Alman Edebiyatının En Yeni Yazarı, Şerko Fetah

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Siyabend
Belawela Muhtarı
Belawela Muhtarı
Mesajlar:19658
Kayıt:15 Eki 2006 12:05
Ruh Hali:Mutlu
Cinsiyet:Erkek
Burç:Kova
Takım:Galatasaray
Alman Edebiyatının En Yeni Yazarı, Şerko Fetah

Mesaj gönderen Siyabend » 24 Eki 2008 21:35

Son yıllarda göçmen yazarlar Alman edebiyatına yeni bir soluk ve ‘çokkültürlülük’ gibi bir katkı sağladığı kuşku götürmez bir gerçek. 2007’de Katalonya ve bu yıl Türkiye Frankfurt Kitap Fuarı’nın onur konuğuydu. Alman yayıncılar bu yıl anahtar kitabın Kürt bir yazardan geldiğine dikkat çekiyorlar.

Almanca yazan göçmen edebiyatçılar üzerine şimdiye kadar ciddi bir inceleme yapılmış değil. Ancak yeni kelimeleri, yeni imgeleri ve mülteci hayatları Alman edebiyatına kazandıran göçmen kökenli yazarlar son yıllarda artık gözle görülür bir şekilde dikkat çekiyorlar.

Fransız Le Monde gazetesine göre Feridun Zaimoğlu, Emine Sevgi Özdamar ve Hatiçe Akyün gibi yazarlar son yıllarda Alman edebiyatını kendi stilleri ve hayal güçleri ile zenginleştirdiler. “Peki bunda şaşırtıcı olan ne?” diye soran Avusturyalı Jung & Jung Yayınevi Müdürü Jochen Jung, Fransa’nın uzun zamandır bu olguyu yaşadığını ancak Almanya için bunun yeni olduğunu ve bir başlangıç olduğunu kaydediyor.

Le Monde bu yıl “anahtar” kitabın bir Türkten değil Güney Kürdistanlı sürgün yazar Şerko Fetah’tan geldiğine dikkat çekiyor. Berlin’de doğan Şerko Fetah’ın Fransızca’ya da çevrilen “Das Dunkle Schiff” (Karanlıklar Gemisi) kitabında “Allahın Savaşçısı” bir Kürt gencinin yaşadığı değişim anlatılıyor. Jochen Jung, “Hiçbir zaman bir Alman bu yürüyüşü tasvir edemezdi” derken, göçmenlerle gelen yeni kelimeler, hayal güçleri ve metaforlara da işaret ediyor.

Bu yeni bakış açıları ile Alman edebiyatının yayılma şansının daha yüksek olduğu ifade ediliyor. S. Fischer Yayınları’ndan Kerstin Schuster, “Şüphesiz, bu katkılar bizim yurtdışındaki, çok ağır, çok ussal ve yeteri kadar duygusal olmayan ısrarcı itibarına da katkı sunabilir” diyor.

Yabancı yazarların kitapları arasında 15 yıldır Berlin’de yaşayan Arjantinli Maria Cecilia’nın “Anderungschneiderei los Milagros” kitabı da sansasyon yarattı. Kerstin Schuster, bu kitabın Güney Amerika edebiyatının sihirli realizmi ile Alman dili arasında büyüleyici bir karışım olduğunu söylüyor.

Bugün Almanca yazmayı tercih eden göçmen yazarlara ilişkin daha fazla örnek vermek mümkün: Rusyalı genç Alina Bronsky “Scherbenpark” isimli ilk romanında okuyucuyu Berlin Rus gettosundaki günlük yaşama götürürken, Sırp-Bosnalı Sasa Stanisic ise ilk romanı Le Soldat et le Gramophone Almanya’nın yanısıra Fransa’da da başarı elde etti. Bugüne kadar henüz hiçbiri Almanya kitap ödülü olan Deutscher Buchpreis’e layık görülmedi.

Le Monde gazetesi yeni göçmen kökenli yazarların Alman dili ile yazdığı kitapların “tipik Alman kitaplar” ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, bunların daha çok çağdaş dünya edebiyatında yer alma eğiliminde olduğunu kaydediyor. Gazete, “Bir gün bu iddiayı doğrulayabilecekler mi?” diye soruyor.


Cevapla

“Kültür Sanat” sayfasına dön