Çelişkinin Mutlak Evrenselliği

Düşüncelerinizi Özgür Bırakın
Cevapla
Piremerd
Üstteğmen
Üstteğmen
Mesajlar:413
Kayıt:07 Kas 2006 13:36
Çelişkinin Mutlak Evrenselliği

Mesaj gönderen Piremerd » 11 Şub 2008 17:43

Çelişkinin mutlak evrenselliği, somut çelişkilerin sonsuz zenginliğini bize unutturmamalıdır. Büyük karşıtlar yasası, kendi gerçeği içinde çok çeşitli biçimler alan bir görüngünün genel ifadesidir. İyi bir diyalektikçi, karşıtların savaşımının evrenselliğini, her hareketin ilkesi olarak doğrulamakla yetinmez. Bu yasanın, gerçeğin sayısız nitel yönlerine göre nasıl özgüleştiğini, bu yasanın nasıl özelleştiğini gösterir.
"Maddenin hareketinin her biçimi gözden geçirilirken, hareketin diğer biçimleriyle olan ortak noktaları dikkate alınmalıdır. Ama asıl önemli olan ve şeyler üzerine bilgimizin temelini oluşturan, maddenin hareketinin özel noktalarını hesaba katmamız gereği, yani hareketin bir biçimi ile öteki biçimleri arasındaki nitelik farkıdır. Ancak bunu hesaba (sayfa 131) katmakla, şeyler arasındaki ayrılıkları farkedebiliriz. Hareketin herhangi bir biçimi, içinde, kendi özel çelişkisini taşır. Bu özel çelişki, o şeyi bütün öteki şeylerden ayıran özel niteliği oluşturur. İşte bu, iç nedendir, ve buna, şeyleri birbirinden farklı yapan, çeşitliliğin esasıdiı da diyebiliriz."[<A hrefBir başka deyişle, karşıtların savaşımının evrenselliğini doğrulamak yetmez. Bilim, teori ile pratiğin birliğidir ve karşıtların evrensel yasası her zaman somut biçimde, yaşamın özellikleriyle kendini ortaya koyar. Bir yumurtaya gerekli sıcaklığı verin, böylece, yumurtanın karakteristik iç çelişkisine, civcivin yumurtadan çıkışına kadar gelişme olanağını sağlamış olursunuz. Aynı nicelikte ısının bir litre suya uygulanması, suya özgü apayrı sonuçların oluşmasına neden olacaktır. Gerçeğin her yönünün kendi özel hareketi, yani kendi özel çelişkileri vardır.
Herhangi bir şey, herhangi bir şey haline değişmez. Şöyle bir savaş, şöyle bir barışa çevrilir; şu ya da bu gelişme özellikleri olan şu ya da bu kapitalizm, kendisinin de şu ya da bu özellikleri olan bir sosyalist düzene yerini bırakacaktır: işte, eskinin yeninin içinde kendini barındırmasının anlamı budur. Böylece, bir yandan, yeni bir toplumsal düzen, geçmişi bütünüyle silip süpürür demek yanlıştır, ama öte yandan eski ile yeni arasında hiçbir "sentez", hiçbir uzlaşma olanaklı değildir. Çünkü yeni, ancak eskiye karşı kendini ortaya koyar. Karşıtların "birbirini geçmesi", onların sentezi anlamına değil, birinin öteki üzerindeki, yeninin eski üzerindeki zaferi anlamına gelir.
Maddi hareketin her bir evresinin özgül niteliğidir ki, fizikten biyolojiye, biyolojiden insan bilimlerine kadar bilimlerin çeşitliliğini açıklar. Her bilim kendi özel konusunun özgül çelişkilerini ortaya çıkarmalı ve anlamalıdır. Bunun içindir ki, elektriğin kendi özel yasaları vardır; en genel enerji yasaları (elektrik de enerjinin bir biçimidir) elektriği belirlemeye yetmezler: "elektrik" olayının elektrik olayı olarak diyalektik tahlilini de gerçekleştirmek gerekir. Ama öyle olur (sayfa 132) ki, belirli bir miktarda elektrik, kimyasal tepkimeleri başlatır: o zaman kendi özgül yasalarıyla yeni bir konunun karşısında bulunuruz. Aynı şey, kimyadan biyolojiye, biyolojiden ekonomi politiğe vb. geçtiğimizde de karşımıza çıkar. Elbette ki, gerçeğin bütün anları bir birlik oluştururlar, ama bu yüzden farklılaşmış olmaları ve birbirine çevrilemez olmaları ortadan kalkmaz.
Bu yalnızca bilimlerin bütünü için değerli değildir. Aynı ve tek bir bilimin içinde de özgül çelişkileri incelemek gereğini buluruz. Örneğin, atomun özgül hareketleri vardır; fizikçi, görülebilen cisimlerin hareketinden (düşen bir bilye) atomun hareketlerine geçtiği zaman, dalgalar mekaniğinin konusu olan yeni yasalar ortaya çıkar.
Diyalektik, onun hareketini anlamak için kendi konusunun kalıbına sımsıkı uyar. Bunun içindir ki, başka bir örnek seçersek, sanat, (her ne kadar dünyayı yansıttığına göre, sanat da, bir bilme aracı ise de) ötekilerin, özellikle bilimin yerine konmayan bir eylem biçimidir. O halde başka alanlarda olduğu gibi bu alanda da özgül çelişkiler vardır, ve sanatçı, bu çelişkileri çözdüğü ölçüde diyalektikçidir; eğer çelişkileri çözemiyorsa sanatçı değildir. Büyük eleştirici Bielinski şöyle yazıyordu:
"Ne kadar güzel fikirlerle dolu olursa olsun, çağının sorunlarını ne kadar büyük bir güçle yanıtlarsa yanıtlasın, eğer bir şiir, şiiriyet taşımıyorsa, ne güzel fikirler, ne de herhangi bir sorun içerebilir ve onda bulabileceğimiz, ancak çok kötü sunulmuş iyi niyetten başka bir şey değildir.


Cevapla

“Özgür Düşünce & Felsefe” sayfasına dön