulamak istememesidir, ayrıca ikincinin yolunu düzlemek, böylece kötülüğü teşvik etmek ya da ona karşı taraf olmak da istemez.

Bir saldırganın iradesine uysalca boyun eğme saldırganın, kendi yöntemlerinin bedeli olduğuna, kararlı bir direnç aşağı doğru gidişini durdursa da, kuşkular ortaya çıkardığına, hatta ceza çekmesini gerektiren ders sağladığına inanmasına yol açar.

Etik bir eğitim eşliğinde olmadan bir suçu cezalandırmak beceriksiz ve etkisiz bir merhametsizlik olur. Özellikle hapis cezası, karma doktrinini içeren etik bir programlama çerçevesinde olmalıdır. Böyle bir ortam olmadan onun caydırıcı etkisi, yarı başarı yarı başarısızlıktan daha fazlası olmasını sağlamak için yeterli değildir.


Cevapla

“Özgür Düşünce & Felsefe” sayfasına dön